Leonardo Da Vinci

03 Temmuz 2009 01:44 / 2539 kez okundu!

 


Gizemli ve derin bakışlar, belli belirsiz bir gülümseme ile bize bakan, tanıdık bir yüz… Kimi zaman bir sinema filminin sahnesinde karşımıza çıkar, kimi zaman bir buzdolabı mıknatısı, reklâm afişi veya bardakta, tabakta, puzzle’da… Yapılışının ardından yüz yıllar geçse de popülaritesini hiç yitirmeyen bu yüz Mona Lisa’ dan başkası değil.

Bu ay size ölümsüz eserin yaratıcısı Leonardo da Vinci‘den bahsetmek istiyorum. Tüm zamanlarda bu kadar çok sanatçı ve sayısız eser olmasına rağmen ve buna tezat, yaşadığı sürece çok az denilebilecek esere imza atmış bir deha. Hepsi bir şaheser olarak sanat tarihine geçmiş kaç isim olabilir? Yok… Tüm bu eserleri özel kılan Leonardo da Vinci’nin tartışılmaz dehası ve inanılmaz hayal gücü elbette. Yaptığı tablolarında çözülemeyen, sanat dünyasını uğraştıran küçük kodları, ipuçları, icatları hala gizemini koruyor. Tüm bu ayrıntılara girmeden önce Leonardo’nun yaşamına bir göz atalım isterseniz. 

1452 yılında evlilik dışı bir çocuk olarak İtalya ‘da dünyaya geldi. Babası noter olan Sen Piero da Vinci, annesi bir çiftçinin kızı Caterina idi. Annesinin, babasına ait Orta Doğulu bir köle olduğu tahmin ediliyor. Evlik dışı olması nedeniyle Üniversite’ye gidemedi. Babasının ailesi tarafından da tam kabul görmedi.14 yaşına kadar birlikte yaşadığı dedesi öldüğünde babası ile Floransa ‘ya gitti. Resim yeteneğini fark eden babası onu devrin ünlü ressamı Verrochio ‘nun yanına götürdü. Çırak olarak girdiği atölyede kısa zamanda fark edildi. Ayrıca müzik öğreniyordu ve bunda çok başarılıydı. Floransa’da eğitimini tamamladıktan sonra 1482 yılında Dük Sforza hizmetine girdi. Kabul edilmek için yazdığı mektup tüm zamanların en iyi iş başvurusu sayılır. Bu şehir Fransızlar tarafından alınana kadar Milano dükü’nün yanında çalıştığı sürede resim ve heykelin yanında bina, makine ve silah tasarımları, mekanik geometri, uçan makinelere kadar geniş bir alanda araştırma yaptı. Kale ve kanal yapımı dışında Leonardo’nun hidrolik alandaki çalışmaları da bulunur. İlgi alanı ve zekâsı o kadar genişti ki başladığı bir konuyu bitirmeden başka bir konuya geçiyordu. Milona’dan ayrıldıktan sonra 16 yıl İtalya’da kendine yeni bir hami bulmak için dolaştı. Bu arada pek çok kişi için çalıştıysa da pek çok işi yarım kaldı. 

1503 ‘te Mona Lisa’yı yaptı ve ölene kadar yanında taşıdı.1513- 1516 tarihleri arasında Roma’da yaşamış kadavralar üzerinde çalışmalar yapmıştı. Anatomi ve fizyonomi alanındaki bu çalışmaları Papa tarafından yasaklanmıştı.1516 yılından hamisi Giuliano De Medici’nin ölümünden sonra, Fransa kralı Z. Francis onu Fransa’nın baş ressamı, mühendis ve mimarı olarak atadı. Sarayın yanında bir konakta yaşıyordu. Kral büyük hayranlık duyduğu Leonardo’ya sık sık ziyarete gelir sohbet ederdi. Son yıllarda sağ koluna felç geldiği için çalışmalarının ağırlığı bilimsel yöne kaymıştı. Leonardo 67 yaşında Kral Z. Francis’in kollarında öldü ve Saint Florentin Kilisesinde toprağa verildi. 

Sigmaund Freud “Hakikaten büyük Leonardo yaşamı boyunca birden çok açıdan çocuk kaldı. Aslında tüm büyük adamların, çocukluklarının bir bölümünü saklı tuttukları söylenebilir. Oda yetişkin olduğunda bile oynamayı sürdürdü ve bu da onun çağdaşlarına garip ve anlaşılmaz görünmesinin bir başka nedeniydi.” Diyerek onun ömür boyu çocuksu ve meraklı bakışını yitirmediğine dikkat çeker. Leonardo da Vinci Rönesans sanatını doruğa ulaştıran, dönemin önemli sanatçılarından biridir. Bu dâhiyane kişilik, sadece resim alanında değil, birçok alanda boy göstermiştir ve birçok ilke imza atmıştır. Bu çok yönlü kişilik Rönesans hümanizminin en önemli etkisi diyebileceğimiz l’uomo universale ( evrensel insan) tipinin üst örneğidir. 

Yaşamındaki anekdotlar ve olaylar bir ansiklopediyi çok rahat doldurur. Ancak ayna yardımıyla okunabilen yazıları, tuttuğu defterler, tabuları yok sayması, uçma gibi ancak hayal edilebilen bir olguya inatla gidip araştırması, yaşam boyu yaptığı işlerin çoğunu yarım bırakma, ardından yeni ilgi alanları bulması onun kişiliğinin önemli ipuçlarıdır. 

