HAYATIMIZ SANAL
23 Mart 2018 12:54 / 1200 kez okundu!
'Sanal alem' başka bir alem' gibi gelse de aslında değil. Matrix serisini izlediğimden beri bu konu kafama hep takılır oldu. Sanal alem, bizim 'gerçek' sandığımız alemdi. Onun olması için elektronik ortama gerek yoktu. Eskiler neden 'yalan dünya' demişlerdi? Çünkü bizim 'reel' sandığımız dünya aslında 'sanal'dı.
******
HAYATIMIZ SANAL
'Sanal alem' başka bir alem' gibi gelse de aslında değil. Matrix serisini izlediğimden beri bu konu kafama hep takılır oldu. Sanal alem, bizim 'gerçek' sandığımız alemdi. Onun olması için elektronik ortama gerek yoktu. Eskiler neden 'yalan dünya' demişlerdi? Çünkü bizim 'reel' sandığımız dünya aslında 'sanal'dı.
İnsanoğlu hep bir rüya aleminde yaşamak istiyor. Çünkü gerçek hayatın zorlukları çok fazla. Bu koşullarda yaşamı devam ettirebilmek pek kolay değil. Bunun zengin olmak, fakir olmakla ilgisi yok. Ne Erdoğan'a hayır dua eden Hatçe teyze'nin, ne Erdoğan'ın, Ne Trump'ın, ne de Taranta Babu'nun hayatı kolay.
Zorluklar karşısında Hatçe teyze Erdoğan'a, Erdoğan Allah'a ve milletine, Trump twetter'a sığınıyor. Taranta Babu zaten yaşamını sürdüremiyor. Varın siz Afrin'de ne için olduğunu bilmeden ölen bir kaç bin YPG liyi, onların elinde fırsat varken zulmettikleri Afrinlileri, yerlerinden yurtlarından edilmiş milyonlarca Suriyeliyi, mağara devri koşullarında yaşamaya ya da ölmeye itilmiş binlerce Arakanlıyı, atalarının izini bile bulamayan Meksikalıları, hala HAKA dansını yapmayı unutmamış Maorileri düşünün.
Sadece insanoğlu değil, diğer bütün canlılar da zorlu hayat koşullarında yaşam mücadelesi veriyor. Canlılar için hayatı zorlaştıran tabiatın kendisidir. Depremi var, yıldırımı var, sel baskını, tsunamisi var, kıtlık zamanları var, zorlu kışları falan filan....
İnsanoğlu, uygarlık yolunda ilerlemesi sonucu hem kendisi hem de diğer canlılar için hayatı zorlaştıran önemli bir faktör haline geldi. Pek çok canlının neslinin tükenmesine sebebiyet verdi, hala da vermekte. Nükleer silahları keşfedip kullandığı takdirde hem kendi neslini hem de tüm canlıları yok etme riski yarattı. Ozon tabakasını inceltip dünyanın dengesini bozdu. İklim değişikliğine yol açtı. Şimdi kutuplardaki buzullar eriyor ve denizlerin seviyesi yükseliyor.
İnsanoğlu bu zorlukları yaratırken ve de dünyayı katlanılmaz hale getirirken bir yandan da 'yalan dünya'ya ihtiyaç hissediyor. Medya tam bir illüzyon aracına dönüştü. Gerçekleri değil, hayalleri yansıtıyor. Sadece siyasi olarak değil, futbolculardan tutun da bütün sinema oyuncularına, bütün ses sanatçılarına varıncaya kadar hepsinin yaşamları 'sanal' olarak sunulmaktadır. Onların yaşadıkları zorluklar, karşılaştıkları hacizler, yakalandıkları hastalıklar, geçirdikleri ameliyatlardan pek söz edilmez. Bize her şey dört dörtlük bir 'sanal alem' olarak sunulur. FETÖ'nün müritlerine sunduğu da sanallıktan başka bir şey değil. Amerikalılar, kendi menfaatleri için vatanlarına ve soydaşlarına ihanet etmeyi, 'din' için mubah mücadele olarak benimsettirebilmiştir bu kesime.
Yani sanallık elektronik ortamla çıkmadı ortaya. Elektronik ortam keşfedilip yaygınlaşınca oraya taşındı sadece. Algı operasyonu dediğimiz şeyler de böylesi bir ortamdan besleniyor. Çoğu insan hangisi gerçek, hangisi sanal ayırt etmekte zorlanıyor. Bir kısmı, sanallığın albenisine kapılıp Çiftlik Bank gibi tuzaklara düşüyor. Böylesi bir ortamda kendini korumak daha da zorlaşıyor.
İnsanoğlu iki ayağı üzerine kalktığından beri hep gerçekliği aramıştır. Ama sanaldan kopmak kolay değil. Eski Yunan filozofları bile çok kafa yormuşlardır buna. Fakat ben ümitsiz değilim. Er geç 'saf' gerçekliği elde etmeyi başaracaktır. Bütün bu teknolojiyi o yüzden geliştiriyor. Kim bilir; belki de o 'saf' gerçekliği bulduğunda türünün de sonunu hazırlayacak. Ama insanoğlu yok olsa bile dünyada ve evrende yaşam devam edecek. Her şey insandan ibaret değil. O da doğanın bir parçası, Tanrı olmaya soyunmamalı.
Firuz TÜRKER
23.03.2018