EMEKLİ NEDEN ÇOK GÖZE BATTI
19 Temmuz 2024 10:46 / 169 kez okundu!
Bu yazı uzun olacak ama gerekiyor. Aklı ermeyen, emekliye karşı önyargılarla doldurulmuş olan tabi ki okumayacak. Emekli zammı kesinleşti, en düşük 12.500 TL. Bundan etkilenen emekli sayısı da resmen açıklandı. Manipülatörlerin iddia ettiği gibi 2 milyonun altında değil, onun iki katı, 3 milyon 700 bin kişi. Yaşadığı kente göre bu zamla derdini görebilecek emekli var, göremeyecek var. Ben emekliyim. Ne yaşadığımı, nasıl yaşadığımı başkasından dinlememe gerek yok kendim bilirim. Kendimi ağlak pozisyona da düşürmek istemem. Her neyse bu böyle geçti gitti. Nasıl giderse öyle sonuçlar doğurur.
*****
EMEKLİ NEDEN ÇOK GÖZE BATTI
Bu yazı uzun olacak ama gerekiyor. Aklı ermeyen, emekliye karşı önyargılarla doldurulmuş olan tabi ki okumayacak. Emekli zammı kesinleşti, en düşük 12.500 TL. Bundan etkilenen emekli sayısı da resmen açıklandı. Manipülatörlerin iddia ettiği gibi 2 milyonun altında değil, onun iki katı, 3 milyon 700 bin kişi. Yaşadığı kente göre bu zamla derdini görebilecek emekli var, göremeyecek var. Ben emekliyim. Ne yaşadığımı, nasıl yaşadığımı başkasından dinlememe gerek yok kendim bilirim. Kendimi ağlak pozisyona da düşürmek istemem. Her neyse bu böyle geçti gitti. Nasıl giderse öyle sonuçlar doğurur.
Beni asıl üzen, zammın azlığı çokluğu, geçim şartlarının durumu değildir. Emekli hakkında yapılan haksız paylaşımlar ve uydurma bilgilerle yapılan konuşmalardır. Nereden ve nasıl düğmeye basıldı ise emekli zammı gündeme gelir gelmez tıpkı Suriyelilere yapıldığı gibi emeklilere karşı da bayağı, hakaretamiz ve gayri ahlaki bir linç kampanyası yürütüldü. Eline tuzluğu kapan da buna katıldı. Hele Fahri Kopar imzalı bir yazı vardı ki emekliye hınçlı, hatta düşmanca, abartılarla dolu aşağılık bir spekülatif yazıydı. Epey de paylaşan oldu. Onları gördükçe bütün emeklilerin bir eli yağda bir eli balda yaşadığına inanır oldum ve kendimden hicap duydum.
En kolay olan şey, yine Suriyeli ve diğer sığınmacılara karşı olduğu gibi garibana, sesi fazla çıkamayacak olana vurmaktır. Neredeyse emeklinin ne kadar ‘adi’ ne kadar gurursuz ne kadar avantacı ve beleşçi olduğu, açıktan söylenmedi belki ama o manaya gelen cümleler kuruldu.
Emeklinin haksız emekli olmasından tutun da neredeyse sabah kahvaltısını Paris’te, öğlen yemeğini Londra’da, akşamı da İstanbul’da yaptığına varacak konfora sahip olduğunu düşündürecek yorumlar yapıldı. Öyle ki ülke olarak içinden geçmek durumunda olduğumuz ekonomik koşulların zorluğunun yegâne sebebi emeklilerin bu lüks yaşamı ve savurganlığı idi. Hem çalışmıyorlar hem konforlu yaşıyor hem de ‘geçinemiyoruz’ diye zevzekleniyorlardı. Gitmeyiversinlerdi senede 4-5 kez yurtdışı tatillerine canım. Yaşlı başlı insanlardı onlar, kıçını kırıp oturmalıydılar. Halbuki kendileri rahatlıkla tatillerini yapar marsık gibi olurken ne kadar emeklinin yaz tatili bütçesini denkleştirebilecek durumda olup olmadığına dair en ufak bir fikirleri yoktu.
