Hermes'in Askerleriyiz! - Ufuk COÞKUN
21 Haziran 2019 11:38
Atlas’ýn en küçük kýzlarýndan Maia ile Tanrý Zeus’un oðlu olan Hermes, Arkadia’da Kyllene daðýndaki bir maðarada doðar doðmaz, annesi arkasýna dönmeden kundaðýný çözüp, beþiðinden kalkarak maðaranýn dýþýna çýkar.
Biraz ilerleyince suya doðru yürüyen bir kaplumbaða görür. Hemen oracýkta kabuðunu boþaltýp koyun baðýrsaðýndan yedi tel gererek liri icat eder. Mutlu bir þekilde þarký söyleyip, oynar. “Neþe, sevgi ve herkesi kucaklamak duygusu” Hermes’in lirini çalmasýndan doðan büyüleyici þeylerdir.
Teselya’ya doðru geldiðinde karný acýkýnca güneþ, denge, uyum ve kehanet tanrýsý Apollon’u kucaklamak ister(!) ve oracýkta Apollo’nun elli ineðini çalar.
Hýrsýzlýðý belli olmasýn ve peþine düþmesinler diye, ineklerin nallarýný söküp ters çaktýktan sonra kendisi de aðaç dallarýndan ördüðü sandallarý giyerek gerisin geri yürür.
Yaþlý bir adam kendisini görünce, kimseye söylemesin diye de onu tehdit eder.Kandýrma, yalan-dolan ve oyun oynama konusunda usta olan Hermes, ineklerle Alphenios ýrmaðýna gelir ve onlarý maðaraya kapatýr.
Ýneklerin ikisini de keser ve ete düþkün olmasýna raðmen ölçülü ve düþünceli davranarak kendisi için ayýrdýðý küçük bir parçayý yer. Sandaletlerini ýrmaða atar ve maðaradaki odasýna anahtar deliðinden bir bahar esintisi gibi süzülerek girer. Tekrar kundaða sarýlýr ve elindeki liri ile bebek beþiðine uzanýr.
Koskoca Apollon’dan kaçar mý? Ýneklerinin çalýndýðýný anlayan Apollon, yaþlý adamdan bunu Hermes’in yaptýðýný öðrenince maðaraya gelir. Maia’nýn yanýnda küçük hýrsýzý suçlar ama günde ortalama üç yalan söylemeyi meslek edinen Hermes bunu inkâr eder ve ilk yalanýný söyler: “Sözlerin saçmadýr senin; daha dün doðdum, ayaklarým dayanýksýzdýr, basacaðým toprak da taþlýdýr.”
Apollon ikna olmaz ve onu alýp Zeus’un karþýsýna çýkarýr. Masum gibi görünen Hermes bu sefer de Zeus’a ikinci yalanýný söyler: “Baba, þimdi saçma sapan bir öykü dinleyeceksin. Ben açýk yürekliyim, yalan dolan da bilmem” der göz kýrparak.
Zeus oðlunun sevimli þeytanlýklarýna gülse de adaletli davranarak Hermes’in kýlavuzluðunda ineklerin hemen bulunmasýný emreder. Hayvanlarýn kayaya asýlmýþ postlarýný görüp dehþete kapýlan Apollon’u yatýþtýrmak için Hermes de ona lirini verir. Böylelikle Olimpos, meselesini kendi içinde halletmiþ olur.
Mevcut hikâyede de görüldüðü gibi karþýmýzda kurnaz, dolandýrýcý, hýrsýz ve yalancý kimliðiyle tanýnan bir Hermes var. Uçuk, çeliþik ve renkli karakteriyle Olimpos’un çok yönlü tanrýlarýndan biridir Hermes.
Hýzla uçuran kanatlý altýn sandaletleri, Hades’in verdiði görünmez yapan kanatlý baþlýðý ve sihirli altýn deðneðiyle seyahat eder. Heykel, kabartma ve resimlerde çoðunlukla sivil, atletik vücutlu, kývýrcýk saçlý, iyi görünümlü genç bir adam olarak gösterilir.
