YENİ TÜR BARBARLIK

19 Ağustos 2018 22:47 / 1898 kez okundu!

 

 

Yanı başımızda ne dediği belirgin olmayan bir hayli sayıda barbar var; ben onlara ‘yeni türden barbarlar’ adını veriyorum. Genelde “muhalif” tipler. Meşruluklarını ve motivasyonlarını “başkaldırmak”tan alıyorlar. Her konuda konuşmaya müsaitler. Her ne kadar “barış”, demokrasi”, “insan hakları” gibi terimler ağızlarına pelesenk olsa da, karşılıklı konuşmaya ve farklı fikirlere müsait olmayan bu kişilerin bir özelliği de çabuk sinirlenmeleri ve küfürlü konuşmayı marifet sanmaları. Barbar dedik ya. Gelgelelim en belirgin özellikleri de kendilerini oldukça geniş bir kültürel alanda “otorite” sanmaları. Kendinden menkul otorite!

 

****

 

YENİ TÜR BARBARLIK

 

Yanı başımızda ne dediği belirgin olmayan bir hayli sayıda barbar var; ben onlara ‘yeni türden barbarlar’ adını veriyorum. Genelde “muhalif” tipler. Meşruluklarını ve motivasyonlarını “başkaldırmak”tan alıyorlar. Her konuda konuşmaya müsaitler. Her ne kadar “barış”, demokrasi”, “insan hakları” gibi terimler ağızlarına pelesenk olsa da, karşılıklı konuşmaya ve farklı fikirlere müsait olmayan bu kişilerin bir özelliği de çabuk sinirlenmeleri ve küfürlü konuşmayı marifet sanmaları. Barbar dedik ya. Gelgelelim en belirgin özellikleri de kendilerini oldukça geniş bir kültürel alanda “otorite” sanmaları. Kendinden menkul otorite! Örneğin bunlardan biri bir kitabı okuduğunu sanıp, ki o kitap hakkında özellikle İngilizce, Almanca ve Fransızca konuşan dünyada, kütüphaneler dolusu çalışma yapılmış olsa da, tamamen ihtiyatsızca “boş şeyler bunlar, saçmalamış” diyebilmekte. Çevre sadece çöp atmakla kirlenmiyor. Şimdi, yeni tür barbarlığa ilişkin, iki “demir leblebi”den kısa iki anektod yazacağım.


1. Kant uzun bir çalışmadan sonra “Saf Aklın Eleştirisi”ni yazar. Felsefeye meraklı kimseler okurlar bu kitabı fakat anlaşılmaz bulurlar. Kitabın dili onlara çok ağır gelmiştir. Giderler Kant’a Kant’ı şikâyet ederler. Kant bu “dönüt” üzerine oturur “Prolegomena”yı (Mukaddime) yazar. Prolegomena, Saf Aklın Eleştirisi’nin özeti gibidir ve onu anlamayan çevre düşünülerek daha “basit” bir dille yazılmıştır (Hani diyorsunuz ya siz, “Bilal’e anlatır gibi”). Kant, Prolegomena’nın ilk sayfalarına kitabı anlamayıp/anlayamayıp da kitabın dilinin ağırlığından şikâyet edenlere der ki: “Sizin için, siz anlayasınız diye Prolegomena’yı yazdım. Eğer bu kitabı da anlayamazsanız, bırakın bu işle uğraşmayı, gidin Güzel Sanatlarla ilgilenin.” Yeterli.


2. Hegel’in “Tinin Fenomenolojisi” eseri, “oldukça karmaşık” olmakla meşhurdur. Oysaki sanıldığı gibi karmaşık bir eser değildir. Şimdi, söz konusu yeni tür barbarlardan biri, herhangi bir kitapevine gidip Tinin Fenomenolojisi’ni alıp okumaya başlar. Okumayı çok sever. -Daha 16'sında Asım Bezirci okumakla övünür. Bravo!- Elbette Tinin Fenomenolojisi’ni anlamak için, tıpkı Kant’ı anlamak için olduğu gibi, kadim felsefeyi, Descartes’i ve Locke, Berkeley, Hume üçlüsünü bilmek gerekir. Bunları bilerek hem Kant’ın hem Hegel’in içinde bulundukları bağlamı anlayabilirsiniz ve bu filozofların niçin o şekil bir eser kaleme aldıklarını kavrayabilirsiniz. Bu önkoşullar kendisinde bulunmadığı için o yeni tür barbar arkadaş kitabı “saçmalık” diyerek bir kenara fırlatmış. Ne oldu şimdi? “Saçma” olan hangisi? Söz konusu eser mi veyahut yeni tür barbarın, naiflik diyemem, hafifliği mi?


Durum bu. Yok hükmündeler. Yine de kendileriyle ilgileniyoruz. Kıymetimizi bilseler bari  Nerdee!


Diyorum size: barbarları bekleme zafiyeti gösterme, onlar hemen yanındalar.

 

Hasan BASRİ

19.08.2018

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.