Peki, bıraktığı şaheserler neden bu kadar önemli, kalıcı ve merak uyandırıcı. Bir Mona Lisa’yı yada Son akşam yemeği tablosunu neden unutamıyoruz. Hala araştırıyoruz? 

Mona Lisa ‘nın yapımı 3–4 yıl sürdü. Gizemli gülümsemesinin sırrı hala çözülebilmiş değil. Sanat tarihine geçen Leonardo’nun bulduğu sfurnato –giderek erime- tekniği tablonun en önemli özelliklerinden biridir. Hiç fırça izi bulunmayan tablonun bazı yerinde parmak kullanılmış olabileceği iddiası da yakın zamanda yapılan bir araştırmayla çürütüldü. Tabloda çok ince ve yekpare boya tabakası olduğu belirlendi. Fonda görülen manzaradaki farklı ufuk çizgisi ve giderek soluklaşarak, buğulu bir ton alması tabloya bir derinlik kazandırmıştı. Altın oranın en iyi kullanıldığı tablolardan biridir. Şu anda Paris Louvre Müzesinde 38,6mm. Kalınlığındaki bir camın ardında 20 derece ve yüzde 55 nem oranında korunan tablonun Leonardo’nun kendi portresi olduğu iddia edilir. Foransa’lı iş adamı Francesco del Giocon ‘un eşi olduğu, hamile bir bayan, annesi hatta meryemana olduğu bile iddia edilmiş fakat hiç biri ispatlanmamıştır. Gizemli gülüşü dikkatle incelendiğinde bunun gerçek bir gülüş olmadığı görülmekte. İzleyicinin bakışına göre mutluluk ve üzüntüyü yansıtır. Bu etkinin ustalıkla ve bilerek yaratıldığına kuşku yok. Leonardo bu etkiyi yaratmak için dudak kenarlarını belirgin çizmemiştir. İzleyici nereden bakarsa baksın, Mona Lisa devamlı onları izler gibidir. 
Eserinde optik etki ve üç boyuta önem verip bunu yansıtabilmiştir. Günümüzde 77x53 cm boyutlarındaki eser, Louvre Müzesinin ikonu haline gelmiştir. 

Leonardo Da Vinci’nin eseri "Son akşam yemeği"  Milano’da Duke Lodoviko Sforza’nın isteği üzerine yapılmış bir fresktir. Son akşam yemeği, Rönesans ressamlarınca çokça işlenen bir konu olmuştur. Bu gün oldukça yıpranmış bir şekilde Santa Maria Dale Grazie‘nin duvarında bulunmaktadır. Resmin kurgusu büyük bir tarih yanılgısı sorununu içinde barındırır. Yaşadığı tarih itibariyle İsa peygamber ve havarilerinin masada oturarak yemek yemeleri mümkün değildir. Masa etrafına konulan sandalyeler ve bu düzenekte yemek yeme çok sonraki zamanlarda yerleşmiş bir gelenektir. Resimde İsa ve havarileri kutsal kâseden şarap içip ekmek yiyorlardı. Ancak resimde kâse ve şarapla ekmek görünmemesi Hıristiyan dünyasında yıllardır tartışma konusu olmuştur. İsa Mesih’in Roma’lı askerlerce tutuklanmasından önce havarileriyle yediği son akşam yemeğinde “İçinizden biri bana ihanet edecek“ dediği anın resmidir.Sadece bu iki resim bile Leonardo’nun dehası,sıradanlığa karşı gelişini,öncü ve ilkleri denediğini ,gelecek nesillere mesaj verdiğini,merak uyandırmayı başardığını gösterir.Bu resimle ilgili yazar Paulo Cohelho ‘nun yazdığı hoş bir anekdotla size veda edeyim. 

Leonardo "Son Akşam Yemeği" tablosunu yapmak istediğinde iyiliği İsa’nın yüzüyle, kötülüğü de ona ihanet eden Yahuda’nın yüzünde vermeyi amaçlamıştı. Bir koroda İsa tasvirine çok uyan bir kişi gördü ve atölyesine davet edip sayısız taslak ve eskiz çizdi. Aradan 3 yıl geçti. Resim neredeyse bitmek üzereydi ama kötüyü tasvir eden Yahuda için bir model bulamamıştı. Bu arada resmi bitirmesi için sürekli sıkıştırılıyordu. Günlerce aradıktan sonra vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam buldu. Paçavralar arasında ki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir vaziyette kaldırım kenarına yığılmıştı. Yardımcıları güçlükle kiliseye getirdiler. Çünkü taslak yapmaya zamanı yoktu. Yardımcıları adamı ayağa diktiler. Zavallı adam başına gelenleri anlamamıştı. Leonardo adamın yüzündeki inançsızlığı, günahı, bencilliği resme geçiriyordu. Sarhoşluğun etkisinden kurtulmaya başlayan berduş gözlerini açtı ve bu harika duvar resmini gördü. Şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi “ Ben bu resmi daha önce gördüm.” “Ne zaman ?” diye sordu Leonardo. O da şaşırmıştı. “ Üç yıl önce “dedi adam… “ Elimde avucumdakini kaybetmeden önce bir koroda şarkı söylüyordum. Pek çok hayalim vardı. Bir ressam beni İsa’nın yüzü için modellik yapmam için davet etmişti.” 

Paulo Cohelho yazıyı şöyle bitirmiş: ”İyi ile kötünün yüzü aynıdır. Her şey insanın yoluna ne zaman çıktıklarına bağlıdır.”
Sanat hayatınızdan eksik olmasın. 

FİLİZ PELİT
03.07.2009


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.