Devlet depremi
01 Kasım 2011 14:52 / 2332 kez okundu!
Deprem, sel ve fırtna gibi doğal olaylar insanlığın korkulu rüyasıdır. İnsanı ölümün soğukluğuna yakınlaştıran olaylardır. Yaşama süreci dışında insanı ölümle tanıştırır. Doğal olayların neden olduğu felaketlere karşı insanlar çeşitli korunma tedbirleri alırlar...
Türkiye deprem kuşağı üzerinde kurulmuş bir ülkedir. Yüz yıl öncesinden, günümüze kadar büyük can kaybına neden olmuş depremelere maruz kalmış bir ülkeyiz! Bu depremlerden gerekli dersleri çıkardık mı?
Eğer geçmişteki depremlerden gerekli dersleri çıkarsaydık, sonu yüzler ve binlerle açıklanan can kayıplarına maruz kalmazdık! 23 Ekim 2011 Van depreminden de gerekli dersler alındığına pek inanamıyorum. Beklemekte olduğumuz İstanbul depremine rağmen!
Depremlerdeki büyük zaiyatların başlıcaları insanlardan kaynaklanan sebeplerdir. İmara aykırı yapılar, kalitesiz yapı malzemeleri ve yapı malzemelerini kar hırsıyla noksan olarak kullanmak gibi...
Her nedense, deprem olduğunda bu sorunlar gündeme gelir, belli bir süre sonra da unutulur gider. Eski tas eski hamam misali her şey kendi olumsuz mecrasında yoluna devam eder. Ne de olsa sorumlu bir günah keçisi bulunur. Vur abalıya misali bu zavallı, olayların tek sorumlusu olarak kamuoyuna lanse edilir.
Olayların pek hukuki boyutuna girmeden açıklamakta fayda görmekteyim. Devletin asli görevi, "vatandaşlarının can ve mal güvenliğini korumaktır!" Devletin bu asli görevi bizlere ilkokul sıralarından itibaren öğretilir. Bunun yanında, anayasada ve uluslararası sözleşmelerde bile bu asli görevini yerine getirmeyi teyid eder!
23 Ekim 2011 Van depreminde, başta İsrail ve Yunanistan olmak üzere, onlarca devlet yardım talebinde bulundular. Hükümet bu yardım taleplerini reddetti! Reddedilen bu yardımların içinde, uzman olan kurtarma timleri de vardı. Enkaz altında kalan insanlar için saniyenin bile büyük önemi varken, uzman yabancı kurtarma ekiplerinin bekletilerek, felaket alanına gitmesini engellemenin mantıkla bağdaşacak ibir yanı yoktur. Bu olayda art niyet aramakta ise haklılık payı vardır.
Eğer, bu yabancı kurtarma timleri vaktinde felaket bölgesine intikal etselerdi, enkaz altından birkaç tane canlı insan kurtarmış olurlardı!
1999 Marmara depreminde de yabancı kurtarma timleri çok fedakarca çalıştılar. Devlet iki gün sonra deprem bölgesine intikal etmişti! Zamanın hükümeti bu konuda çok eleştirilere maruz kalmıştı. Gazeteler "Enkaz altında devlet kalmıştır" diye manşetler atmıştı.
Geçtiğimiz hafta Van'da meydana gelen depremle ilgili olarak Başbakan Yardımcısı sayın Beşir Atalay'ın açıklamaları, deprem kadar insanları olumsuz yönde etkileyen bir açıklamaydı! Atalay, "Kendi devlet potansiyelimizi denemek amacıyla, yabancı arama ve kurtarma ekiplerini beklettik" dedi!..
Beşir Atalay'ın bu açıklaması aslında bir insanlık suçudur. Atalay, hukukçu kökenli bir sosyologtur. Bu açıklamanın bir insanlık suçu olduğunu benden daha iyi bilir. Bu açıklamaya bakılırsa, enkaz altında can çekişen zavallı depremzedeler adeta bir kobay olarak kullanılmıştır! "Koyun can derdinde, kasap et derdinde" sözüne taş çıkartırcasına.
Bu felakette ve can pazarında potansiyel denemek amacıyla, arama ve kurtarma timlerini bekletmek ile Nazi toplama kamplarında Yahudi tutsaklar üzerinde tıbbi deneyler yapmak arasında hiç bir fark yoktur. Aksine benzerlik vardır. Birinde kobay olarak çaresiz ve işkencelere maruz kalmış Yahudiler kullanılıyor. Diğerinde ise kobay olarak, toprak altında kurtarılmayı bekleyen çaresiz depremzede kullanılıyor!
Sayın cumhurbaşkanı, sayın başbakan ve sayın bakanlar; bu kargaşalıkta ve bu can pazarında potansiyel denemenin sırası mıdır? Anayasada ve uluslararası sözleşmelerde teyid ettiğiniz gibi bu şekilde mi; vatandaşın can güvenliğini koruyorsunuz?
İsrail, bir askeri için binden fazla hükümlüyü serbest bırakırken, bizimkiler de devlet potansiyelini denemek amacıyla arama ve kurtarma timlerini engelleyerek, toprak altında kurtarılmayı bekleyen vatandaşlarının göz göre göre can vermelerine seyirci kalıyor!
Eğer bu olay gelişmiş bir ülkede olsaydı büyük bir siyasi depreme neden olurdu! Başbakan ve ilgili bakanlar istifa ederlerdi. İnsanlığa karşı suç işlemek gerekçesiyle, hukuki süreç başlar ve yargılanırlardı!
Sayın Atalay'ın bu açıklamasına dayanarak, "23 Ekim 2011 tarihli Van depreminde, Van'daki depremzedelerle birlikte, vatandaşına kobay gözüyle bakan devlet de enkaz altında kalmıştır!" demeliyiz. Bu tür talihsiz ve insan yaşamına önem vermeyen açıklamalar, depremden daha şiddetli olarak vatandaşın devlete karşı olan güvenini sarsar!
Erkan ARSLAN
01.11.2011
Son Güncelleme Tarihi: 05 Kasım 2011 13:11