Akil İnsanlarla hasbihal
18 Nisan 2013 13:07 / 1402 kez okundu!
Akil İnsanlar bir sulh heyeti edasıyla çalışıyorlar maşallah. Değişik ses ve renkleri dinlemeye çalışan bu heyet, bir çalışmasına beni de DkMM (Diyarbakır küçük Millet Meclisi) adına çağırmıştı. Benden önce bir çok konuşmacı bir çok açıdan sürece katkı adına konuşmuştu, dolayısıyla mevzu hakkında ciddi bir bilgiye sahip olmayan bir kimse için sona doğru konuşmak çok zor, çünkü kendisine söyleyecek bir... şey kalmıyor. Ancak yıllar yılı bu konuya ilgi gösteren ve hep gündemde tutan bir düşünce adamı olarak sıram geldiğinde şöyle bir katkı yaptım.
Sevgili dostlar DkMM yöneticisi olarak fikirlerim kayda değer olduğu kanaatindeyim. Çünkü her ay dünyaya bakış açıları farkı olan kimseleri dinleme fırsatım oluyor.
Malum 2007 yılında Alman Konsolosluğu ev sahipliğinde Diyarbakır’da bir Kürt konferansı düzenlendi. İki günlük bir çalışma sonunda yayınlanan deklarasyonda bir çok manidar ifade dile getirilirken, aslında şu talep konferansın sonucunu özetliyordu. Efendim ortada yaklaşık olarak 40 milyon Kürt olmasına rağmen devletleri yok, dolayısıyla Irak'taki oluşumun devlet olması için katkı vermek lazım. Ancak Suriye ve İran Kürtleri sıkıntıya düşünce Irak Kürtleri gibi bölgesine çekilirken, Türkiye Kürtleri canı sıkılan Anadolu’ya kayıyor hatta Kürt nüfusunun en yoğun olduğu il İstanbul’dur.
Bileniniz muhakkak vardır; Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri üç yılda bir PISA adı altında bir uluslararası deneme sınavı yapıyor, maalesef Türkiye 30 ülke arasında 29. sırada, Diyarbakır da Türkiye’nin 73. sırasında. Bu kapasitedeki gençliğe de bir şeyler anlatmak çok zor.
Ayrıca eğitim öğretimin müfredatımızın gözden geçirilmesi lazım. Türkiye’de var olan tüm kesimleri tanıyan tanıtan inanç, kültür ve tarihimizi daha doğru anlatan bir müfredat lazım. Bu haliyle nitelikli insan yetiştiremiyor. İyi ki, doğuda medreseler var, batıda da cemaatler ve vakıflar var, yoksa bizim gibi insanların bu eğitim öğretim kalitesiyle yetişmesi çok zor.
Zihniyetin değişmesi lazım, daha geçen sene yeni atanan bir hakim sanığa diyor ki, “Bak başka bir dille konuşursanız tercüman istemem”, bir avukat diyor ki, “Hakim bey, sanığın değil, sizin tercümeye ihtiyacınız var”. Hakim diyor ki; "suç bizde ki, sizi adamdan sayıyoruz”. Avukat diyor ki; “sana gerek yok, Allah bizi adam olarak yaratmış, bu bize yeter”. İşte bu zihniyeti değiştirmek için ne yapılabilir acaba?
Kürt, Türk halkı arasındaki sorun; selam, dua ve helalleşmeyle çözülebilir, fakat devletle olan sorunun metne dökülmesi ve yasada yer alması lazım.
Bence 3 vekil BDP'den, 3 vekil AK Parti'nin Kürt vekillerinden 6 kişilik bir komisyon bir haftalık bir çalışmayla talepler paketini hazırlasın ve bu da ekstradan müzakere edilmeden anayasal güvenceyle kabul edilsin. Yani Türk tarafının Kürt haklarını müzakere etmesi doğru değildir kanaatimce.
Bu süreçte muhasebe başlıklarını açmaya gerek yoktur, devletin Kürtlere yaptığı zulmün altından kalkması çok zor. Zaten barış söz konusu olunca da bazı dertleri sineye çekmek lazım. Ne demişler “en iyi barış, tarafların memnun ayrılmadığı barıştır". Dolayısıyla bazı beklentilerin karşılanmayacağı bir gerçektir, buna hazırlıklı olmak lazım.
Somutlaştırmak gerekirse sanırım bu talepler on maddeyi geçmez:
1- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı,
2- Eğitim öğretime pozitif ayrımcılık,
3- Kürt dilinin diğer dillerle birlikte anayasal düzeyde kabulü,
4- Pilot okullarda anadille eğitimin yapılması,
5- Ekonomik açıdan pozitif ayrımcılık,
6- Ademi merkeziyetçi bir idari yapı,
7- Sayıları 70-80 bin olan korucuların rehabilite edilerek, mağdur duruma düşürülmeden sorunlarına çözüm kazandırılması,
8- Dağdan indirilen vatandaşların rehabilite edilerek, işsizlik fonundan yararlanabilme yollarını arayıp, kısa süreli kurslarla meslek edindirilerek istihdam, edilmesi,
9- Mütedeyyin insanların rahat bir şekilde İslam’ın icabını yerine getirebilmesi için gerekli yasal düzenlemenin yapılması,
10- Katl u kitala katıldığı tespitli olmayan, yani adli suçlu duruma düşmeyen kimseler için siyasi bir genel AF da kaçınılmazdır bence.
Kimin bu taleplere itiraz etmeye hakkı var?
Yani eğer bugün barış süreci bu seviyeye gelmişse, bizim gibi sağduyulu vatandaşların katkısı var. Ben 1993 yılında ülke sorunlarıyla ilgili on sayfalık bir risale Başbakanlığa göndermiştim ve özellikle şunu da vurgulamıştım; "Her dil Allah'ın bir ayetidir eğer Kürtçe'yi hapis ederseniz mağlup olusunuz". Keşke daha önce fikir ve düşüncelerimiz kale alınsaydı, buna da şükür diyorum.
Hazirunu saygıyla selamlıyorum.
Okuyucularıma arz ederim.
Eyüphan KAYA
15.04.2013
Son Güncelleme Tarihi: 21 Nisan 2013 22:56