MUTLULUK

06 Temmuz 2008 14:29 / 2149 kez okundu!

 


Yoğun bir dönemden geçip, sergimi bitirdiğim geçen gün, evimin mutfağında oturuyordum. Arka fondan gelen Emma Shapplın‘in Spente le Stelle’ini dinleyip, sabah kahvemden bir yudum aldığım an, mutlu olduğumu hissettim. Yüzümde kocaman bir gülümseme...

***

MUTLULUK

Yoğun bir dönemden geçip, sergimi bitirdiğim geçen gün, evimin mutfağında oturuyordum. Arka fondan gelen Emma Shapplın‘in Spente le stelle’ini dinleyip, sabah kahvemden bir yudum aldığım an, mutlu olduğumu hissettim. Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle mutluluk kavramını düşündüm. Geniş ve göreceli olan bu kavramın herkesçe farklı bir tanımı olduğunu düşünüyorum. Bu yazımda size bahsedeceğim konu bu…

Genel olarak, insanın bütün özlemlerine eksiksiz ve sürekli ulaşmaktan dolayı doğan kıvanç durumu diyebiliriz. Ruhçu görüşe göre ise, başkaları için verilen emeklerin ruhta bıraktığı hazdır. Vazifesini yerine getiren varlığın duyduğu huzur ve sevinç halidir. Bence, geçici olaylara bağlı ve olaylarla geçerli hiç bir mutluluk devamlı olmuyor. Ya da anlık sevinçlerle sınırlı kalıyor.

Schopenhauer, ”Engelleri aşmak varoluşun en büyük hazzıdır. Bunlar ticaret ve iş yaşamındaki maddi şeyler de olabilir, öğrenme ve bilimsel araştırmadaki düşünsel şeyler de olabilir. Bu engellerle savaşmak ve onları yenmek mutluluk verir.” der. Yaşamda uğruna savaşacağımız bir amacımız ve ideallerimiz varsa, bunları aştığımız her anda katlanan bir mutluluk hissederiz. Emek veririz, inanırız, vazgeçmeyiz. Bunun sonucu başarı kaçınılmaz olarak gelir. Vazgeçmemek, sihirli sözcük sanırım burada…

Mutluluğun, beklentiler ve kapasiteyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Mutluluk sadeliktir. Beklenen ve özlenen bir şey değil, tamamen bakma ve görmeyle ilgilidir. Konfiçyus, ”Mutlu olmak için, içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar. Bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insan boyu hizasındadır.” der. Sınırlarımızı bilip, yaşamda karşılaştıklarımızı nasıl algıladığımızla ilgili sonuçta. Kişinin özü de diyebiliriz buna. Dale Carnegie’nin “Dünyada herkes mutlu olmak ister. Fakat sizi mutlu eden şey ne olduğunuz ve ne yaptığınız değil, sizin görüş ve duyuşunuzdur ” sözü konuyu çok iyi özetliyor. Mutlu olabilenlerin hayatı mükemmel değildir. Mutlaka eksikleri, beklentileri olur ama bu durum onları engellemez.

Bilimsel gerçeklere bakarsak, mutluluk seviyesinin yaklaşık yüzde 50’si genetik faktörlere bağlı. Başınıza gelen olaylar ne olursa olsun bir süre sonra siz doğmadan belirlenmiş olan mutluluk seviyenize dönüyor ve sanki bir şey olmamış gibi hayatınıza devam ediyorsunuz. İlginç bir araştırmayı da Chicago Üniversitesi yapmış. Yaşla birlikte gelen özgüven ve benzeri etmenlerin mutluluğa katkısı olduğu, bu nedenle ileriki yaşlarda bireyin daha mutlu olduğu gözlenmiş. Yaşam boyu yaşadıklarının sınavını verip, kendisiyle kavgasını bitiriyor belki insan…

Yıllar önce annemin gireceği önemli bir ameliyat öncesi bana söylediği sözler hayat felsefem oldu. ”Kızım, yaşamda küçük kırgınlıkların, olayların, sözlerin gereksizliğini, sevdiklerini arkanda bırakıp ameliyata girdiğinde anlıyorsun. Yaşamda en önemli şey sağlık. Sen ve ailen sağlıklıysa, boğazından geçen lokmayı huzurla yutuyorsan, dünyadaki en mutlu kişi sensin. ” Benim ve çoğumuz için sağlık en önemlisi. Sağlıklı olursam sevdiklerimle birlikte olurum diye düşünürüm. Resim yapabilirim, hayatın tadını çıkarabilirim. Diğerleri bir şekilde çalışarak, inanarak yerine gelebilecek şeyler ama sağlığın geri dönüşü yok. Belki o yüzden küçük olaylar beni çok etkilemez. Üstünde durmam. Hep ileri bakarım. Mutluluk çok ta uzakta değil aslında. Benim açımdan resim yaparken dinlediğim bir müzik, uzaklardaki oğlumla telefonla hasret gidermek, eşimle yediğim hoş bir akşam yemeği, diğer oğlumun basketbol antrenmanında attığı sayı, yirmi yıl aradan sonra üniversite arkadaşlarımla okulumuzu ziyaret etmemiz, yaş günümde benim için hazırlanan sürpriz doğum günü pastasını sevdiklerimle kesmek, ihtiyacı olan birine yardım etmek, hocalarımdan resimlerim için duyduğum güzel bir söz, köşe yazımı yazarken verdiğim kahve molası, senelik rutin sağlık kontrollerimin temiz çıkması, sergimin açılış kokteylinde kapıdan girdiğim an, tablomun bitişinde attığım imza. Örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Her bireyin kendine ait yaşamından çıkan mutluluk anları. Mutluluğu bulmak için yollar ayrılıyor sadece. Kimi dolambaçlı yoldan gidiyor, kimi daha düz. Alınan dersler, çıkarılacak anlam, hayat görüşü ve karakter etkili bu konuda. Öncelikler de önemli, örneğin toplumsal mutluluğa önem veren ve bunu ilk sıraya alan biri, kişisel mutluluklardan zevk almayabilir. Yaşamdan ne beklediğinizle ilgilidir. Hakkında ne yazılırsa yazılsın, ne söylenirse söylensin hep bir şeylerin eksik kaldığı, üstüne eklenecek sözü olan bir kavram mutluluk…

Son olarak Nazım Hikmet’in Abidin Dino’ya söylediği meşhur şiirinden kısa bir alıntı yaparak veda edelim;

"Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin,

İşin kolayına kaçmadan ama.

Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmi değil,

Ne de ak örtüde elmaların,

Ne de akvaryumda su kabarcıkları arasında dolaşan kırmızı balığın.

Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?

961 yazı ortalarındaki Küba’nın resmini yapabilir misin?

Çok şükür, çok şükür bu günü de gördüm,

Ölsem gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstad?"


FİLİZ PELİT

Temmuz 2008

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.