Güçlü demokrasi ve eğitim - Uğur Gürses

09 Kasım 2009 13:34  

 

Güçlü demokrasi ve eğitim - Uğur Gürses

“Güçlü bir demokrasi istiyorsanız, eğitime yatırım yapın!” Bu bir slogan değil; geçtiğimiz günlerde New York Times’da blog yazısı yazan Harvard Üniversitesi ekonomi profesörlerinden Edward L. Glaeser’in yazısının başlığı. Prof. Glaeser, başta insan sermayesi olmak üzere çeşitli konulara kafa yoran bir ekonomist.
 
Glaeser, Arjantin’in 20. yüzyıldaki kötü ekonomik performansının; 1930-1983 dönemindeki siyasal istikrarsızlıkların ve askeri dikta rejimlerinin hatalı politikalarının bir parçası olduğunu söyleyerek yazısına başlıyor. “Peki, Arjantin neden istikrarlı bir demokrasiyi kalıcı kılamadı?” sorusunu da “Eğitim, eğitim, eğitim” diye yanıtlıyor. 

Glaeser, nedensellik ilişkisinin eğitimden demokrasiye doğru olduğunu düşündüren ve güçlendiren örneklere Çek Cumhuriyeti ve Polonya’yı gösteriyor. Prof. Glaeser, bu iki ülkeyi örnek göstererek; iyi eğitimli yerlerin, iyi yönetilen ülkeler olmaya geçişi başarabilecek durumda olduklarını vurguluyor. Glaeser, eğitim karşılaştırmasında Robert Barro ve Lee Jong-Wha’nın çalışmasını, demokrasi karşılaştırmasında ise ‘LeePolity IV Project’ endeksini kullanıyor. Bu iki karşılaştırmanın 40 yıl gibi uzun vadeli bir süreci içine aldığını ve birlikte bakıldığında eğitimli toplumların demokrasiye sahip olduklarını gösteren bir tablo sunduğunu not düşelim. Çek Cumhuriyeti ve Polonya gibi örnek gösterilen ülkelerin, 1960 yılındaki eğitim durumu şöyleymiş: 25 Yaş üzeri toplam nüfusun ortalama okul yılı Çek Cumhuriyeti’nde (Çekoslavakya) 7.19, Polonya’da 6.74 imiş. 1960’dan bu yana darbeler, darbe tehlikeleri ve siyasal istikrarsızlıklarla boğuşan Türkiye’de ise aynı oran 1960 yılında sadece 2 yıl olarak hesaplanıyor. 1980’de hesaplanan oran 2.80, 2000 yılındaki oran ise 4.80! Yani Çek Cumhuriyeti ve Polonya’nın 1960’daki durumundan kötü! 

Öte yandan, okullaşma ile ilgili bu çalışmayı yapan Robert Barro ve Lee Jong-Wha, hazırladıkları veri setinin; ihracattaki rekabetçiliği, doğurganlığı, gelir adaletsizliğini ve siyasal özgürlükleri anlamakta çok yararlı olacağını düşündüklerini özellikle vurguluyorlar. 

Glaeser’in yazısında örnek gösterilen iki ülke, ikinci dünya savaşı sonrasında yaklaşık 50 yıl boyunca ‘demir perde’ ülkesi iken, bugün AB üyesi ülke kuşağına geçmiş durumdalar. Nedensellik bağının uzun vadeli olduğunu da tekrar anımsatalım.
 
Glaeser’in, ‘eğitim, eğitim, eğitim’ diye ısrarlı olmasının ardındaki temel unsurun, katılımcılık ve birlikte davranma kültürü olduğu anlaşılıyor. Glaeser’in, Giacomo Ponzetto ve Andrei Shleifer ile birlikte 2006’da yazdığı makalede (NBER 12128), okullaşmanın bireylerde katılımcılığı ve birlikte davranma yetisini yükselttiği, bunun da demokrasiye sahip çıkma tercihini yükselttiği vurgulanıyor. Bu yüzden, iyi eğitilmiş ulusların, demokrasiyi korumaya ve darbelerden uzak tutmaya eğilimli oldukları sonucuna varılmış. Eğitimin düşük olduğu ülkelerde ise demokrasinin başarısına olan ümitlerin sınırlı olduğu anlatılıyor.

Radikal.com.tr

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0