Sanatý hala sansürlemek isteyenlere duyurulur...

27 Mayýs 2012 14:38 / 1784 kez okundu!

 


SAKINCALI FÝLMLER

Sansürün özgür tanýmlamasý, sanatýn ve sanatçýnýn karþýsýnda duran ruhsal bozukluðun dýþavurumu þeklinde yapýlabilir. Hiçbir siyasi gücün veya onu temsil edenlerin bir sanat eserini yasaklamak, bozmak, yakmak hakký olmadýðý halde bugün bile bu kýyým baþta Türkiye olmak üzere hala bazý ülkelerde sürmektedir.

Bu deðerlendirmeyi yapan denetim kurumlarý siyasi iktidarlarýn atadýklarý kiþilerden kurulur. Seçilmiþ demokratik kurallar ile makamlarýný hak etmiþ kiþiler deðildirler. Bu durumda belirli bir siyasi görüþün, sýnýf ve dini inancýn emrinde olan kiþilerin tercih edilmesi son derece normaldir. Sansürden en fazla nasibini alan sanat dallarýnýn baþýnda gelen sinemanýn kitleler üzerindeki hipnotik etkisinden iktidarlar hep korkmuþtur. Beyazperdeden süzülen mesajlarýn kitleleri derinden etkileyebileceði korkusu tutucu kafalarý hep bunu nasýl önleyebiliriz düþüncesine itmiþtir. Daha 1910’ lu yýllarda Amerika’nýn çeþitli yerlerinde sansür uygulamalarýna rastlanýr. 1930 yýlýnda bir papazýn hazýrladýðý 12 maddelik müstehcenlik kurallarý dönemin Cumhuriyetçi Parti Baþkaný Haynes tarafýndan yürürlüðe konulur. Bu kurallar arasýnda evlilik dýþý iliþkinin iyi bir “þey” miþ gibi gösterilmesinden, kürtaj, din ve din adamlarýnýn küçümsenmesi, öpüþmeleri saniyelerle kýsýtlamaya kadar birçok tuhaf yasaklama vardýr. Asýl tuhaf olan bu hükümlerin 1960’a kadar yürürlükte kalmýþ olmasýdýr. Bu yýllarda bu yönetmelik G (herkesin izleyebileceði), PG (çocuklarýn büyükler eþliðinde izleyebileceði),R (sadece yetiþkinlerin izleyebileceði), X (18 yaþýnýn altýnýn izleyemeyeceði) sýnýflamasý þeklinde daha özgür bir deðerlendirme ile deðiþtirilirdi. Sansürden en fazla çeken ülkelerden birisi özgürlükler diyarý olarak tanýnan Fransa oldu. Yerel yöneticilere verilen haklar ile kamu ahlakýnýn korunmasý kisvesi altýnda binlerce film yasaklandý. Ýspanya ve Ýtalya daha farklý bir yola saptý faþist ideolojiyi yaymak adýna sinema propaganda aracý olarak kullanýldý. Mussolini ünlü Cinécitta stüdyolarýný kurdurarak fakirliði ve baskýyý göstermeyen zengin ortamlarda geçen melodramlar çektirdi. Franco kendi yazdýðý bir senaryoyu çektirerek rejim propagandasý yaptý. Ýspanya’da 1975’den beri sansür kaldýrýldý. Ýtalya ise hala kilise baskýsýndan tam anlamýyla kurtulmuþ deðildir. Ýngiltere’de ise 1912’den bu yana süregelen Amerika’daki sýnýflamaya benzeyen kriterler hala mevcuttur.

Türkiye sansürden en fazla zarar gören ülkelerden birisi oldu. TBM kurulduktan sonra alýnan bir kararla gösterime giren filmleri yasaklanmasý konusunda polis teþkilatý yetkilendirilir. 1932’de ön sansür zorunluluðu getirildi. Senaryolar sansür kurulu tarafýndan incelenmeye baþladý. Bir filmin gösterilmesi için yapýmcýsýna Ýstanbul veya Ankara polis müdürlükleri tarafýndan izin verilirdi. Kurulan komisyon yurt içinde çekilecek ve yabancý filmlerin gösterime girmesi için karar veriyordu. Komisyonda Emniyet Müdürlüðünden, Genel Kurmay Baþkanlýðýndan, Turizm ve Milli Eðitim Bakanlýðýndan görevliler bulunurdu. Sansür 1948 ve 1958 yýllarýnda küçük deðiþikliklere raðmen genel hükümler çerçevesinde devam etti. 1961’de yeni anayasa çerçevesinde sansür daha sýký olarak devam etti. 1977’de Ecevit hükümeti döneminde sansür tekrar kaymakam ve valilerin kontrolüne verilir. 1983’de tüzük yeniden deðiþir, film denetlemeye bir üst kurul eklenir. 1987’de denetleme kuruluna SESAM ve MESAM’dan birer kiþi ile Kültür Bakanlýðý tarafýndan seçilen bir sanatçý alýnýr, esas kurallar köklü bir deðiþime uðramadan aynen devam eder. Türkiye sansürün pençesinden tam anlamýyla kurtulamaz. Halen 15 esas üzerinden çekilecek ve gösterilecek filmlerin denetimi devam etmektedir. Sadece senaryo aþamasýndaki sansür kalkmýþtýr.


