Ülkene Sahip Çık Arkadaş!
19 Nisan 2019 22:32 / 1324 kez okundu!
Maalesef “siyaset iyi insanların işi değildir” deyip atalarımızı, babalarımızı bu alandan uzat tutmayı başardılar. Derken bir de baktık ki bu nazik alan bir sürü çapsız kimselerin elinde kalmış. Meğerse şu mezkur ifade bir Haçlı oyunuymuş da haberimiz yokmuş, daha yeni yeni anlamaya çalışıyoruz.
****
Ülkene Sahip Çık Arkadaş!
Maalesef “siyaset iyi insanların işi değildir” deyip atalarımızı, babalarımızı bu alandan uzat tutmayı başardılar. Derken bir de baktık ki bu nazik alan bir sürü çapsız kimselerin elinde kalmış. Meğerse şu mezkur ifade bir Haçlı oyunuymuş da haberimiz yokmuş, daha yeni yeni anlamaya çalışıyoruz.
Maalesef,
- Siyasetçi yalan söyleyebilir,
- Hile yapabilir,
- Arkadaşına kumpas kurabilir… şeklinde ifadelerin bolca kullanıldığı bir ortamda yaşıyoruz.
Bunlar ne rezil ifadeler aman Allah’ım, adam,
Vekil olacak, yalancı,
Şehremini olacak, yalancı,
Belediye Meclis üyesi olacak, yalancı. Hani yüce Allah “yalancılara yazıklar olsun” diyor.
Biz, neden cesaret alarak bu şeytani insan tipini, siyaset soytarılarını, icap ederse babasını bile satabilen bu kimseleri yetkilendiriyoruz, acaba?
Özal- Erbakan-Erdoğan ile siyasete bir değer biçilmek istendi, düşman sağdan soldan saldırıyor, “ne işiniz var dünya ile uğraşıyorsunuz” diye.
Çıraklık ve halfalık dönemini başarı ile dolduran Ak Parti ustalık dönemince çuvalladı kanaatimce.
Erdoğan’ın bazı arkadaşları yarı yolda kaldı, bazıları yeniliğe sahip çıkamadı. 2008 yılında “one munite” ile başlayan süreç, bir çok su-i kast tasarlamalara dahi kalkışıldı, olmayınca da 15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne kalkıştılar. Ama yine olmadı, fakat bu sarsıntılı dönemlerde düşman yaptığını yaptı ve ak partinin içini boşalttı.
Hemen hemen her kademesine adamlarını yerleştirdi. Mesela Diyarbakır’ı HDP’ye bırakmak için bir ekip her fırsatı değerlendiriyor.
Örneğin son genel seçimde Diyarbakır halkı nezdinde karşılı olmayan üç isim ilk sıraya bırakılırken Prof.Dr.Mehmet Emin Yılmaz gibi bir beyefendi 4. sıraya bırakıldı ve seçilemedi. Şu anda bu şehrin ağırlığını üzerinde taşıyabilecek vekilimiz yok. Teşkilatlanmayı da yine o Dürzü ekip yapıyor, Belediye başkan adaylarının tespitini de yine onlar yaptı ve meydanı tamamen HDP’ye bıraktılar.
Ben her fırsatta bir kıyısından kenarından tutmak istiyorum ama o malum zındıka komitesi müsaade etmiyor. Çünkü tılsımı bozulacak.
Ben, sen, o, diğeri eğer vatanımızı seviyorsak, Anadolu’da insanca yaşamak istiyorsak, bu siyasetim kirli dişlerini sökmemiz lazım, çarklarını bilemememiz gerekir. Namazdan sonra üzerimize vacip olan işlerden biridir. Bu devleti bu millete hizmetkar etmenin yegane yolu bu olsa gerek.
O yaşlı ve hasta haliyle siyaset yapmaya devam eden merhum Erbakan hocamıza biri sordu “hocam artık bu işleri bıraksanız iyi olur” demişti, buna cevaben rahmetli Erbakan ona “sen namazı bırakıyor musun ki ben bu vazifemi bırakayım”. Demek ki o kadar mühimdir siyaset değil mi?
Encümen ol, meclisten hayırlı kararların çıkmasına yardımcı ol ve yanlış kararların çıkmasına engel olmaya çalış. Bu nafile namazdan daha hayırlı olsa gerek.
Rahmetli Mehmet Akif Ersoy bir defasında haftalık tatili mecliste oylamaya açacaklarını hissedince, bazı sofi meşrep vekillere diyor ki; “bunların niyeti var Cuma yokluğumuzdan yararlanarak haftalık tatili oylayalar, gelin bu Cuma Namaza gitmeyin, bakın ömür boyu Cuma’dan mahrum kalırız.” Maalesef onu dinlemiyorlar ve Cuma’ya gidiyorlar ve Cumartesi, Pazar yeterli çoğunlukla kabul ediliyor. Hala da cezasını çekiyoruz değil mi?
Şimdi böyle değil mi sanki, işte AB sözleşmesi diye 6284 numaralı bir aile yasası var, maalesef adı aileyi koruma yasası, ama aslında aileyi darmadağın etme yasası durumunda, kim bunu kabul etmiş maalesef TBMM, acaba kaç vekil bilerek el kaldırdı kabulü için, bilemez çünkü derdi başka vekillerin, peki sen nerdesin? Efendim siyaset iyi değil, yıpratıcıdır. Vah ki ne vah!
Sen nerdesin arkadaş, sen serdesin?
“görev istenmez, verilir” ifadesi yoksa sana da mı inandırıcı geldi. Bu da düşmanın başka bir oyunu. Zaten devletimin tüm kurumlarını kendi aralarında paymal eden hızsız, arsızlar var, kimlerdir onlar, tanımak ister misiniz? Buyurun birkaç vasfını görelim.
- Her şey karşılıklıdır diyenler,
- Bal tutan, parmağını yalar diyen,
- Kaz geleceği yerden, tavuk esirgenmez,
- Devletin malı deniz, yemeyen domuz …diyen her kim varsa bunlar dünya menfaati için yapmayacakları iş yoktur ve sen devletini her yönüyle bunların elinden kurtarmakla mükellefsin.
CHP’deki Kemalistler,
HDP’deki Apoistler,
Bazı partilerdeki ırkçılar ve bunlara çanak tutan AKP’liler…. her biri başımıza ayrı bir bela olduğunu görünce bu konuda iyi çalışmalar yapmamız gerektiği bir daha ortaya çıkmaz mı? Gördünüz işte bir az rehavete daldık Ankara ve İstanbul yönetimi ne yapacaklarını bilemediğimiz kimselerin elinde kaldı. Tabi AKP’lilerin katkılarıyla.
Bu ülkenin siyasetçisi yalan söyledikçe, rant için ihalelerin peşine düştükçe, yaptıkları iş karşılığı birilerinden para aldıkça, nitelikli vatandaşların bunları seyretmeye hakları var mı?
Son olarak şunu söylemek istiyorum. “ilahi öğreti çerçevesinde” hak ve adalete dayalı siyaset yapmak ve ona göre kurumlarımızı idare etmekle yükümlüyüz bunu unutmayalım. Her işimizde olduğu gibi siyaseti de Allah rızası için yapmakla mükellefiz.
Benden söylemesi...
Selam ve sevgilerimle.
Eyüphan KAYA
18.04.2019, Diyarbekir
Son Güncelleme Tarihi: 21 Nisan 2019 14:49