Vatandaşını düşman olarak gören devlet
06 Temmuz 2013 01:06 / 1635 kez okundu!
Vatandaşını düşman olarak görme geleneği, İttihad ve Terakki’den kalma lanetli bir mirastır. Bu, devlet ricalının vatandaşına duyduğu kuşku ve şüheden kaynaklanır. Devleti yönetenler sürekli olarak vatandaşlarına hep şüpheyle ve korkuyla bakarlar. Gözleri devamlı vatandaşlar arasındaki muhalif güçlerin üzerindedir. Acaba bunlar kışkırtıcılık mı yapıyorlar paranoyası içersinde olurlar!
Yönetici ekabirlerimizin her zaman bir düşmanı vardır. Yerine ve zamanına göre düşman sandıkları vatandaşlarıyla dostluk kurmaya çalışırlar. Bu dostluk sırasında bile yine içten içe sinsice düşmanlıklarını sürdürürler!.. Her ne hikmetse Yüce Allah, bu ekabirler (seçkinler)imize güven denilen bir duygu nasip etmemiştir! Dünyaya hep şüpheyle bakarlar…
Bu şüpheci paranoyak politikacıların çoğu asker kökenildirler! Bilindiği gibi askeri ortamda, herkes birbirine şüpheyle bakarlar ve birbirlerinden şüphelenirler…
İttihadçılar, Sultan II. Andülhamit’e muhalifken; Ermenilere yanaştılar ve Ermenilerden büyük destekler gördüler. II. Meşrutiyet döneminde, bir çok Ermeni aydını İttihad ve Terakki Partisi'nden milletvekili oldu.
İttihadçı-Ermeni dostluğu bilindiği gibi 1909 Adana olaylarıyla kesintiye uğradı. Yaşanan bu sosyal travmadan sonra yine Ermeni-İttihaçı dostluğu oluştu, tabi ki eskisi gibi olmadı!
Ermeni Taşnak Partisi'nin 1915 Şubat ayında, Erzurum (Garin)da yapılan kongresine, Teşkilat-ı Mahsusa’nın en yetkili adamlarından, Dr. Bahattin Şakir de katılıyor! Çok kısa bir zaman sonra aralarında Ermeni milletvekilleri ve aydınların bulunduğu 250 kişi; 24 Nisan 1915’te Anadolu'ya sürülerek, yollarda katledildiler!
Tabi ki ardından bir insanlık utancı olan 27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir Kanunuyla, zavallı Ermenileri binlerce yıllık topraklarından sürdüler. Tehcir adı altında katliamlar ve soykırım yapıldı!
İttihadçılar yaptıkları bu insanlık dışı vahşete “Savaştayız, Ermeniler bize ihanet edip, düşmanlarımızla iş irliği yapabilirler” gibi şüpheye dayalı, soyut gerekçeler ileri sürmüşlerdir!
İşte bu vahşet, İttihadçıların kendi tebaa ve vatandaşlarına güvenmediklerinin, düşman olduğunun açık kanıtıdır!
Bir İttihadçı olan M.Kemal de milli mücadele sırasında Kürdlere yanaştı. Fakat aynı şüphe, Kürdler üzerine de çevrildi! Anadolu'nun diğer halklarını görmeyerek tek ulus esasına dayalı kurduğu devlette; yok sayılan, dili ve kültürü inkar edilen Kürdler, bu zulüme isyan ettiler!
Kürd isyanları en sert şekilde bastırıldı, kadın çocuk demeden masum sivil Kürdler vahşice katledildiler. Erciş Zilan Deresi, Dersim ve daha bilinmeyen; nice vahşet dolu katliamlar Kürdlere yaşatıldı. Anne karnındaki çocuklar bile süngülendiler!
