'Af' olmazsa, hayat yürümez

23 Haziran 2014 22:18 / 1444 kez okundu!

 

 

Af, yapılan hata sonrasında gelen özrün kabulüdür. Şöyle bir düşünelim hata yapmayanımız var mı? Veya affetmeyenimiz var mı? Ama hatadan hataya, fark var, bunun ahlaki açıdan kabahati da var yasal olarak suç olanı da?

Ancak yasallaştırılmış suçlar varsa, bu suçlar teamül halini almışsa, toplum bu tür suçları bir nevi suç olarak görmeyip, normal rutin faaliyet olarak değerlendiriyorsa. Orada bir durmak lazım. Bu suçu bir kahraman edasıyla işleyen kimselere sucunu bildirip itiraf ettirip bu işlerin öğrenilmiş yanlışlar olduğunu anladıktan sonra bir daha yapmamak şartıyla salıvermek lazım ki bu devrin kapandığını bilmek gerekir.

Ülkemizde iki kesim insan bu şekilde suça bulaşmış. Biri, adına derin devlet mi dersiniz? Ergenekon mu dersiniz orası sizin bileceğiniz iş, ama JİTEM tarzı askeri organizasyonların ışığında gelişen suçlar, bir de bu gelişmelere tepki olarak tezahür eden Kürt isyanları ve en son PKK ve Hizbullah perdesi altında gelişen olaylar.

İnsan hakkı olarak adli suçlarda ilgililerin rızası alınmadan kimsenin kimseyi af etme gibi bir lüksü yoktur, ancak bunun dışında siyasi suçlu olarak ceza evlerinde alıkonulan kimseleri serbest bırakmak lazım; ister buna af deyin ister yasal düzenleme deyin. Bu insanları düşüncesinden dolayı ceza evinde kalması hiç şık değil toplumda da huzursuzluğun oluşmasına sebep oluyor.

Bu itibarla Balyoz davası olarak yargılanan sorgulanan omuzu kalabalık devlet memurları ve tebasının serbest bırakılmasını olumlu buluyorum. Ancak birileri ceza evinden çıktıktan sonra, sütten çıkmış kaşık gibi kendini suçsuz ilan etmesi de doğru değildir, hele hele iki de bir ben buradayım diyerek bu olumsuz organizasyonun mağdurlarına eziyet etmesi de doğru olmasa gerek. Hatta kontrolsüz söz ve davranışları yüzünden saldırıya da maruz kalabilirler.

PKK’nin dağdan inişini vatandaş olarak dört gözle bekliyoruz, amaç hayatımızın dengesini bozan militarist güçlerden bir an evvel kurtulalım kimse kimseye sıkıntı vermesin, asker de PKK var, isyan var diye ben vazgeçilmezim demesin. Günün birinde bir seferberlik ilan edilirse savaş yine “kınalı koçlar”a memleket evladı Mehmetçiğe, bana sana ya da evlatlarımıza kalacak. Düşmanı kovanlar halk, mareşalliğe yükselen ise muvazzaf asker. Yani sıkıntıyı çeken vatandaş kaymağı yiyen başkaları. Öyleyse müsaade edin de söyleyecek iki çift lafımız olsun değil mi?

Doğrusu son on yıldır yüzlerce saldırıya dahi uğramasına rağmen Hüda-Par hareketine dönüşen Hizbullah’ın savunma dahi yapmadan silahsızlanmayı içselleştirmesi de Allahın bir lütfüdür. Bir hareket ancak bu kadar kontrollü olabilir. Bu, hem Devlet, hem PKK tarafından ibret alılması gereken bir durum olsa gerek.

Demem o ki bu toplum hesaplaşma adına; bir kesim diğer bir kesimle uğraşırsa iki taraf da kaybeder. Hani üstat Bediüzzamanın dile getirdiği gibi iki pehlivan kavga ederse,  küçük bir çocuk ikisini de döve bilir. O zaman gelin hesaplaşma yerine helalleşelim. Öz geçmişe değil, öz geleceğe bakalım. Beyaz bir sayfa açarak hayata yeniden başlayalım. Ülkemizin insanı bir biriyle uğraşarak yarım asır kayıp etti, böyle verimsiz bir yılı bile göze alamayız.

Ey Anadolu insanı devleti kutsayarak kardeşini, akrabanı, komşunu devlete kurban verme! Devletin yaptığı bir milyon çeşit zulüm ve belaya karşı baş gösteren vatandaşlarına kem gözle bakma! Kol kola otak akıl üreterek hep bir adım ileri mantığıyla barış ve diyaloga kapını aç, gönlünü aç. Bir kısır döngü içinde patinaj ederek zaman öldürme gibi bir lüksümüz yoktur. Ülkeme barış ve huzur gelsin kim nerede yaşıyorsa yaşasın sloganını içselleştirelim ki etkili yetkili kimselerin eli güçlensin.

Eski defterleri kapatalım, af edelim, helalleşelim; geleceğimizi beraber şekillendirelim, yoksa batının kuduran vampiri bizi yutmaya bahane arıyor. Zaman hep birlikte barışa katkı verme zamanıdır.

Ben, ülkem ve insanlarımızın geleceği adına bu kanaati taşıyorum.

Başka bir fikriniz varsa dile getirmekten çekinmeyin, zaman paylaşım zamanı, geleceğimiz adına ne imkânımız varsa ortaya koyma zamanıdır diyor saygılarımı sunuyorum.

 

Eyüphan KAYA

23.06.2014, Diyarbakır

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.