İRAN KONUSU
07 Mart 2025 12:24 / 82 kez okundu!
"Bölgedeki konumu itibariyle İran’la ilgili negatif yorumları yanlış buluyordum. Ortadoğu tümüyle emperyalist saldırı altındayken, bunun bir ucu da İran’a dokunacakken, Amerika ‘Büyük Şeytan’, onun eli kanlı infazcısı İsrail ‘baş düşman’ iken, İran ambargolar altındayken, enerji devi bir ülke enerji krizine yakalanmışken böyle olmamalıydı."
***
İRAN KONUSU
Bölgedeki konumu itibariyle İran’la ilgili negatif yorumları yanlış buluyordum. Ortadoğu tümüyle emperyalist saldırı altındayken, bunun bir ucu da İran’a dokunacakken, Amerika ‘Büyük Şeytan’, onun eli kanlı infazcısı İsrail ‘baş düşman’ iken, İran ambargolar altındayken, enerji devi bir ülke enerji krizine yakalanmışken böyle olmamalıydı.
İran’la aramızda Kasrı Şirin anlaşmasından bu yana yaklaşık 500 yıldır bir sıkıntı olmamıştı. Ben, Şah Pehlevi’nin devrilmesini olumlu bulmuştum. Esad gibi biriydi Şah. ‘Molla Rejimini’ de batının şeytanlaştırmaya çalıştığı gözle görmedim. Hatta İran-Irak savaşında gönlüm İran’dan yana idi. Evet; siyasi olarak onaylamıyordum ama haksız olan Irak’tı. Üstelik rejimi, İran’ın kendi iç işiydi. İran’ı ‘modernleştirmek, demokratikleştirmek’ batının görevi olmamalıydı. Zaten batılıların bu bahaneyi ne için kullandığı son yıllarda çok kafa yormayanlarca bile iyice anlaşıldı.
Fakat İran rahat durmuyor. İslam Devriminden bu yana çevresine ‘devrim ihraç etme’ derdinde. Bu yüzden bütün Arap ülkeleriyle, Pakistan’la ve Türki Cumhuriyetlerle sorunlu. Mollalar benim gibi ‘onların iç işi’ diye düşünmüyor. İsrailvari bir genişleme politikası güdüyor. Türkiye Suriye’ye karıştıysa Baas Rejiminin ülkemize tehdit oluşturucu politikaları yüzünden. Türkiye’ye yönelik teröre destek vermeleri yüzünden. Yoksa işin başında Erdoğan Esad’a çok el uzattı. Ama o, başında da sonunda da o eli hep havada bıraktı.
Bizim İran’ı itip sünmemiz bize karşı olan tutumundan dolayı değil, adının ‘İslam Cumhuriyeti’ olmasından dolayıdır. Tayyip bey başa gelinceye kadar İran’a karşı batılıların safında durduk. Onların gözüyle baktık. O yönde kamuoyu oluşturuldu. Hatta bunu yapan tayfa, Tayyip beyin iktidarını ‘İran olacağız’ diye kötülemeye çalışıyordu.
Tam tersine İran Türkiye gibi olmaya özenmeye başlayınca Molla Rejimi frene bastı. Aslında 2008 finansal krizinde İran’la karşılıklı yarara dayalı iyi bir iş birliği olmuştu. Kriz o yüzden bizi ‘teğet’ geçti. Ama Amerika bunu asla içine sindiremedi, bize de İran’a da daha bir kinlendi. Yapmadığını bırakmadı. Halkbank Genel Müdür yardımcımızı tutuklayıp mahkûm etti. Rıza Zarrap’ı bize karşı kullanmaya çalıştı.
Peki şimdi ne oldu? Esad’ın devrilmesinden sonra Türkiye’nin Ortadoğu’da rolünün artması İran’a kurdeşen döktürdü. Kaşıntıları arttı. Bizim CHP’liler gibi Mollalar da Esad aşkını bir türlü içinden atamıyordu. Rövanş peşine düştüler. Hakan Fidan da ne yaptıkları konusunda kulaklarını çekti: ‘Eğer siz başka ülkelerin içindeki ayrılıkları kışkırtmak isterseniz o ülkeler de sizin içinizdeki ayrılıkları kışkırtmak ister’ deyiverdi.
İran Fars’ın olduğu kadar Türk’ün de yurdudur. Bu tarihsel olarak böyledir. İran topraklarında birden fazla Türk devleti kurulmuştur. Nüfusunun %40’ı belki de daha fazlası Türk’tür. İnşallah anlaşılması gerekeni anlamışlardır. Yoksa Esad’a nasıl anlatıldıysa, Netanyahu’ya nasıl anlatılmaya çalışılıyorsa onlara da anlatılır. İzah kolay. Türkiye’ye dokunan yanar. Türkiye artık o güçte bir ülke. Dostluğu yarar, düşmanlık gösterene de tahammül etmez. Seçimi yapan Türkiye değil, Amerika dahil muhatapları. Hangisini isterlerse.
Firuz TÜRKER