Kürdler kamuda bir işe gireceği zaman; aynı şüpheli durum devam eder, iciğine ve ciciğine kadar araşatırmalar yapılır. Bu şüpheli araştırmalar, devletin ideolojik paradigmaları dışında düşünenler için de geçerlidir. Bir zamanlar solcular devletin takibindeydi, sonra Kürdler ve dindarlar bu takibe takıldılar…
Dini politikaya alet edenler, Kasım 2002’den itibaren iktidar oldular. Bunların da, eskilerden bir farkı olmadı; aynı şüpheleri bunlar da sürdürüyorlar…
Dindarlar şüpheli durumdan kurtuldular ama Kürdler üzerinde devletin şüphesi halen devam ediyor…
İttihadçıların düşmanları Ermeniler ve diğer Gayri Müslüm halklardı; Kemalist Cumhuriyetin de, başlıca iç düşmanı elbette ki Kürtlerdir. 13 Eylül 1978’de Hakkari ve Güney Kürdistan sınırları arasında, “JANDARMA KANATLI 78” askeri tatbikatı yapıldı.
Bilindiği gibi askeri tatbikatlarda dost mavi ve düşman turuncu güçler olur; tatbikat bu güçler arasında yapılır. Jandarma Kanatlı 78 tatbikatında, turuncu düşman güçlere Kürd milli kıyafetleri giydirilerek tatbikat yapıldı. Kısacası bu tatbikatta Kürdler, resmen düşman olarak gösterildiler!
Jandarma 78 askeri tatbikatında Kürdlerin düşman olarak gösterilmesi, Kürd gençliğinde infiale neden olmuştur. Bu tatbikat korsan mitinglerle, bildiri dağıtmakla protesto edildi. Bir çok arkadaşımız da göz altına alındı.
Demek ki, Türkye genel kurmayının gözünde; Kürdler düşman olarak görülüyorlar! Zaten tatbikata ismini veren emekli Orgeneral Şükrü Kanatlı, janadrma genel komutanlığı yapmış, Osmanlı'nın son dönem subaylarındandır. Bu tatbikat sırasında genel kurmay başkanı KENAN EVREN, jandarma genel komutanı da, Evren’in milli güvenlik konseyi üyesi darbeci SEDAT CİLASUN’dur!
Bu tatbikatla, devletin Kürdlere düşman olduğu resmen kanıtlanmıştır!
Jandarma Kanatlı 78 tatbikatı olduğu zamanlarda; PKK daha marjinal bir öğrenci örgütüydü. Öğrenciler arasında UKO’cular ve Apo’cular olarak tanınırdı. İşte PKK’yi bu düşmanlık anlayışı doğurdu!
Günümüzde bile, bu düşmanlık anlayışı halen devam ediyor. Devletin Kürdlere bir düşman şüphesiyle baktığı, yargı kararlarında alenen belli oluyor! Bingöl'deki tecavüzcü uzman çavuşların tahliye edilmeleri ve son Lice olaylarına; Diyarbekir savcılığının gizlilik kararı vermesi buzdağının görünen kısımlarıdır!
Uludere Roboski Katliamı’nın dosyasına da gizlilik kararı verilmişti. Tayyib bey “Bu dosyayı Ankara'nın tozlu raflarına bırakmayacağız” diye söz vermesine rağmen; Diyarbekir savcılığı bu katliam dosyasına yetkisizlik kararı vererek,genel kurmay askeri savcılığına havale etti. Böylece, Roboski Katliamı dosyası da, Ankara’nın tozlu raflarına kaldırıldı!
Askeri mahkemelerin ne kadar adil karar verdiğini, el bombasının pimini çekip Kürd askerin eline sıkıştıran ve bu bombanın patlaması sonucu üç askerin ölümüne sebep olan teğmenin mahkemesinde gördük. Sivil mahkeme de yargılansaydı daha çok ceza alırdı. Askeri mahkeme bu teğmene çok düşük bir ceza verdi!
Görüldüğü gibi Kürdler eşit değiller, halen Kürdlere potansiyel suçlu ve düşman şühesiyle bakılıyor. Anayasa’nın ilgili 10. Maddesi’nde geçen eşitlik sadece kağıt üzeridedir. Eğer kanun önünde eşit olsaydık, yargı önünde farklı hukuki uygulamalara maruz kalmazdık!
Allah aşkına bu ne biçim bir devlet sistemidir ki, kendi düşmanını kendisi yaratıyor. Mazoşist bir mantıkla da vatandaşına eziyet etmekten zevk alıyor!
Erkan ARSLAN
04.07.2013
Son Güncelleme Tarihi: 06 Temmuz 2013 12:34