NINE (DOKUZ)

27 Þubat 2010 22:57 / 2895 kez okundu!

 


FELLINI’NÝN RUHU HOLLYWOOD SEMALARINDA
Fellini’nin ruhu Hollywood semalarýnda uçarken tesadüfen Dokuz ile karþýlaþsa belki biraz eðlenir fakat sonuçta ne yapmýþlar benim Sekiz Buçuðuma der. Þahsen ben öyle yaptým.

***

NINE-DOKUZ

YÖNETMEN: ROB MARSHALL

OYUNCULAR: DANIEL DAY LEWIS, MARION COTILLARD, PENELOPE CRUZ, NICOLE KIDMAN, JUDI DENCH, SOPHIA LOREN, FERGY

Fellini’nin bir film yönetmeninin yaratýcýlýkta zorlandýðý, sorunlu bir dönemini anlattýðý ‘Sekiz Buçuk’ tüm zamanlarýn en iyi on filmi arasýnda sayýlýr. Sanatla ilgili herkesi etkileyen film sanatçýnýn dehasýný, hayallerini istediði gibi þekillendiremediði zamanlarda içine düþebileceði bunalýmý Marcello Mastorianni gibi dev oyuncunun canlandýrdýðý Guido karakterinde yansýtmýþtý. Filmin kahramaný Guido Anselmi (Marcello Mastorianni) ilham perisi kaçmýþ bir yönetmendir. Hiç tarzý olmayan bir bilim kurgu filminin senaryosunu yazmakta zorlanmaktadýr. Yaratýcýlýðý tükenmiþ bir yönetmen olarak anýlma korkusu tüm benliðini kemirmektedir. Kurtuluþ olarak kendisini bir ýlýca merkezine atar. Motor demek için sabýrsýzlanan yapýmcý, set amirleri, sanat yönetmenleri, oyuncu adaylarý tüm ekibin baþýna toplanmasýyla Guido’nun kafasý daha bir karýþýr. Hayaller, rüyalar, çocukluk anýlarý her geçen gün daha fazla sýðýndýðý kaçýþlar olur. Fellini gerçek ve hayal arasýndaki büyülü karelerini yer yer bir sirk atmosferinde sunar. Karýsý Luisa ile olan kopuk iliþkisi, sevgilileri ile olan problemleri, hayal kýzý Claudia Cardinale Fellini’nin her filminde iþlediði sürekli arayýþ içindeki erkek figürünün yansýmalarýdýr. Çevresinde sürekli konuþan hareket halindeki insanlar, Katolik rahiplerin karikatür tasvirleri sonraki filmlerinin deðiþmez karakterleri olur. Sýkýþmýþ yönetmen öyküsü gelecekte bir çok filmin esin kaynaðý olur. Coen’lerin Barton Fink’i bunun en iyi örneklerinden birisidir. Fellini 1963'de ‘Sekiz Buçuk’ ile en iyi yabancý film Oscar ödülünü kazanýr. Filmden yola çýkarak Arthur Copit’in yazdýðý kitap Maury Yeston’ýn müzikleriyle ilk kez 1982'de Broadway’de sahnelenir ve bir çok Tommy ödülü kazanýr. Müzik ile birlikte sekiz buçuða yarým sayý eklenir ve dokuz olur. Müzikal filmlerin usta ismi Rob Marshall 2007'de Dokuz’u filme dönüþtürme çalýþmalarýna baþlar.

Rob Marshall, orijinalinin zamanýna sadýk kalarak öyküyü altmýþlý yýllarýn Ýtalya’sýnda kurgulamýþ. Guido Contini (Daniel Day-Lewis) ve çevresindeki birbirinden güzel, þarký söyleyen ve dans eden kadýnlar Hollywood dünyasýna ait rengarenk bir atmosfer sunuyor. Öykünün özü orijinali ile bire bir ayný. Karýsý Luisa (Marion Cotillard), metresi Carla (Penelope Cruz), ilham kaynaðý Claudia (Nicole Kidman), yapýmcýsý, sýrdaþý ve kýyafet tasarýmcýsý Lilliane (Judi Dench), Amerikalý bir gazeteci Stephanie (Kate Hudson), çocukluðundan bir fahiþe Saraghina Fergy) ve annesi (Sophia Loren) yaþamýný etkileyen kadýnlardýr. Onlar arasýndaki dengesizliði çözümleyemeyen orta yaþ sendromu yaratýcýlýðýný çýkmaza sokmaktadýr.

