Modern zaman dahileri Coen Kardeþler
27 Nisan 2008 05:35 / 2240 kez okundu!
Coen Kardeþler kazandýklarý Oscar ile sadece popüler anlamda ünlerini pekiþtirdiler.Yoksa ilk filmleri olan ‘Kansýz-Blood Simple’ dan sonra çevirdikleri her yeni filmle giderek artan seyircileri için bu ödülün çok da anlamý yok. Coen’ler
Oscar gecesi bile ödülleri aldýktan sonraki konuþmalarý, bu ödül gecesinin geleneðiyle çok örtüþmeyen standart dýþý tavýrlarý ile adeta filmlerinde yarattýklarý ayrýksý karakterleri anýmsattýlar. Kardeþlerin filmlerini tema, karakterler ve sinema dili olarak farklý konu baþlýklarý altýnda deðerlendirebiliriz. Filmlerine hakim kara mizah duygusu çoðunlukla kanlý cinayetlere uzanýrken tüm öykülerinde yer alan saplantýlý, beceriksiz, darbeli karakterler seyirciyi inanýlmaz eðlendirir. Ýþlenen kanlý cinayetler tüm harala gürele içinde seyircide bir an olsun gerginlik duygusu yaratmaz. Coenler dalgalarýný geçerlerken filmin yap-boz kurgusunda asla daðýnýklýða yol açmazlar. Karanlýk polisiye öyküleri çok sevmeleri yanýnda bildik klasik öyküleri de kendi dünyalarýna sokup gerekli rötuþlardan sonra seyirciye sunarlar.
Kendilerini tanýdýðýmýz ilk filmleri ‘Kansýz – Blood Simple’ oldu. 1984 yapýmý bu filmde her þey son derece bildik sularda baþlar. Kadýnýn kocasýnýn yardýmcýsýyla iliþkisi vardýr ve kocasýný ortadan kaldýrmayý planlamaktadýr. Yabancý birisinin kocayý öldürmesi sonrasý iþler bir anda beklenmedik þekilde geliþmeye baþlar. Her þey gergin bir þekilde ilerlerken filmin her sekansýna için için sinmiþ keskin ironi hissedilir. Tarantino’nun çok sevdiði iþlerden olan bu tarz ironiyi Biraderler geleneksel Film Noir kalýplarý iþlerken sürprizler ile de seyirciyi de þaþýrtýr. Bu aralarda Tarantino henüz video dükkanýnda çalýþýyordu.
Üç yýl sonra gösterime giren ikinci filmleri ‘Arizona Bebek Büyüyor-Raising Arizona’ yüksek tempoda çýlgýn bir komedi olur. Çýlgýn karakterler ile dolu olan filmde Nicholas Cage hýrsýzlýktan sürekli hapise giren çýkan H.I. Mc Dunnough karakterini oynar. Düþünün hýrsýz kendisini her seferinde yakalayan polis memuresi Edwina (Holly Hunter) ile evlenir. Absürd komedinin ufkunu açan karakter ve olaylar dolu olan filmde John Goodman‘ýn canlandýrdýðý kafadan çatlak hapishane kaçkýný Gale Snoats en renkli karakterlerden birisi olur. Dashiel Hammett’in Kýzýl Hasat (Red Harvest) romanýndan esinlenen üçüncü filmleri Miler’s Crossing seyircinin en az tanýdýðý eleþtirmenlerin ise en beðendiði filmlerinden olur. Ýlk iki filmlerinin görüntü yönetmeni (þimdinin yönetmeni) Barry Sonnenfeld’in seçtiði kahverengi tonlarýn boyadýðý karanlýk bir gangster öyküsüdür. Ýçki yasaðý yýllarýnda þehrin doðu yakasýný idare eden Ýrlandalý patron Leo’nun (Albert Finney) en büyük yardýmcýsý polis teðmeni Tony’dir (Gabriel Byrne). Hakimiyetleri Ýtalyan asýllý patron Johnny Casper (Jon Polito) ve acýmasýz yardýmcýsý Eddie Dane tarafýndan tehdit edilmeye baþlayýnca Leo ve Tom yeni önlemler almak zorunda kalýr. Fakat araya giren bir kadýn meselesi baba-oðul iliþkisi içindeki ikilinin arasýný açar. Albert Finney’in mükemmel oyunculuðu yanýnda þiddet ve kara mizah yüklü sahneler filmin en fazla akýlda kalan yönleri olur.
Üçüncü filmleri Barton Fink (1991) ile kardeþler Cannes film Festivalinde Altýn Palmiye ve en iyi yönetmen ödülünü kazanýyordu. Artýk Avrupa da Coen Kardeþleri tanýmýþ ve filmlerini sevmiþtir. Filmin baþ karakteri Barton Fink ile yaratýcýlýðý týkanmýþ bir yazarýn yaþamýnýn nasýl cehenneme dönüþtüðünü anlatýrken yine Coen öykülerinin tuhaf karakterleri unutulmaz portreler çiziyordu.
