MUSTAFA MI, ATATÜRK MÜ?
01 Kasým 2008 13:07 / 1675 kez okundu!
Sonunda Mustafa filmi gösterime girdi ve eleþtiriler ortalýðý toz duman içinde býraktý. Bu kez sinema eleþtirmenlerinin yerini eski, yeni politikacýlar, köþe yazarlarý, tarihçiler, sanatçýlar aldý. Konu Atatürk olunca herkes söyleyecek bir þeyler bulu
Belgeseller yýllar süren geniþ araþtýrmalar sonucu ortaya çýkar ve iþlediði konuda en küçük detayý bile atlamamaya çalýþýr.
Can Dündar ve ekibi gerçekten itina ile çalýþarak açýlmamýþ arþivlere, Atatürk’ün gün ýþýðý görmemiþ günlüklerine ulaþmayý baþarmýþ. Atatürk’ün ayak izi olan tüm bölgelere gidilmiþ; Selanik, Manastýr, Karlsbad, Sofya taranmýþ, bulunan en ufak detay daðarcýða aktarýlmýþ. Tüm bu çalýþmalar Mustafa Kemal’i komutan, lider cumhurbaþkaný, devrimci kimlikleri yanýnda olduðu gibi normal bir insan olarak da tanýmlayabilmek için yapýlmýþ. Can Dündar’ýn tanýmladýðý gibi onu Mustafa haliyle keþfetmek çabasý verilmiþ. Ve, ta baþýndan bunun sonucunda ortaya çýkabilecek eleþtiriler göze alýnmýþ.
Bu kadar yoðun eleþtiri ve hoþnutsuzluk bekleniyor muydu? Bence hayýr.
Ýnsanlar kafalarýnda yaþattýklarý güçlü Atatürk’ü normal bir insan olarak da tanýmaya hazýrlar mý? Yanýt büyük bir kesimde kocaman bir hayýr olarak þekillendi.
Laiklik üzerine tartýþmalarýn arttýðý, Atatürk’ün ve devrimlerinin her zamankinden daha güçlü bir kalkan olmasý gerektiði bir zaman diliminde, onun doðal ve insani cephesiyle de gösterilmesi karþý tarafa verilen bir koz olarak yorumlandý.
Halk içinde görüþlerin bu denli farklý olduðu, mesafelerin arttýðý bir dönemde ezber bozan yönlere açýk bir Atatürk filmi tartýþmalarý akýlcýlýktan, itidalden daha çok duygusal tepkilere teslim etti.
Tartýþmalara ve itirazlara yol açan bölümlerin bir bütün içinde küçük bir parçayý oluþturuyor olmasý bile filmin baþarýsýný tartýþýlýr hale getirmeye yetti.
Neydi bu bölümler?
Gerçekten yaþamýnýn son yýllarýný içine kapanýk, yalnýzlýk içinde mi geçirmiþtir?
Kürtlere özerklik verilmesini toprak bölünmeden nasýl düþünmüþtür?
Yakýn silah arkadaþlarý yanýndan niye uzaklaþmýþtýr?
Dini pragmatik bir yaklaþým içinde mi deðerlendirmiþtir?
Hayatýna giren kadýnlar ile olan iliþkileri bu kadar yüzeysel miydi?
Batý dünyasýnda zaman zaman diktatör olarak tanýmlanmasýnýn nedenleri neydi?
Can Dündar belgelerin ve arþiv görüntülerinin yardýmýyla bu sorulara yanýt arýyor.
Atatürk gibi bir dehanýn, bir savaþ insanýnýn sýradan insanlar gibi yaþamayýp, davranmamasý, devrimleri gerçekleþtirebilmek için hiçbir engel tanýmamasý kadar normal ne olabilirdi ki?
Ne kadar araþtýrýlýrsa araþtýrýlsýn her belgeselin bir takým varsayýmlara teslim olmasý da kaçýnýlmazdýr. Böylesine dolu geçen bir yaþamý iki saatlik bir belgesele doyurucu yanýtlar ile sýðdýrabilmek zaten mümkün deðil. Bu durumda bir çok ayrýntý yüzeysel kalmak zorunda.
Ölümünün üzerinden yetmiþ yýl geçmesine karþýn Atatürk’ün yaþamý üzerine doyurucu bir sinema filmi olmadý. Uzun TV dizileri ile Can Dündar yýllardýr bu görevi üstlendi.
Atatürk’ün yaþamýnýn belirli dönemlerine odaklanan bir film izlenmesi doyuruculuðu açýsýndan çok daha iyi bir proje olurdu.
Tekrar altýný çizmek lazým; konu Atatürk olunca eleþtiri olmamasý imkansýz.
Her þeyin ötesinde Can Dündar ve ekibini bu cesaretinden dolayý tebrik etmek gerekir.
Film teknik olarak mükemmel. Dört mevsim tablosunun açýlýþ ve kapanýþtaki geçiþleri çok etkileyici.
Ne bu güzellikler, ne Goran Bregoviç’in müzikleri böylesine dolu bir yaþamý iki saate sýðdýrmaya kalkýþýnca yüzeysellik kaçýnýlmaz oluyor.
01.11.2008