İfade hürriyeti ve Fazıl Say olayı - Atilla Yayla
01 Mayıs 2013 13:48
Say’ın ciddiye alınması gereken fikirlere sahip olmadığı açık. Onun üzerinden bir otorite istismarı yapılarak ulusalcı, Kemalist yaklaşımların kuvvetlendirilmek istendiği de ortada. Buna rağmen, bu ifadelerin ceza konusu yapılması yanlış olsa gerek
İfade hürriyeti uygar toplumun temel değeridir. Ancak, ondan çok söz edilmesi ve çeşitli kesimlerin ona büyük kıymet verdiğini dile getirmesi, ifade özgürlüğünün ne olduğunun yeterince anlaşıldığını göstermez. Aslında bu, özgürlükle ilgili genel bir problemdir. Neredeyse herkes özgürlüğe övgüler yağdırır fakat bu övgülerin sahiplerinin çoğu özgürlüğün hoşlarına gitmeyen sonuçları, tezahürleri üzerinden özgürlüğü reddetmeye yönelir. Bunun ana sebebi özgürlüğün değeriyle muhtevasını birbirine karıştırmaktır. Olağan muhakeme tarzımız bizi iyi olan bir şeyin (özgürlük) yine “iyi” (yani bizim onaylayacağımız) neticeler hâsıl etmesi gerektiği kanaatine iter. Ancak, bu imkânsız bir durumdur. Zira “iyi”nin ne olduğu üzerinde yaygın bir çeşitlilik olması kuvvetle muhtemeldir. Başka bir deyişle, insanlar arasında çeşitli bakımlardan ihtilâf olması ihtimali ittifak olması ihtimali kadar yüksektir. İnsanların hayatları ittifaklar kadar zıtlaşmalar, beraberlikler kadar ayrılıklar da ihtiva eder ve düz değil çapraz hatlar üzerinde akar gider.
Özgürlüğün bir fiyatı vardır. Halk tabiriyle, kimse özgürlüğü bedavaya getiremez. Bu fiyatın bir parçası sorumluluktur. Özgürlük isteyenler davranışlarının neticelerinden sorumlu olmaya da hazır olmak zorundadır. İkinci parçası, başkalarının kendilerininkiyle eşit özgürlüğünü kabul etmeye samimiyetle razı olmaktır. Toplumun bir kesimi bir özgürlüğü kullanırken, bunu başkalarının aynı özgürlüğe sahip olmasının engellenmesi pahasına yapamaz. Bu, her özgürlük için geçerlidir. Başkalarının dinî, ideolojik, sosyal, ekonomik pozisyonlarını ve davranışlarını eleştirmeye can atanlar, aynı şeyin kendilerine de yapılmasına hazır olmaya mecburdur. Aksi takdirde, iki kesim arasındaki ilişki tahakküm- kölelik ilişkisine dönüşür. Ne yazık ki, böyle bir kavrayış toplumun çeşitli kesimlerinde mevcut. Etrafa şiddetli eleştiriler yöneltenlerin kimileri kendilerinin eleştiriye tabi tutulmasına tahammülsüz. Bu tavrın sadece klasik kutsallara (geleneksel dinlere) bağlı kişilere mahsusu olduğunu söylemek yanlış. “Seküler kutsallar” geliştirenler bu bakımdan en azından geleneksel dindarlar kadar hatta daha fazla dokunulmazlık isteyebiliyor, eleştirilmezlik talebinde daha cüretkâr olabiliyor.