Fellini’nin görsellik ile yarattýðý düþ dünyasý Marshall’ýn müzikalinde þarkýlar ile vücut buluyor. Esasýnda ‘Sekiz Buçuk’ ile çok fazla bir kýyaslama yapmak hata olur. ‘Dokuz’ ondan yola çýkan bir müzikal sadece. Örneðin final tümüyle farklý. Anneyi oynayan Sophia Loren’in Guido’nun hayallerinde oynamasý mükemmel bir seçim olmuþ. Hala güzel ve etkileyici. Kaynak filmin en unutulmaz sahnelerinden olan küçük çocuklara para karþýlýðý Rumba yapan fahiþe Saraghina ‘nýn dansý yine çok çarpýcý. Fergie kendisine çok yakýþan bu bölümde mükemmel bir performans sunuyor. Daniel Day Lewis’in varlýðý ise Marcello ile karþýlaþtýrýldýðýnda çok sönük hatta itici. Yüzünde mutsuz bir ifade, dudaklarýndan düþmeyen sigara ile bunalýmý resmen bir depresyona dönüþtürmüþ. Kýsaca nerede Marcello Mastorianni’nin o emsalsiz yaramaz karizmasý, bunalýmýn altýnda yatan o Akdenizli ruhu. Kadýn oyuncu seçimleri ise tam yerinde, Carla’da Penelope Cruz veya Luisa‘da Marion Cotillard bir Akdeniz kadýný gibi oynuyorlar. Ýlham perisi Claudia’da Nicole Kidman orijinalindeki Claudia Cardinale’ye yakýn duruyor. Gerçek ile düþ arasý bir yansýma.

Fellini’nin ruhu Hollywood semalarýnda uçarken tesadüfen Dokuz ile karþýlaþsa belki biraz eðlenir fakat sonuçta ne yapmýþlar benim Sekiz Buçuðuma der. Þahsen ben öyle yaptým.


Emin Yeðinboy
28.02.2010

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
01 Mart 2010 00:02

emin yeginboy

Sevgili Nuhungemisi

Ben de dans ve müzik bölümlerinden çok keyf aldým, biribirinden güzel kadýn oyuncularýn performanslarý çok etkileyici idi.

Eðer 8,5 gibi bir baþ yapýtýn gölgesi olmasa inan Daniel Day Lewis'i bile beðenebilirdim. Ama o gölge beni rahat býrakmadý. Dans ve müzik dýþýnda öykünün akýþý sinematografik olarak kaynak filmle çok örtüþüyor. O zaman bir Marcello, bir o muhteþem final gözlerimin önüne geliyor. Marcello'nun o zarif, o akdenizli erkek ruhunu yansýtan oyunculuðu nasýl unutulur. Ruhsal bunalým bile o kýpýr kýpýr ruhu saklayamýyor. Bence Day Lewis çok kötü bir oyuncu seçimi olmuþ, güneyli bir oyuncu Banderas veya Bardem güneyli olmamasýna raðmen Clooney bile çok daha iyi seçim olurmuþ. Sürekli sigara ve asýk surat ile bunalým deðil direk depresyon olmuþ.

Final ise tümüyle hayal kýrýklýðý, tipik bir amerikanvari katarsis. Nerede Fellini'nin o sirkvari finali , her þeyi seyircinin hayal gücüne býrakan zerafeti. Sizinde bitmesini arzuladýðýnýz gibi baþarýsýz bir film denemesi ile biten belki de yönetmenin yeniden kendini bulmasý ile biten bir final.

Ben 9,5 u bekleyemeyeceðim (hele Hollywood yaparsa), 8,5'u bir kez daha seyredeceðim.

Tþkler
28 Þubat 2010 22:09

nuhungemisi

Sevgili Emin, ellerine saðlýk...

Filmi etkilendiði kaynakla kýyaslamak, deðerlendirmek doðru bir þey elbette ancak ben bunlarý mümkün olduðunca yok varsayarak izledim. Bunu baþarabilmek için de sesi epeyi açarak müziklerin keyfini çýkardým, görüntülerin, danslarýn arasýnda kayboldum...

Zaman zaman þarkýlarý tek kiþi söylüyormuþ hissine kapýldým... Sigaradan bu kadar medet ummasý dýþýnda Daniel Day Lewis’i baþarýlý buldum. Karikatüre baðlamamak için biraz gülseydi diye geçirmedim deðil içimden... Kadýn oyuncular içinde bence en baþarýlýsý yönetmenin karýsýný oynayan Marion Cotillard'dý. Son bölümlerde, yönetmenin kendisinde denediði yöntemi baþkalarýnda da denediðini gördüðünde yaþadýðý çöküþü özellikle çok iyi oynadý.

Son bölümü gereksiz, zorlama buldum... Yani film bir yönetmenin film yapma denemesinin baþarýsýz sonuçlandýðý noktada bitmeliydi. Kumsalda yürürken, dalgalar hýþýrdarken... Zaten o filmi biz izlemiþ oluyorduk. Hollywood sonlarýnýn dayanýlmaz çekiciliði burada da devreye girmiþ ve filmin oluþturduðu derinliði, hüznü, sýkýntýyý, bunalýmý, aþký, kýskançlýðý, sahteliði silip süpürmüþtü. Zorlama bitiþ, filmin gerçeklik duygusuna son darbe olmuþ.

Ben 9,5'u bekleyeceðim.
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.