Yunan mitolojisindeki bu ilginç hýrsýzlýk ve yalancýlýk meselesi de nereden aklýnýza geldi demeyin.
Efendim, görünen o ki hýrsýz ayný zamanda yalancý bir karaktere de sahiptir.
Yine bir Yunan filozofu olan Aristo’ya sormuþlar: “Yalan söylemekle ne kaybederiz?”
“Doðru söylediðiniz zaman bile karþýnýzdakini inandýrmayý” diye cevaplamýþ. Doðru söylemiþ Aristo. Yalancýlýkla nam salmýþ bir adam doðru dahi söylese artýk kimse ona inanmayacaktýr.
Ýnsanýn yalancýlýðý karakter haline getirmesi ne aþaðýlýk bir durumdur.
Öyle ki Ýbn Hazm’a göre yalan her türlü kötülüðün aslýdýr. Yalan korkaklýk ve bilgisizlikten doðar. Korkaklýk ise ruhu alçaltýr.
Mâverdî, Edebü’d-Dünyâ Ve’d-dîn adlý eserinde yol açtýðý kötü sonuçlar yüzünden yalaný bütün kötülüklerin toplamý, bütün çirkinliklerin temeli, düþmanlýða kadar varan bir dizi kötülüðün de baþý diye niteler. Ayný eserde yalancýlýðýn sebeplerini menfaat elde etme, zararý önleme, söze tatlýlýk, zarafet katmak suretiyle düþmana zarar verme düþüncesi olarak izah eder.
Eṭ-Ṭýbbü’r-rûḥânî adlý eserinde yalan söylemenin arkasýndaki psikolojik sebepleri ve doðuracaðý sakýncalarý inceleyen Ebû Bekir er-Râzî’ye göre ise; yalanýn asýl sebebi kibir duygusu ve yönetme tutkusudur.
Ýþin uzmanlarý da yalana baþvurulduðunda, normal iþlevini sürdüren beynin yalanla birlikte kýsa devre yaptýðýný ifade ediyorlar. Yalaný baþarýyla saklayanlarýn genelde çok zeki insanlar olduðunu eðer yalancýnýn zekâ seviyesi düþükse baþarýlý yalan söylenemediðini de ilave ediyorlar.
Bir de Sözcü Gazetesi’nin saðlýk haberlerinde denk geldim. Yalan söyleme hastalýðý var.Mitomani diyorlar.
Bu hastalýða yakalanmýþ kiþilere “mitoman” deniliyormuþ. Öyle ki; yalan söyleme hastalýðý, kiþinin dikkat çekmek ve toplumda odak noktasý haline gelmek için söylediði yalanlarla baþlýyor ve yalan söylemeyi alýþkanlýk haline getirenler bir noktadan sonra da kontrolü kaybediyorlar. Öyle ki söyledikleri yalanlara artýk kendileri dahi inanmaya baþlýyorlar.
Kiþilik, karakter bozukluklarý bu hastalýða yakalanma riskini arttýrýyormuþ. Alman Doktor Anton Delbruck, “Patolojik Yalancýlýk” diyor buna. Amaç; odak noktasý olmak. Dikkatleri üzerine çekmek için yoðun bir istek ve arzu duyan hasta bunu baþarabilmek adýna olaylarý inanýlmayacak derecede büyütmeye, abartmaya, dramatize etmeye ve bundan bir maðduriyet doðurmaya baþlýyor.
Böyle tanýdýðým biri var. Günde ortalama üç yalan söylemeden rahat edemiyor. Yalaný ortaya çýkýnca da agresifleþiyor. Saða sola saldýrýyor. Geçenlerde kendisine; “ilkokulda andýmýzý okurken ‘doðruyum’ yerine yalancýyým mý diyordun arkadaþ” dedim. Sinirlendi.
Ne diyeyim hasta ise tedavi olsun. Deðilse Teselya’ya kadar yolu var. Zeus yardýmcýsý olsun.
Ne diyordu Lokman Hekim. Oðulcaðýzým, sakýn yalaný diline alma, o serçe eti gibi tatlýdýr. Bir daha aðzýndan çýkaramazsýn.
muzakerat.com
14.06.2019