SURÝYE ÜZERÝNE BÝR DEÐERLENDÝRME

18 Aralýk 2024 10:26 / 49 kez okundu!

 

 

Öncelikle Suriye’de gerçekleþenin gerçek bir ‘halk devrimi’ olduðunda anlaþmak gerekir. Cumhurbaþkaný Erdoðan da bunu böyle ifade etti. Bu devrim baþka halklar için de öðretici ve ilham verici olacaktýr. Geliþmelere bu açýdan bakmayanlar, olanlarý tersten okuyup sýradan bir iktidar mücadelesi gibi algýlýyor. Dolayýsýyla da yanlýþ deðerlendirmeler yapýyor. Bazýlarý da sýrf ‘muhalefet olsun torba dolsun’ babýndan tersten de deðil, amuda kalkmýþ öyle bakýyor. Gönlü Esad’da kalmýþ olanlar ise hepten þaþý bakýyor ve gerçeklikle inatlaþýyor. Devrimi gerçekleþtiren güçlerle zýtlaþýp onlar üzerinden negatif deðerlendirmeler yapýyor. Yanlýþ düþündüklerimizi ayýrýp diðerlerini yazýnýn hemen baþýnda çöp poþetine koyalým.

 

*****

 

SURÝYE ÜZERÝNE BÝR DEÐERLENDÝRME

 

Öncelikle Suriye’de gerçekleþenin gerçek bir ‘halk devrimi’ olduðunda anlaþmak gerekir. Cumhurbaþkaný Erdoðan da bunu böyle ifade etti. Bu devrim baþka halklar için de öðretici ve ilham verici olacaktýr. Geliþmelere bu açýdan bakmayanlar, olanlarý tersten okuyup sýradan bir iktidar mücadelesi gibi algýlýyor. Dolayýsýyla da yanlýþ deðerlendirmeler yapýyor. Bazýlarý da sýrf ‘muhalefet olsun torba dolsun’ babýndan tersten de deðil, amuda kalkmýþ öyle bakýyor. Gönlü Esad’da kalmýþ olanlar ise hepten þaþý bakýyor ve gerçeklikle inatlaþýyor. Devrimi gerçekleþtiren güçlerle zýtlaþýp onlar üzerinden negatif deðerlendirmeler yapýyor. Yanlýþ düþündüklerimizi ayýrýp diðerlerini yazýnýn hemen baþýnda çöp poþetine koyalým.

Suriye devrimi modern çaðýn devrimidir. Týpký 15 Temmuz gibidir. Ama bu genel bir sýnýflandýrmadýr. Ýkisi arasýnda benzerlikler olmakla birlikte önemli farklar vardýr. En önemli ortak özellikleri ise halkýn en geniþ kesimlerinin katýlýmýdýr. Devrimler sadece iktidarlara karþý yapýlmaz. Bazen de ilerici bir iktidarý korumak için yapýlýr.

Klasik devrimler içerisinde Fransýz ve Rus devrimleri öne çýkar. Bunlarý Çin devrimi izlemiþtir. Bu üç devrimde de ‘þiddet’ devrimlerin belirleyici özelliði olmuþtur. Çünkü güçler çatýþmasý döneminin öylesine acýmasýz bir safhasýnda gerçekleþmiþlerdir ki intikam arzusu ön planda olmuþtur. Fransýz devriminin resmi bir ‘terör dönemi’ vardýr. Rus devrimi ‘proletarya diktatörlüðü’ Çin devrimi de ‘kültür devrimi’ ile kirlenmiþtir.

Burada kastettiðimiz þiddet, iktidarýn ele geçirilmesi için zorunlu olan çatýþmalar deðildir. Ýktidar ele geçirildikten sonra muhaliflere uygulanan ‘imha’ hareketleridir. Bu muhalifler devrimden önceki yönetimin taraftarlarý olabildiði gibi ayný zamanda devrimci güçler arasýndaki farklý görüþler de olmuþtur. ‘Devrim çocuklarýný yer’ önermesi bu yüzden genel-geçer bir gerçeklik olarak algýlanmýþtýr. O yüzden bunun hâlâ böyle olmak zorunda olduðu sanýlýyor. Bu birinci yanlýþ.

Klasik devrimler sýnýf temellidir. Onlarý izleyen ulusal kurtuluþ devrimleri ise adýndan da anlaþýlacaðý üzere ‘ulusal’ karakterlidir. Peki Türkiye, Mýsýr, Latin Amerika ve Suriye devrimleri nedir? Bunlarýn ortak özelliði ne sýnýf ne de ulus temelli olmamalarýdýr. Dayandýklarý sosyoloji bir ülke içerisindeki etnik, dinsel, mezhepsel gruplarýyla tüm halktýr. Kime karþý yapýldýðý sorusunun cevabý ise emperyalizm ve ona baðlý güçler. Bu özellik onlarý post modern kýlýyor.

