Türk vatandaşlarımızı aldatmayın!
26 Temmuz 2016 23:25 / 1467 kez okundu!
Dünyanın en çekilmez hali yanlışta diretmek, inatta ısrarcı olmaktır. Niye diyecekseniz bu bakış açısının şöyle bir sakıncası vardır, elinizde yedi imkan varsa, yedisini de o yanlışın lehine kullanıyorsunuz.
Neden bahsediyorum derseniz buyurun bu memleketin başına bela olan ve ırkçılığı andıran, ırkçılığın hortlamasına vesile olan kavramlara bakın:
- Ne mutlu Türküm diyene,
- Varlığım Türk varlığına armağan olsun,
- Türküm, doğruyum, çalışkanım, diye başlayan o ucube ant,
- Anadolu insanının özgürlüğünü simgeleyen bayrağa Türk bayrağı demek,
- Ağırlıklı olarak Kürtlerden ve Türklerden oluşan bir halka Türk milleti demek,
- Kürtçeyi yok saymak ve varlığı karşısında bir duruş sergilemek,
- Tevhit bayrağını hazmedememek…vb
Bu tür tutum ve davranışlar İslamın özüne aykırı olup, beklenmedik belaların başımıza gelmesine neden olurlar.
Sondan başlayayım isterseniz, merak ediyorum acaba tevhid bayrağını hazmedemeyen bir yönetici, bir siyasetçi bu ülkede ne hakla, nasıl idarecilik yapabilir, siyasete bir değer katabilir? Hafızanızı yoklayın; son terör olaylarında güvenlik güçleri Allahu ekber dedikleri için başarılı oldular.
Lailahe illellah vayrağı bu toplumun bir gerçeği
“İster vali ol, ister yardımcısı, istersen kaymakam
Tevhid ile aran yoksa, sana yakışmaz o makam”
Sanmayınız ki bu milleti bir araya getiren sizin tanklarınız ve toplarınızdır, unutmayın hala da en birleştirici unsur ümmet ruhudur, ama anlamamakta ısrar eden birileri var.
Kardaş dünya üstüne dünya gelse Türk milleti kavramını Anadolu insanına kalben kabul ettiremezsiniz, Anadolu halkı Kürdüyle, Türküyle, Arabıyla Acemiyle ümmeti muhammedin bir nüvesidir, öyle de kalacak. Buna karşı olanlar sadece kargaşa ve kaosa hizmet ederler.
Bu konuda diretmek dünyamıza da ahiretimize de zarar verir. Türk kavramını önceleyen 12 Eylül anayasasının vatandaşlık tanımına dört elle sarılmak yetersizliğin bir ifadesidir, aldatıcıdır, bu toplumu kısır tartışmalara götürür, halkın içinde tefrikaya neden olur, bu belanın cezasını gereğinden fazla çektik, bir daha da sil baştan bu halkın gündemine getirmeye gerek yoktur.
Bundan neşet eden sorunları bir bir çözmek için 2005 yılında Kürt sorunu benim sorunumdur deyip siyasetin bütün yollarını deneyen hem Kürt hem Türk muanitleriyle uğraşa uğraşa barış ve huzurun gelmesi için “baldıran zehiri olursa içerim” deyip önemini ortaya koyan Reisi cumhurumuzun bu kararlılığı tarihin bir gereğiydi, arkasında da durdu.
Bu kadar emekten sonra sil baştan Türk milletine dönmek, bu emeğe saygısızlıktır bence.
Yeminle söylüyorum eğer Recep Tayyip Erdoğan’ın bu kararlı duruşu olmasaydı; nasıl ki yönetim boşluğundan dolayı Irak’ta IŞİD oluştu, burada da MIŞİD olurdu ve memleketin hali pür melali olurdu.
Olağanüstü hallerde olağanüstü işler yapılır, bunlardan biri yeni anayasa olmalı; vatandaşlarımızın huzuru, selamet ve zenginliğine imkan verecek, hürriyetimize zemin hazırlayacak bir anayasa, diğer işleri de siz söyleyin olmaz mı?
“Şu bayrak ki rengi ecdadımızın kanı
onu yüceltmezsek nedelim bu canı”
Bu beyit bana aittir, ama bu bayrak Türk bayrağı değil, Türkiye bayrağı olmalı ki, huzur içinde yaşayalım.
Azerbaycan bayrağı,
İran bayrağı,
Suudi Arabistan bayrağı,
İngiltere bayrağı… vs devletleriyle anılırken neden bizim Türkiye bayrağı değil de Türk bayrağı olsun değil mi? Bu Türkleri aldatmaya yönelik bir hiledir; benden söylemesi, uyanık olmak lazım.
Bize hamasi sloganlar değil, eğitim, ekonomi, bilim ve teknoloji lazım, enerjimizi bu alana yoğunlaştıralım bence, ne dersiniz?
Bu cennet misal yarımadada dünyaya gelmişiz boş meselelerle vakit öldürüp huzur içinde yaşamayı beceremedik. Yazık ki ne yazık!
Şimdi yine birileri yorum yazacak; “Türkiye laiktir, laik kalacak”. Vah malamıné, başka söyleyecek bir sözünüz yok demek, vah vah!..
Eyüphan KAYA
(İnternethaber.com’dan alıntıdır.)
Son Güncelleme Tarihi: 27 Temmuz 2016 00:01