AKP – Cemaat savaþý
02 Aralýk 2013 12:43 / 11997 kez okundu!
Søren Kierkegaard’ýn çok sevdiðim bir sözü var; ‘Hayat ileriye doðru yaþanýr, geriye doðru anlaþýlýr’ diye. Bazen hayatta baþýmýza gelen olaylarý ancak ileride konu geliþip, geçmiþi anýmsadýðýmýzda anlarýz. O an için üzücü, stresli ya da sadece sýradan zannetiðimiz þeyler, ancak sonuçlarýna vardýðýnda gerçek anlamýna varýr. Çünkü hayat sürmekte olan bir oyundur ve biz çoðu zaman hikayeyi ancak ortasýnda yakalarýz.
Anlatacaklarým da baþýmýndan geçen bir hikaye. O zamanlar olanlar benim için sýradan bir ticari hadiseydi fakat bugünlerde AKP–Cemaat savaþlarýný okurken bana daha anlamlý gelmeye baþladý. Neredeyse baþýndan beri güç birliði yapmýþ bu iki odak, þimdi neden çatýþmaya baþladý? Baþtan söylemem gerekirse, benim hikayemin ucu açýk kalacak; çünkü hikaye henüz bitmedi.
2007 yýlýydý, 7 Þubat Mit Krizi’nden, Gezi Parký olaylarýndan ve Ahmet Þýk’ýn ‘Dokunan yanar’, Hanefi Avcý’nýn ‘Haliç’te yaþayan Simonlar’ kitaplarýný okumamdan çok önceydi. Marmara Üniversitesi – Endüstri Ürünleri Tasarýmý bölümünü bitirip, ayný bölümde yüksek lisans yapýyordum.
Genç bir tasarýmcý olarak, ‘güvenlik’ konusu dahilinde seçmek istediðim projede hayatýn içindeki gerçek bir soruna çare bulmak istemiþtim. Bu yüzden, amiyane tabirle ‘lazým olunca nerede kardeþim bu polis?’ konusuna eðilmek istedim. Öyle ya, polisin suç mahaline ulaþmasý neden bu kadar uzun sürüyordu? Önce konuya karþýdan yani polisin tarafýndan bakmaya karar verdim; çünkü iyi bir tasarým ancak empati yaparak, doðru sorularý sorarak ve senaryoyu doðru yazarak ortaya çýkar.
Küçükyalý Karakolu’nda görevli polislerle toplantý yaptým, devriye görevine çýktým; Vatan Caddesi’ndeki Emniyet’teki Mobese birimindeki amirlerle görüþtüm. Hatýrlamasý keyifli fakat zor geçen bir süreç sonrasýnda, bir çok sorun belirledim.
Eski ve zimmetli teçhizat, polisin GBT bilgisi almak için kriptolu telsiz yerine bir GSM operatörünün ücretsiz Kamu Hattý’ný kullanmasý, eskimiþ sistemler... Konunun gizliði adýna daha fazla detay veremem ama en önemli sorun þuydu; polisi daha siz 155’i tuþladýðýnýzda evde kim oturduðuna kadar görebilirken, olay yerine ulaþmasý gereken polis ekibi için içeride en az 4-5 telefon aramasý daha gerçekleþtirilmesi gerekiyordu. Bu da en az 7-8 dakika kayýp demekti. Hem de bunu üçüncü parti, ticari bir firma üzerinden yapýyordu. Dolayýsýyla eskimiþ sistemden ötürü polis bölgeye geç intikal ediyor, kýsacasý herkes maðdur oluyor ve kamu gizliliði tehlikeye atýlýyordu.
Benim çözümüm, sadece tek bir arama ile en yakýn ekibe görev bilgisi yollayacak bir sistem ve bu sisteme baðlý taþýnabilir – giyilebilir bir cihaz kitiydi. Aradan operatörleri ve kulaktan kulaða tarzýndaki iletiþimi çýkarmýþtým. Projeden çok emindim, adýna da karar vermiþtim; GO-01 (Gaffar Okan – 2001).
Bu yüzden Havelsan’da üst düzeylerde çalýþmýþ ve Aselsan’da güncel baðlantýlarý olan bir danýþmana ulaþtým. Türk savunma sanayinin, gelecek vizyonunu ve en yüksek nitelikli projelerini geliþtiren birinin benim konumla ne kadar ilgileneceðini bilmiyordum. Bir mail atarak derdimi anlattým ve o da cevaben görüþmek istediðini söyledi. Muhteþem haberdi, daha proje geliþtirme aþamasýndayken görüþmek için kendisinden daha iyisini düþünemiyordum.
Nihayet görüþme günü geldi. Ben projemi, mevcut sistemin açýklarýný, polisin iç haberleþme sistemi PolNet ve Jemus’ta olan sorunlarý anlattým. Sakinlikle dinledi.
‘PolNet ve Jemus’u ben kurmuþtum Fatih’ dedi.
Ben oturduðum koltukta biraz küçüldüm.