Post modern devrimler tüm halkýn, en azýndan halkýn çok büyük bölümünün çeþitlilikleriyle birlikte katýlýmýyla gerçekleþtiðinden devrim sonrasý þiddet de pek görülmez. Mýsýr’da Mursi iktidarý ‘karþý devrime’ yenildi. Eðer þiddete baþvursaydý belki de yenilmeyecekti. Ama o, karþý devrim ihtimaline karþý önlem almayý bile ihmal etti. Þiddeti asýl uygulayan karþý devrim oldu.

Türkiye’de 15 Temmuz kalkýþmacýlarý yasalar çerçevesinde mahkemeler önünde yargýlandý ve ‘devrim yasalarý’ olmayan geçerli yasalara göre cezalandýrýldý. Yani onlara özel yasa çýkarýlmadý ve uygulanmadý. Tahminim Suriye de böyle olacak. Þimdilik yapýlan açýklamalar bu yönde. Yani ‘intikamcýlýk’ yok. Büyük ihtimalle devrim güçlerinin birbiriyle çatýþmasý da olmayacak. Fakat burada yeni bir anayasa ve yeni yasalar yapýlmasý hatta devletin yeni baþtan yapýlanmasý þart.

Þimdi bu devrimin baþlangýcýna gidelim. Devrim 15 günlük bir iþ deðil. Neredeyse 14 yýl sürdü. 15 Günlük süreç, zafer aþamasýdýr. Devrimin baþlangýcý 2011 yýlýdýr. Olanlarý son 15 günlük açýklamayla sýnýrlamak ikinci yanlýþtýr. Bu kadar uzun sürmesinin sebebi, engellemek için dýþ faktörlerin olaya müdahil olmasýdýr. Ama gebelik varsa doðum da kaçýnýlmazdýr.

Dýþ faktörler sürecin uzamasýna sebep oldu demiþtik. Ne zaman ki onlarýn rolü azaldý, devrimci güçler iktidarý ele geçirdi. Üçüncü yanlýþ devrimci güçlerin iktidarý almasýný dýþ faktörlerin arasýnda oluþmuþ hayali bir konsensüse baðlamaktýr. Ýran’ýn iddia ettiði gibi ‘Ýsrail-Amerikan komplosu’ falan da deðildir. Böyle söyleyerek yenilgilerine kýlýf uyduruyorlar. Devrime bir destek söz konusu edilecekse bu ancak Türkiye olabilir. O da stratejik ve taktiksel yöndedir. Diðerleri denklem dýþýdýr.

Baþarý yalnýzca Suriye halkýnýn tüm farklýlýklarýyla birlikte kendi gücü sayesinde olmuþtur. Ýþin içinde pek çok farklý grubun olmasý bundandýr. Kimse onlara ‘alýn size devrim, ben Esad’ý alýkoyuyorum, siz de geçin iktidarý alýn’ dememiþtir. Ancak devrim güçleri baþkentin kapýsýna dayandýðýnda ve silahlý güçleri daðýldýðýnda Esad, ülkesinden kaçmak zorunda kalmýþtýr.

Dördüncü yanlýþ devrimin bir hazýrlýk aþamasý olmadýðý, spontane baþladýðý yönündeki düþüncedir. Hiç de öyle deðil. Dýþ faktörlerin müdahalesi olmasaydý devrim daha 2012-13’de de gerçekleþebilirdi. Rusya ve Ýran karþý devrimci rol oynamýþtýr. Amerika ise kendi çýkarlarý uðruna terör örgütlerini iþin içine sokarak sularý bulandýrmýþ, DEAÞ’la mücadele ediyorum bahanesiyle Suriye halkýný bombalamýþ, Rakka’yý harabeye çevirmiþ, PKK'yý Suriyelilerin baþýna bela etmiþtir.

Devrim güçleri Ýdlib’de olduklarý sürece bunu tasarlamýþ, hatta daha önce harekete geçmek istediklerinde Türkiye tarafýndan ertelenmiþlerdir. Ve uygun zaman geldiðinde harekât baþlatýlmýþtýr. Bu uygun zamanýn koþullarýný okuyucuya býrakýyorum. Uygun zaman, dýþ faktörlerin etkisinin zayýfladýðý koþullarýn bir araya geldiði zamandýr.