Yýl 1941, Barton Fink (John Turtarro) New York tiyatro dünyasýnda baþarýya ulaþmýþ entelektüel yazar olarak aldýðý teklifler sonrasý Hollywood’a gelir ve Capital Picture için bir güreþ filminin senaryosunu yazmak üzere anlaþýr. Yerleþtiði Earle Otelinin bir odasýnda daktilonun baþýnda yazamadýðý senaryo, hayalleri ve kabuslarý ile boðuþurken oda komþusu satýcý Charlie Meadows (John Goodman) ile tanýþýr. Charlie senaryonun ilerlemesi için Fink’e yardýmcý olmaya çalýþýr.
Yazdýðý birkaç satýrýn ötesine geçemeyen Barton Fink’in yaþadýðý cehennemi azap finaldeki otel yangýný ile gerçek bir cehenneme dönüþür. Cinayetsiz bir Coen Kardeþler filmi olamayacaðýna göre bu kez de faili meçhul cinayetler, kopuk kafalar öyküyü tamamlar. Hollywood sisteminin yazarlara uyguladýðý baský, iþler yolunda gitmezse onlarý nasýl harcadýðýný satirik olarak hicveden Coenler ilk iki filmlerinin çok üzerine çýkar. Artýk birinci sýnýf yönetmen kategorisine ulaþmýþ bir sonraki filmleri merakla beklenir olmuþtur.
Dördüncü filmleri ‘Bir Þirket Komedisi-The Hundsucker Proxy’(1994) kendileri üzerine yüklenmiþ olan beklentileri karþýlamaz. O güne kadar yaptýklarý en pahalý (40 milyon dolar) yapým sadece 3 milyon dolar giþe yapar. Capra vari bir komedi için yola çýkan Kardeþler ne yazýk ki gereken ruhu yakalayamaz. Absürd daha çok Monty Phyton ekolüne yakýn bir film çýkar ortaya. Anlaþýlmaz ve beðenilmez.
Fargo (1996) sinema tarihinin kilometre taþlarýndan birisi olur. Karlý, kýþ atmosferinin sarmaladýðý Orta Batý insanlarý, geriye döndürülemeyen hatalar, kontrolsüz katil tipler, hamile bir cinayet detektifi öykünün kalbini oluþturur. Kayýnpederinden karýsýný kaçýrtarak fidye isteyen þaþkýn damadýn dramý, kara mizahýn aðýr bastýðý fakat Coenlerin uslubu için gerçeðe oldukça yakýn duran sanki gerçek bir olaydan alýntýymýþ gibi yansýr beyaz perdeye. Steve Buscemi ve Peter Stomare canlandýrdýklarý kontrolsüz iki kiralýk katilde, Frances Mc Dermot kendisine yardýmcý kadýn oyuncu Oscar’ý getiren hamile kadýn polis Marge Gunderson rolünde unutulmaz performanslar sunar. Fargo zamanla kar ve polisiye denilince ilk sýrada akla gelen film olur.
‘Büyük Lebowski-Big Lebowski’ (1998) Aylaklýk, vurdumduymazlýk üstüne çevrilmiþ en keyifli film olduðu tartýþýlmaz. Chandler vari bir polisiye öykü günlerini bowling oynayarak veya White Russian kokteyli içerek geçiren karakterler üzerine yaslanýrsa ne olur? Ahbap ’The Dude’ olarak tanýnan Lebowski (Jeff Bridges), Vietnam’da kafayý sýyýrmýþ Walter Sobchak (John Goodman) ve saftirik Donny (Steve Buscemi) günlerini bowling ve geyik ile geçiren üç arkadaþtýr. Ahbap’ýn evine iki tip tarafýndan yapýlan davetsiz bir ziyaretin nedeni Lebowski isminin karýþtýrýlmasýndandýr. Tiplerin evi terk etmeden ‘Ahbap’ýn çok deðer verdiði Ýran halýsý üzerine iþemeleri kahramanýmýzý kýzdýrýr. Adaþýný bularak halýsýna olan zararýn ödenmesini talep eder. Fakat hiç ummadýðý bir entrikanýn içine çekilir. Polisiye gibi gözüken hikaye bir yerden sonra karakterlerin renkliliði karþýsýnda önemini kaybeder. Seyirci bu üç ahbap çavuþun yapacaklarý ilginç iþleri ve sakarlýklarý izleyerek eðlenir.