Devam etti; ‘Çok doðru tespitler. Benim þaþýrdýðým ise konunun uzaðýnda bir endüstri ürünleri tasarýmcýsý bu kadar detaylý olarak bu sorunlarý nasýl farkedebildi?’
Ben koltuðumda eski halime döndüm.
Konunun bilindiðini hatta kritik olduðunu, Aselsan’da bir karþýlýðý olabileceðini, çözümümü ve tasarýmlarýmý çok beðendiðini ama birkaç tavsiyesi olacaðýný söyledi. Projeyi onunla geliþtirmek istersem çok sevineceðini söyledi. Aslýnda istediðim bir kaç tavsiye iken, yine beklediðimden çok daha iyi bir haber aldým. Artýk projeye daha çok güveniyordum.
Fakat ona projeyle alakalý mail atarken, yazdýklarýmý bir dosyaya kaydedip, onu da þifrelememi istedi. Nasýl dosya þifreleneceðini anlattý. Garip gelse de nedenini sormadým. Telefonu da o zamanlarda yeni yaygýnlaþan akýllý telefonlardan deðildi, en eski modellerden biriydi. Bakýþlarýmý görünce açýklama ihtiyacý hissetti; ‘Çünkü içerisine dinlemek için bir yazýlým yüklenemiyor’ dedi. Ben içimden ‘acaba bu kadarý da biraz fazla mý?’ derken, onun konumunu düþününce hak verdim. Kim bilir nasýl bir güvenlik protokolü izlemesi gerekiyordu? Ya da tüm bunlar kime karþýydý?
Yalnýz bir konuþma sýrasýnda bana sordu;
‘Polise aðýr silah satýn alabilme yetkisi verildi, biliyorsun deðil mi?’
‘Hayýr, asker varken polisin neden aðýr silahý olsun ki?’
Buna bir cevap vermiþ olsaydý, hatýrlardým. Demek ki konuyu bu kadar taa en baþýndan açýklamak istememiþ.
Nihayetinde biz projeyi bir aþamaya getirdik ve Aselsan’a sunduk. Aselsan da konuyu bildiðini ancak þu aþamada birþey yapmayacaðýný söyledi. Arada halen operatörleri tutmak istiyorlarmýþ. Hatta muhtemelen gelecek beþ sene bu konuda birþey yapýlmayacakmýþ. Oradaki beþ rakamý da bugünlerde daha anlamlý geliyor artýk. Ancak dosyamý ve raporlarý görmek istediklerini söylediler. Göndermeyince de çok üstelemediler.
Ben ise bu kestirip atan cevabý çok mantýksýz bulmuþtum. Madem bilinen aktif bir sorun var, insanlar maðdur oluyor ve bu kadar kritik konuda bir gizlilik kaygýsý var, en azýndan görüþmek istemiþ olmalarý gerekiyordu. Çünkü proje geliþtirme aþamasý bitmemiþ, hatta baþlanmamýþtý bile. Tasarým geliþtirme aþamalarýndan habersiz olmalarý imkansýzdý.
Projeyi geçtim, özellikle kamu gizliliðinin bu derece ihlale açýk oluþuna neden birþey yapýlmýyordu? Kamu gizliliðinde bu denli ihmalkar olunurken, özel hayatýn gizliliðinde ne kadar titiz olunabilirdi? Neden vatandaþýn baþýna birþey gelmesi ve polisin imajýnýn kötülenmesi pahasýna, soruna neden bu kadar ilgisiz kalýnýyordu? Neden bilgi akýþý birden fazla nokta üzerinden gerçekleþtiriliyordu? Ayrýca o GSM operatörü bu cesur ücretsiz kamu tarifesiyle kar elde edebilmiþ miydi?
Ben genç ve kýzgýn bir tasarýmcý olarak bunlarý düþünürken, yine nedenini o açýkladý;
‘Türkiye’de bazý þeyleri çýplak gözle bakarak açýklayamazsýn Fatih, konu aslýnda çok daha derindir.’
Bugün bakýnca, ben oradaki hikayenin ne olduðunu hala tam olarak bilmiyorum. Konu bir iletiþim cihazýndan tabi ki çok daha derin ama bugünlerde gazeteleri okuyunca konunun nedenleri hakkýnda bir fikrim oluþmaya baþladý.
Bizim daha ancak bu sene sonuçlarýný reel olarak görmeye baþladýðýmýz bu mevzileri ele geçirme harekatý ne zaman baþladý? Geçmiþte amaca ulaþmak için hangi yöntemler kullanýldý? Kirli yöntemlerle temiz sonuçlar elde edilebilir mi? Taraflardan birinin sürekli ‘maðdur’, diðerinin sürekli ‘mazlum’ olmasý mümkün mü? Bu ülkede demokrasi varmak istediðiniz yerde indiðiniz bir tren mi?
Baðlantýlý küçük bir ipucu vermek gerekirse; bugün bütün bu olanlarda mesele sadece dershaneler deðil arkadaþ. Sen hala anlamadýn mý?
Fatih BALTAÞ
29.11.2013
Son Güncelleme Tarihi: 02 Aralýk 2013 15:17