Pınar Selek

19 Mart 2013 00:52 / 2029 kez okundu!

 


Pınar Selek’i kişisel olarak hiç tanımam ve birbirimizi de hiç görmüş değiliz. Pınar Selek, İstanbullu bir Türk, ben de Muşlu bir Kürdüm. Farklı okullarda da okumuşuz.

Pınar Selek’i medyadan tanırım. Yazar Sabahattin Selek’in torunudur, İstanbul Barosu’nun saygın avukatlarından Alp Selek’in de kızıdır. Pınar Selek’in iyi bir aile ve okul eğitiminden geçtiği, her haliyle belli ediyor!

Ben de, Muş’ta küçük bir memur çocuğu olarak dünyaya geldim ve öğretmen sayısı noksan olan, Muş devlet okullarında eğitim gördüm.

Pınar Selek’le aramızdaki benzerlik, ikimizin de “Yargı” mağduru olmamızdan kaynaklanıyor!

Pınar Selek, Adli Yargı mağdurudur, üç defa beraat kararı almasına rağmen, fincancı katırlarını ürküttüğü için verilen bu beraat kararları, Yargıtayca aleyhine bozulmuştur!

Bunu bilmeyen mi var?

Pınar Selek, Rahibe Terasa misali kendisini; kimsesiz fakir sokak çocuklarına, toplumdan dışlanan cinsiyet mağdurlarına, evleri ve köyleri devletçe boşaltılarak, İstanbul’a yerleşen mazlum Kürtlerle uğraşmaya adamış hümanist ve hayırsever bir insandır. Kısacası, Pınar Selek, Sinoplu filozof Diyojen’in gündüz ışığında, lambayla aradığı gerçek erdemli, dürüst insanlardandır. Bu dürüstlüğünden, insani erdemlerinden dolayı, malum güçlerce, yaşam boyu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır!

Ben de, İdari Yargı mağduruyum. Öğretmenlik yaptığım zamanlar, sayın okuyucuların üzerine afiyet, “Bronşial Astım” hastalığına yakalandım. Yatılı tedavi olarak almış olduğum sağlık kurulu raporlarında “Tebeşir tozu da dahil olmak üzere tozsuz, dumansız, nemsiz ve hafif işlerde çalıştırılmalıdır” diye hüküm belirtilmesine rağmen Danıştay, delil olarak bu kanıtlarımı dikkate almıyor ve alt mahkemeler de kazandığım davalarımı, idarenin soyut kararlarını dikkate alarak, aleyhime bozuyor!

Danıştay’a göre, benim sağlık sorunumu il milli eğitime bildirmediğimden dolayı, kararım aleyhime bozulmuştur. Benimle beraber aynı idari işleme maruz kalan Türk kökenli emsalim olan solcu arkadaşların alt mahkemeden aldıkları kararları da onayıp tasdik etmiştir. Kısacası, aynı idari işlem Kürt Erkan hocaya göre hukuka uygun, Türk Güler hoca ve İlhami hocaya göre hukuka aykırı oluyor!

Bu ayrımcılığı yapanlar sıradan yargıçlar da değildir, aksine Türkiye’nin en elit idare hukukçularıdır. Bunlardan bazıları daire başkanı seçildikten sonra, Danıştay başkanı olarak da seçilmişlerdir. “Nuri Alan, Ender Çetinkaya ve Mustafa Birden” gibi!

Yukarıda isimlerini verdiğim elit idare hukukçularının, hasta çalışanlar için mevcut anayasanın pozitif ayrımcılık yaptığı 50. maddesinde geçen “Kimse gücü dışında zorla çalıştırılmaz, çalışma ortamında kadınlar, çocuklar, ruhen ve bedenen hasta olanlar özel olarak korunurlar” hükmünden hiç mi haberleri olmadı, savunmalarımda belirtmeme rağmen!

İşte, Türkiye'de etnik ayrımcılığa açık kanıt Danıştay’ın vermiş olduğu bu kararlardır! Buradan sesleniyorum: Sayın Nuri Alan, sayın Ender Çetinkaya ve sayın Mustafa Birden, sizler benim davalarımda ön yargılı davranıp, etnik ayrımcılık yaparak; haklı olduğum halde benim davalarımı, aleyhime haksız bir şekilde bozdunuz!

Buyurun aksini ispat edin, sizlerle istediğiniz platformlarda, istediğiniz hukuk mahkemelerinde yüzleşme ve hesaplaşmaya hazırım! Nerede sizlerde o yürek ve o medeni cesaret?

Bu geçtiğimiz şubat ayında, sayın Prof. Dr. Doğu Ergil, TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonuna verdiği ifadede; Milli Eğitim Bakanlığınca bu komisyona Ümit, Yavuz ve Kalkan adlı üç Psikolojik Harekat Dosyası gönderildiğini açıkladı!

Ben bu harekat dosyalarının mağduruyum. Çünkü, iş çevremde “Kürt” kimliğimle tanınıyordum ve hiçbir zaman da kimliğimi inkar etmedim!

Kısa adı TESEV olan, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı’nın yargıçlarla ilgili yaptığı bir araştırmada hakim ve savcıların büyük çoğunluğunun, “Devlet ve memleket meselesi odlu mu hukuk teferruattır” zihniyetiyle, hareket ettiklerini açıklıyor!

Sözde bağımsız olan yargı mensupları böyle davranırsa; ya, devlete karşı, vatandaşı kim savunacak?

Sevgili Pınar Selek, her ikimiz de; memleket ve devlet mesele olunca hukuk teferruattır algısının kurbanıyız. Siz, toprak sürgünü oldunuz; ben de işimden ve sağlığımdan oldum.

Emekli olmak zorunda bırakılarak, düşük bir maaşla geçinmeye çalışıyorum. Memleketi ve devleti düşünen emsalim bir hakim emeklisi de, benim üç katım kadar emekli maaşı alıyor!

Elbette mesele devlet olunca hukuk teferruattır diyecekler; çünkü, devlet onları tuzu kuru vaziyette besliyor.

Siz, iyi okullarda okumuş aydın bir ailede yetişmiş olarak, sana mı kalmış Kürtle küfeyle uğraşmak, Atatürkçü çizgi varken, niye bunlarla uğraşıyorsun mantalitesinin kurbanısınız!

Ben de, kimliğini inkar et, yükselebildiğin kadar yüksel; eğer, kimliğini ve Kürtlüğünü inkar etmiyorsan, devlette çalışma; defol git nerede çalışırsan çalış anlayışının kurbanıyım!

Sevgili Pınar, sizi en kısa sürede aramızda görmek istiyoruz. İnşallah bu olumsuz yargı sorunlarından kurtulursunuz. Birlikte bir çay içmek kısmet olursa, bu konularda epey dertleşir, sohbet ederiz. Hatta esprisini bile yaparız…

Size sağlık ve esenlik diliyorum, Güney Afrika’nın Apartheid yönetimi bile bu kadar ayrımcılık yapmıyordu!


Erkan ARSLAN

18.03.2013

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.