Nerdesin Be Birader?- O Brother Where Art Thou ? (2000) ile Coen Biraderler komediye ve diðer taraftan Blue Grass, Delta Blues, Amerikan Folk þarkýlarý kökenine geri döner. Günlerini taþ kýrarak deðerlendiren üç hapishane kuþu Ulysees Everett Mc Gill (George Clooney), Pete Hogwallop (John Turtarro), Delmar O’Donnel (Tim Blake Nelson) gömülü bir hazineyi bulmak için prangalarýyla birlikte kaçar. Grubun en uyanýk üyesi Ulysees’in önderliðinde Soggy Bottom Boys adlý bir müzik grubu kurarak firarý kolaylaþtýrmaya çalýþan üç kafadarý yol boyunca kendilerini yakalamaya çalýþan kanun adamý Cooley, tekrar seçilmek isteyen yerel politikacý Peppy O’Deniel (Charles Durning) , gangster bebek yüzlü Nelson gibi Coenesk karakterler karþýlar. Saçýný sýk sýk tarayan süslü Clooney, T-Bone Burnett’in müzikleri ve öykünün Homeros’un Odessa’sýndan Missisipi Deltasýna uyarlama olmasý filmin en anýmsanacak özellikleri olarak kalýr. Film Coen Kardeþlerin çok az kimsenin bildiði eski Amerikan Müziði kayýtlarýný seyirci ile paylaþma yolu olur.
Orada Olmayan Adam-The Man Who Wasn’t There (2001) Billy Bob Thornton’un canlandýrdýðý hiç konuþmadan, hiç öksürmeden Camel sigaralarýný arka arkaya tüttüren berber Ed Crane karakteri filmin unutulmamasý için yeterli neden. James McCain’in romanýndan (Postacý Kapýyý Ýki Kez Çalar, Çifte Tazminat romanlarýnýn yazarý) uyarlanan öyküde Crane adeta dünyaya düþmüþ bir uzaylýdýr (bunu ima eden uzay gemisi, uçan daire motifleri öyküde mevcut). Yaþamý buzlu bir cam arkasýndan seyrediyor gibidir, çevresinde olan hiçbir olay onu heyecanlandýrmaz; mutsuzluluðu ve boþluðu yüzünden okunur. Yaþamýnda yapmak istediði kökten deðiþiklikler her seferinde beceriksizlikler duvarýna çarpar. Hayatýnýn idaresini bir türlü eline alamayan bir adamýn kaderine varoluþçu bir bakýþ atar. Kardeþlerin siyah beyaz çektikleri bu çarpýcý film 1991 Cannes Film Festivalinde en iyi yönetmen ödülünü kazanýrken Roger Deakins’in muhteþem görüntüleri ona Oscar adaylýðý ve Bafta ödülü getirir.
Dayanýlmaz Zulüm-Intolerable Cruelty (2003), Kadýn Avcýlarý –Lady Killers (2004) Biraderlerin irtifa kaybettikleri iki film olarak anýmsanmanýn ötesine geçemedi. Clooney ve Zeta-Jones ikilisinin Dayanýlmaz Zulüm’e bahþettikleri popüler kimya dýþýnda Screwball komedi ile ana akým romantik komedi arasýna sýkýþmýþ bir film olarak kaldý. 1955 yýlýnda Ealing klasiðinin tekrarý olan Kadýn Avcýlarý ise tam Coenesk karakter kriterlerine uyan tipler ile bezenmiþ bir film. Sorun zaten kara komedi olan bir filmi tekrar kara komedi olarak piþirip vitrine koymak Biraderler’e hiç yakýþmaz.
Nihayet, 2008 Oscar ödülünü kazandýklarý Ýhtiyarlara Yer Yok-No Country For Old Man sinematografilerinin en rafine filmlerinden birisi olarak yerini aldý bile. Cormac McCarthy romanýndan uyarladýklarý öykü dram ve simsiyah bir mizah arasýnda yer alýr. Cehennemi, acýmasýz bir dünya ile þiddetin mizahla karýþtýðý bir neo-western filmi olarak tanýmlanabilir. Filmin seyirciyi ters köþeye yatýran finali ise alt metini keþfedebilmek için insaný düþünmeye zorluyor. Elinde basýnçlý cývata tabancasýyla insanlarý alnýndan mýhlayan Anton Chigurh (Javier Bardem), suç iþlemeye çalýþan standart vatandaþ Lleweyn Moss (Josh Brolin), yaþamýn yozlaþmasýný taþýyamayan Þerif Ed Tom Bell (Tommy Lee Jones) filmin omurgasýný oluþturan karakterler. Paylaþýlmayan bir uyuþturucu parasýnýn peþinde kopan onca gürültü, akan kan tek bir sonuca varýr acýmasýz bir dünyada kontrolsüz bir þiddetin ortasýnda çaresiziz.