Dünya sinemasýnda sansürün kýyýmýna uðramýþ filmlerden en ünlülerini þöyle bir anýmsayalým:


POTEMKÝN ZIRHLISI (1925)-SERGEY AYZENÞTAYN

ALTIN ÇAÐ-L’AGE D’OR (1930)-LUIS BUNUEL

HAL VE GÝDÝÞ SIFIR-ZERO DE CONDUITE (1933)-JEAN VIGO

BÜYÜK DÝKTATÖR –THE GREAT DICTATOR (1940)-CHARLIE CHAPLIN

YURTTAÞ KANE-CITIZEN KANE (1941)-ORSON WELLES

TUTKU-OSSESÝONE (1942)-LUCHINO VISKONTI

MÖSYÖ VERDOUX-MONSIEUR VERDOUX (1947)-CHARLIE CHAPLIN

UMBERTO D (1952)-VÝTTORÝA DE SICA

TAÞ BEBEK-BABY DOLL (1956)-ELIA KAZAN

KÜÇÜK ASKER-LE PETÝT SOLDAT (1960)-JEAN LUC GODART

LOLITA (1962)-STANLEY KUBRICK

SUDAKÝ BIÇAK-(1962)-ROMAN POLANSKI

SESSÝZLÝK-TYSNADEN (1963)-INGMAR BERGMAN

TEOREM-TEOREMA (1968)-PÝER PAOLO PASOLINI

ÖLÜMSÜZ –Z (1968)-COSTA GAVRAS

ANDREÝ RUBLEV (1969)-ANDREY TARKOVSKI

OTOMATÝK PORTAKAL (1970)-STANLEY KUBRICK

PARÝS’TE SON TANGO ( 1973)-BERNARDO BERTOLUCCI

GECE BEKÇÝSÝ-PORTÝERE DÝ NOTTE (1974)-LILIANA CAVANI

SALO YA DA SODOM’UN 120 GÜNÜ (1975)-P.P.PASOLINI

DUYULAR ÝMPARATORLUÐU-(1976)-NAGISA OÞIMA

QUERELLE (1982)-RAÝNER WERNER FASSBINDER

GÝZLÝ DOSYA-HIDDEN AGENDA (1990)-KEN LOACH

TEMEL ÝÇGÜDÜ-BASIC INSTICT (1991)-PAUL VERHOEVEN

AYNA (1997)-CAFER PANAHI


Tarihte resmi kurumlarýn gazabýna uðramadan tek sansürlenmiþ filmi birçok kaynakta tüm zamanlarýn en iyi filmi olarak gösterilen “Yurttaþ Kane” oldu. Welles’in 1920’li yýllarda yaþamýþ basýn imparatoru William Randolph Hearts’ýn yaþam öyküsünü anlattýðý filmi yasaklamak için Hearts bir milyon dolara negatiflerini satýn alarak yakmak ister. Bunu gerçekleþtiremeyince sinema salonu sahiplerine gösterimi önlemek için baský yapar. FBI’a Welles’in komünist olduðunu ihbar eder. Film gösterime girmesine raðmen baskýlardan bunalan birçok sinema salonu sahibi filmi oynatmaz. Charlie Chaplin “Büyük Diktatör” de Hitler benzeri bir karakteri canlandýracaðý anlaþýlýnca henüz savaþa girmemiþ olan Alman hükümeti Amerika’ya filmin çekimlerinin durdurulmasý için baský uygular. Tüm baskýlara ve tehditlere raðmen Chaplin filmin çekimlerini bitirir. Gösterime girmesiyle birlikte basýnda ve Nazi taraftarlarý arasýnda Chaplin aleyhine büyük bir kampanya baþlatýldý. Film gösterimden kaldýrýlýr. Chaplin’in sonraki yýllarda komünist olarak yaftalanarak Amerika dýþýna gönderilmesinin ilk adýmý atýlmýþ olur. “Potiemkin Zýrhlýsý” sinema tarihinde plan ve kurgunun önemini yansýtan ilk film olmasý yanýnda, yasaktan yana da nasibini alýr. Ýmparatorluðun subaylarýna karþý Potiemkin Zýrhlýsý erlerinin isyanýný anlatan film kitleler üzerine provakatif olabileceði korkusuyla Almanya ve Fransa’da yasaklanýr. Yasaklar konusunda Sovyet Birliði oldukça cömert davranmýþtýr. Tarkovsky’nin baþyapýtý “Andrei Rublev” Sovyet doktrinine aykýrý bulunarak ilk gösteriminden sonra yasaklanýr. Sanatçý özgürlüðü ve din konusundaki ikiyüzlülüðü iþleyen film beþ yýl süre ile yasaklanýr Sovyetlerde. Yasaklar konusunda en fazla iþlem gören yönetmenlerin baþýnda Pier Paolo Pasolini gelir. Marksist bir aydýn olarak filmlerinde faþizmi, kiliseyi ve burjuvaziyi eleþtiren Pasolini’nin bu gün bile bazý ülkelerde yasaklanmýþ filmleri vardýr. Örneðin Salo veya Sodom’da 120 Gün böyle bir filmdir. Marquýs de Sade’ýn 18. yüzyýlda yazmýþ olduðu erotik eseri “Sodom’da 120 Gün” ü Mussolini’nin kurmuþ olduðu Salo faþist devletine uyarlar. Sado mazoist tutkularý ve faþizmi iç içe geçiren film Ýtalya’da seksenli yýllarýn baþlarýnda serbest býrakýlýr. Kendi filmini yasaklayan tek yönetmen olarak Stanley Kubrick tarihe geçti. 1970’de Ýngiltere’de gösterime giren “Otomatik Portakal”ýn bazý sahneleri sansürcüler tarafýndan makaslanmak istenilince, filmin Ýngiltere’de gösterimine izin vermez. Ýngilizler filmi ancak usta yönetmenin ölümünden sonra sinemada seyredebildiler.