Öyle tezviratlar yapıldı ki gelişmiş ülke emeklileriyle karşılaştırılıp onlardan daha iyi koşullarda olduğu ima edildi. Halbuki onların emeklileri her sene ülkemize, İspanya’ya, Yunanistan’a vs tatile gidebiliyor. Bizim emeklilerimizin çoğu ise kendi ülkesi içinde dahi tatil yapamıyor. Almanya’dan emekli bir arkadaşım vardı, birkaç sene önce bozuştuk. ‘Ben Almanya’dan emekli olduğum için burada geçinebiliyorum’ demişti.
Aslında emekli maaşı ile geçim olmaz, olmuyor. Mecbur bir yan gelir tedarikleyeceksin ya da aynı evde çift emekli olacak. Biri kiraya, bina aidatına, elektrik-suya vs diğeri yetiştirebildiği kadar geçime bakacak, Bu da bizim ülkemizin henüz emeklisine bakacak düzeye gelememiş olmasının göstergesidir
‘Emeklilerin, FETÖ ve PKK’nın yerini aldığından tutun da işverenle anlaşıp 15 gün çalışıyor gösterildiğini aradaki farkı da cebine attığını, sonuçta da düşük emekli maaşına talim ettiğini yazanlar gördüm. Emekliler gerçekten bu kadar avantacı tiplerdi yani. Belki bu ve buna benzer şeyler olmuştur ama bunları öne çıkarıp emeklileri toptan lekelemeye çalışmak hiç vicdanlı değil. Emeklilerin çoğu arsız, paragöz, onursuz gurursuz kişiler değildir. Ayrıca kendi çıkarı için üçkağıtçılık yapacak tipler her toplumda bulunur. Bu konuyu tüme şamil edemezsiniz.
O meselenin aslı öyle de değildir. Evet işverenlerin çalışanını 15 gün gösterip gerçeği devletten gizlediği olmuştur. Ama siz sanıyor musunuz ki işveren farkı çalışanına ödedi? Patron çalışanı için neden yasa dışılık riskine girsin. Üstelik hangi çalışanın patronla bu tür bir pazarlık yapma gücü olabilir?
Bunlardan başka erkenden ‘çocuk’ denecek yaşta emekli olmuşlardı. Ta o zamandan beri hem ‘haybeden’ maaş almışlar hem de ikinci bir işte çalışmışlardı. Üzerlerinde evler, yatlar, altlarında son model arabalar vardı. Daha ne istiyorlardı ki? ‘Açgözlü nankörlerdi’ onlar. Seslerini kesmeleri ve oturup verilene şükretmesi gereken yüzsüzlerdiler. Zaten devlet zordaydı ya bunun bedelini de sahip olduğu haklarla emekliler karşılamalıydı. Ne de olsa en beleşçiler ve lüks yaşayan onlardı.
Bütün bunlar zaman, mekân, şartlar göz önüne alınmadan hayasızca yazılıp çizildi. Hem de bizzat cumhurbaşkanı emekliye karşı, onun asgari şartlarını karşılayamadığı için mahcubiyetini gizlemiyor ve emekliye hak verir tarzda konuşuyorken yapıldı bu kraldan fazla kralcılık. O kadar ileri gidildi ki cumhurbaşkanına ‘bunları sen şımarttın, kanırt biraz’ demeye gelen akıllar verildi.
Bütün bunlar da nereden bilgilendilerse, en olumsuz örnekler sergilenerek delilli şahitli zikredildi. İşin ürkütücü tarafı bu yaklaşım toplumumuzun yaşlılarına bakışını yansıttı ve bana yaşlıların dağ başında ölüme terk edildiği ‘Narayama Türküsü’ isimli bir Japon filmini hatırlattı. Nasıl gelinmişti bu acımasız bakış açısına? Neden bu kadar anlayışsız ve bencil olunabiliyordu?
Aslında sebep ekonomik değil siyasidir. Muhalefetin ‘bir kulp yakaladım bunu evirip çevirip iktidarın çanına ot tıkayayım’ fırsatçılığından kaynaklandı. Tabi bu bahane değil. ‘Devleti ve desteklediğimiz iktidarı savunuyoruz’ ayağına emekliye karşı hissedilenler de ortalığa saçıldı. Böylece insanların nasıl dolduruşa getirildiği gözler önüne serildi. Tabi o söylenenlerin hepsine olmasa da en önemlilerine tek tek cevaplarım var. O yüzden yazı uzayacak.