Devrim sýrasýnda üst üste gelen baþarýlara devrimci güçler dýþýnda herkes þaþýrdý. Kendi þaþkýnlýklarýný gizlemek için onlarýn da beklemediðini, þaþkýnlýða uðradýðýný söylediler. Esad güçlerinin taktik gereði geri çekildiðini öne sürdüler. Halbuki öyle olmadýðý ortaya çýktý. Bu da beþinci yanlýþ.

Benim gördüðüm, her þey planlý programlý. Sýrasýyla art arda önemli þehirler ele geçirilmiþ ve doðrudan iktidar odaðýna, yani baþkente ulaþýlmýþtýr. Devrimciler arasýnda hiç de ‘bu iþler nasýl da oluyor böyle’ gibisinden bir þaþkýnlýk görmedim ben. Hepsi, ne yaptýðýný, niçin yaptýðýný bilen insanlarýn iþiydi.

Esad güçleri iþte bu planlý ve kararlý gücün karþýsýnda tutunamadýklarýndan direnemediler ve geri çekilme deðil, daðýlarak kaçtýlar. Üstelik güçleri de tükenmiþti. Karþýlarýnda ise daha zinde, daha imanlý ve de haklý bir güç vardý. Tarihin saati onlardan yana iþliyordu. En sonunda diktatör de ülkeden kaçmak zorunda kaldý.

Devrim henüz tamamlanmýþ deðil. Ülke bütünlüðünün saðlanmasý þart. Bu da YPG’nin silah býrakmasý ya da ülkeyi terk etmesiyle mümkün. Çünkü yeni geçici hükümet, devletin kontrolü dýþýnda hiçbir silahlý güce müsaade edilmeyeceðini açýkladý. Bu da olmasý gerekendir zaten. Devlet içinde devlet olmaz. O, üniter bir devlet deðildir.

Suriye halký bu zaferi elde etmek için çok büyük bir bedel ödedi. Nasýl bir zulüm rejiminde yaþadýklarý, nasýl kýrdýrýldýklarý ne çileler ne iþkenceler çektikleri, varil bombalarý ve kimyasal silahlarla nasýl katledildikleri, ev, bark, iþyeri, hastane, okul ve ibadethanelerinin nasýl yerle bir edildiði, tarlalarýnýn yakýldýðý, ülkelerinden ayrýlmak zorunda kalýp nasýl vatan hasreti çektikleri yýllardýr uzun uzun yazýldý. Kimisi Esad’ýn, kimisi onun müttefiklerinin, kimisi bunlara karþý gibi görünüp ülkelerini talan etmeye çalýþanlarýn bombardýmanlarý, onlarýn besleyip semirttiði terör örgütlerinin zulmü, kimisi de kaçmaya çalýþýrken doðanýn, bu koþullarýn ürettiði hastalýklarýn, azgýn denizlerin elinden olmak üzere bir milyon civarýnda can kaybettiler.

Doðrusunu söylemem gerekirse bir halk için bu çok büyük bir acýdýr. Bunun tek getirisi bu insanlarý birbirine yaklaþtýrmýþ olmasýdýr. Sanýrým bir üst kimlik olarak ‘Suriyelilik’ bilinci doðuyor. Þimdi, ülkenin ve devletin yeniden kuruluþ döneminde bunun pekiþeceðini umut ediyorum. Bazýlarýnýn ‘birbirlerine düþerler, düþebilirler, Ýran gibi olur, Taliban gibi olur’ türü karga sesleri çýkarmasýný doðru bulmuyorum. Bu tür uyarýlar devrimin baþarýsýna hizmet etmez. Bu da altýncý yanlýþ.

Onlar bu akýllara muhtaç Zapatalar ya da kafa kesiciler deðil. Gördüðüm kadarýyla aklý baþýnda tipler. Açýklamalara bakarsanýz anlarsýnýz. Bu tür þeyler dillendirmek durduk yerde olup olmayacak düþünceler üreterek kafa karýþtýrmaktan baþka iþe yaramaz. Hele bir görelim bakalým devrimin seyrini nereye varacak? Bence malum; Devrim çocuklarýný yemeyecek. Ne yazýk ki hâlâ ‘Esad’ýn geri dönebileceði’ gibi saçma bir fikre sahip olup devrimi karalamaya, kötülemeye, Esad’ýn yaptýklarýný görmezden gelip bu yeni yönetimin ‘terörizm eðilimli’ olduðu propagandasýný yapmaya çalýþanlar var. Onlar da tarih öncesinin dinozorlarý.

 

Firuz TÜRKER

15.12.2024

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.