SAKINCALI TÜRK FÝLMLERÝ:


MÜREBBÝYE (1919)-AHMET FEHÝM

KARANLIK DÜNYA (1952)- METÝN ERKSAN

YILANLARIN ÖCÜ (1962)-METÝN ERKSAN

SUSUZ YAZ (1963)-METÝN ERKSAN

KARANLIKTA UYUYANLAR (1964)-ERTEM GÖREÇ

BÝTMEYEN YOL (1965)-DUYGU SAÐIROÐLU

HUDUTLARIN KANUNU (1967)-LÜTFÝ Ö.AKAD

UMUT (1970)-YILMAZ GÜNEY

SÜRÜ (1978)- ZEKÝ ÖKTEN

DÜÞMAN (1979)-ZEKÝ ÖKTEN

YUSUF ÝLE KENAN (1979)-ÖMER KAVUR

YOL (1981)-ÞERÝF GÖREN

KARA SEVDALI BULUT (1987) –MUAMMER ÖZER

HAKKARÝ’DE BÝR MEVSÝM (1983)-ERDEN KIRAL

SU DA YANAR (1986)-ALÝ ÖZGENTÜRK

GÜNEÞE YOLCULUK (1998)-YEÞÝM USTAOÐLU


Türk sinemasýnýn sakýncalý filmler listesindeki üstünlüðü tartýþýlmaz. Her filmin yasaklanmasýnda kendi öyküsü gizlidir. Örneðin “Sürü” ve “Yol”, “Türkiye’yi yurt dýþýnda kötü tanýttýðý” için yasaklanmýþtýr. “Hakkari’de Bir Mevsim” devlet otoritesini zaafa düþmüþ bir þekilde gösterdiði gerekçesi ile yasaklanýr. “Su da Yanar” sansürden geçmesine karþýn Ýstanbul valilik kanalý ile Nazým Hikmet’in yaþam ve düþüncelerini anlattýðý gerekçesi ile gösterimden kaldýrýlýr. “Hudutlarýn Kanunu”nun finalinin deðiþtirilmesi kaydýyla gösterimine izin verileceði bildirilir, final deðiþtirilmeden gösterilir, emniyet olayý atlar. Filme daha sonra yurtdýþý yasaðý gelir. En ilginç yasak gerekçelerinden birisi “Bitmeyen Yol”a uygulanýr. Filmde “þehre iþ bulmak için indirilen köylülerin sefil kýlýklar içinde ve sefil hayat þartlarý içinde” gösterilmesi nedeniyle yasaklanýr. Yeþim Ustaoðlu’nun filmi “Güneþe Yolculuk” ise hiçbir gerekçe gösterilmeden sinema salonu sahipleri tarafýndan reddedilir. Sansürle en fazla baþý derde girmiþ yönetmenlerden olan Metin Erksan’ýn “Susuz Yaz”ý yurt dýþýnda temsil niteliði olmadýðý gerekçesi ile Berlin’e gönderilmez. Film gizlice katýldýðý festivalden en büyük ödül olan Altýn Ayý’yý kazandýðýnda bu kez özel bir tören düzenlenerek Turizm Bakanlýðý tarafýndan ödüllendirilir.

Referans: Sakýncalý 100 Film – Derleyen, Artun Yeres (2006)-Es Yayýnlarý


Emin YEÐÝNBOY


07.05.2012

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.