Şu 40-45 yaşında emekli olma işinden başlayalım. Size ne kardeşim? Biz sizin bugün yaşadığınız koşullarda yaşamadık hiç. Bundan 40-50 yıl önceki yaşam şartları bugünün şartları değildi. İnsan o yaşlarda çöküyordu. Ortalama yaşam süresi bile 50-60 arasıydı. Nerde bugünkü gibi 80’ler 90’lar. O günün şartlarına göre de emekli olma kıstasları erkekler için 5000 işgünü ve 25 sene prim ödemiş olma koşulu idi. 1999’a gelindiğinde şartlar iyileştiğinden değil, SSK’yı batırdıkları için alelacele bir emeklilik yasası çıkarıldı ve emeklilik yaşı yükseltildi. Ama vatandaşa öyle bir kazık atıldı ki yasa tarihinden önceye de işletildi. Böyle bir şey belki de dünyada başka bir yerde görülmemiştir.
Türkiye’de yaşam koşulları AK Parti iktidarında iyileşti. Çünkü ülke kalkındı. Muhalefet ne kadar inkâr etse de bu bir gerçek. Çirkeflik yapıyorlar. Günümüz zorluklarının asıl sebebi bu aşırı performanstır. Tabi pandemi gibi, çevresel savaş koşulları, emperyalist saldırı gibi başka sebepleri de varsa da onlar bu yazının konusu değil.
Her şeye rağmen ortalama yaşam süresi yükseldi. Ülkemiz G-20 ülkeleri arasına girdi. Savunma sanayimiz parmak ısırtacak hale geldi, yeraltı kaynaklarımızdan faydalanabilir olduk ve artık bir ‘uzay programımız’ var vs.
Şartlar iyileştikçe durumlar da değişmeliydi elbet. Nitekim AK Parti iktidarınca da palyatif düzenlemeler yapıldı ama EYT konusu hep hasıraltı edildi. Çünkü getireceği yükten korkuldu. Ve vatandaşın bunu sineye çekmesi istendi. Lakin korkunun ecele faydası yok. Bu vatandaşın kazanılmış hakkıydı. Bunu vermemek hak yemektir, vebaldir. Ve düşünün, 25 senelik gecikmeyle verildi. Eğer doğal seyri içinde olsaydı bu kadar birikme olmazdı. Bu da vatandaşın değil devletin hatasıdır.
Gelelim emeklinin çalışmaya devam etmesine. Buna yasal bir engel mi var, alo? Çalışıyorsa SGK destek primi ödüyor. Kendi işini kurmuşsa da bu onun becerisi. Yani sen çalışıyorsun diye emekliliğini geri almak mı istiyorsunuz? Yoksa nasılsa çalışıyorsun senin neyine zam mı demek isteniyor? Emekli neden çalışır?
Bir zamanlar öğretmenler okul dışında neden simit satıyor idiyse o yüzden. Aldığı onu idare etse kalan ömrünü ayaklarını uzatıp yılların yorgunluğunu atmaya çalışarak geçirmek varken neden kendini yeniden zora soksun.
Emekli olmak topluma yük olmak değildir. O, yıllarca çalışmanın karşılığı kazanılmış bir haktır, kul hakkı. Yine de çalışıyorsa daha iyi ya, topluma katkı yapmaya devam ediyor demektir bu yüzden cezalandırılsın, hakkı elinden alınsın mı isteniyor? Siz buna laf edeceğinize devletin ve belediyelerin bankamatik memurlarına laf edin. Yıllarca birkaç yerden maaş alınmış olmasına laf edin. Bakın şimdi çıkıyor kokusu. Siz Kılıçdaroğlu parti başkanlığına neden dönmeye çalışıyor sanıyorsunuz, siyaseten mi? Yazacak o kadar çok şey var ki bütün söylenenlere cevabım var ama daha da uzatmayacağım. Zaten boru boru konuşmasını bilirsiniz ama bu kadarını bile okuma zahmetine katlanmazsınız. Herkesi elini vicdanına koymaya davet ediyorum.
Firuz TÜRKER
17.07.2024
Son Güncelleme Tarihi: 19 Temmuz 2024 11:00