Erdoğan'ın yok saydığı Anayasa sorunu - Tarhan Erdem
09 Ağustos 2014 21:29
Ben, kesin sonuçların ilanıyla birlikte, Anayasa'nın 101'inci maddesi gereği olarak, "Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişkisi kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer" diye yazmıştım. Benim söylediğim, Başbakan'ın atıf yaptığı hocaların hüccetinden farklıdır.
Perşembe yazımda ve o akşam Sayın Taha Akyol’ın CNNTURK televizyonunda “Eğrisi Doğrusu” programında, “Cumhurbaşkanı seçiminin hemen sonrasında Türkiye bir anayasa sorunuyla” karşılaşılacağını anlatmaya çalışmıştım.
Haklıymışım, Cumhurbaşkanı adayı Sayın Erdoğan “sorunu” içtenlikle doğruladı. Dün akşam ATV ve A Haber televizyonlarında Mahmut Övür ile konuşurken sorulması üzerine; “bizim hukukçularımız” diye tanımladığı “hocaların büyük kısmının da”, “mazbata alındığı gün yemin yapılır. Aynı gün ki 28’i, ondan sonra devir teslim” dedi!.
Ben, kesin sonuçların ilanıyla birlikte, Anayasa'nın 101'inci maddesi gereği olarak, "Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişkisi kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer" diye yazmıştım.
Benim söylediğim, Başbakan’ın atıf yaptığı hocaların hüccetinden (Hukuksal izin) farklıdır; “Seçilen” ile “mazbata alan” arasındaki farkı konuşuyoruz, çok karışık bir şey değil.
Anayasa açıkça “seçileninin” demektedir.
“Seçilen”, “mazbata alan” ve “yemin eden” arasındaki farkın önemini, “Geçin Allah’ınızı severseniz. Ne vekâleti. Böyle bir şey mi olur?” diyerek, Sayın Başbakan’da gösterdi zaten.
Hukukçular bilir, her hüccet, kişiye özel ve başkasının kullanamayacağı kısaltılmış delile (hüccet-i kasıra’ya) dönüştürülemez.
İki gün sonra, “Seçilen, benim Sayın Cumhurbaşkanım’dır” diyeceğim Erdoğan’ın, “sipariş üzerine açıklamalar”, “maalesef bir tezgahın içinde dönüp dolaşıp duruyor”, “bu işleri öğrenmesi lazım” deyimlerini duymamış sayıyorum kendimi.
Radikal