Haftalardır müzisyen Fazıl Say’ın sanal medyada kullandığı ve paylaştığı bazı ifadeler yüzünden mahkûm edilmesi konuşulup tartışılıyor. Bu tartışmada sanki on sene önceki roller değişmiş gibi. Yakın zamanlara kadar ifade özgürlüğü mağduriyeti yaşatılan bazı kesimler şimdi sözlerini hakaret sayıp Say’ın cezalandırılmasını isterken, yine son günlere değin ifade özgürlüğü konusunda hiçbir hassasiyeti olmayanlar ifade özgürlüğünü savunuyor. Tartışmalar bir bakıma iyi, çünkü toplumu olgunlaştırıyor. Meselâ, Atatürkçü çevreleri bile ifade özgürlüğünü savunmak zorunda bırakıyor. Say’ın ciddiye alınması gereken fikirlere sahip olmadığı açık. Onun üzerinden bir otorite istismarı yapılarak ulusalcı, Kemalist yaklaşımların kuvvetlendirilmek istendiği de ortada. Say’ın ilgili sözleri son derece kaba, itici, sevimsiz ve haksız. Mesajlarında abartılı bir genelleme, özensiz, incitici bir dil kullanımı sözkonusu. Sanırım Say’ın çapı daha fazlasına elvermiyor. Buna rağmen, bu ifadelerin ceza konusu yapılması yanlış olsa gerek. Bu tür densiz ifadelere toplumsal ortam içinde başkalarının gereken cevabı vermesi en iyi ve en etkili yol. Ne yazık ki şimdi mahkemenin müzisyene ertelenmiş hapis ceza vermesiyle bu şans büyük ölçüde ortadan kalktı. Endazesiz üslup sahibi biri bir ifade hürriyeti mağduru hâline getirildi. Bu toplumun Say gibilere içinden gerekli cevabı üretemeyecek kadar çapsız ve Say’ın aşağılamak istediği kesimlerin ona gereken cevabı veremeyecek kadar aciz ve çaresiz olduğu herhalde söylenemez. Bu yüzden, umarım ceza Yargıtay’dan döner ve Say ile toplumsal ortamlarda gerekli hesaplaşmalar yapılır.
Ancak, Say’ın ifade özgürlüğü konusunda hassas olan bazı kesimlerin adını koyalım, ortodoks Kemalistlerin ifade özgürlüğü konusundaki ikiyüzlülükleri de gözden kaçırılmamalıdır. Bu kesimlerin sicili, ne yazık ki, herkes için ve eşit miktarda ifade özgürlüğü istediklerini göstermiyor. Onlar, kendi dokunulmaz, kutsal alanlarına asla eleştiri getirilmemesinde akıl almaz derecede, hatta bağnazlığa ulaşacak seviyede, ısrarlı ve önyargılılar. Bu hükmü doğrulayan binlerce vaka mevcut. Adı geçen kesimlerin ifade özgürlüğüne ne denli karşı oldukları tartışılan olay üzerinden de gösterilebilir. Say’ın münasebetsiz ifadelerini başka münasebetsiz birileri “Allahçı” yerine “Atatürkçü” kelimesini koyarak kullansaydı bugün ifade özgürlüğünden dem vuran Kemalist çevreler ne söyler, ne yapardı acaba?
İfade özgürlüğü kavşak özgürlüktür
İfade özgürlüğü hem kendi başına hem de bir araç olarak yüksek bir değere sahiptir. İfade özgürlüğünün olmadığı yerde doğrular kendini savunup güçlendiremez. Toplum yanlışlardan arınıp doğruları keşfedemez. Yanlışlar tashih edilme şaşını bulamaz. Akıl ve mantık, fikir ve bilim hayatı gelişmez. İfade özgürlüğünün gasp edilmesi adım adım diğer özgürlüklerin de yok edilmesi sonucunu verir. Bu yüzden, uygar olmak isteyen her şahıs, kesim ifade özgürlüğüne önem vermeli ve onu genişletip kuvvetlendirmenin yollarını aramalıdır. Bunun olabilmesinin ilk şartı ise, çifte standarttan uzak durmaktır. Eleştiri ruhsatı almak isteyenler eleştirilmeye de hazır olmalıdır. Elbette görüş ifade ederken hakaretten, şiddete teşvikten ve nefreti körüklemekten uzak kalınmalıdır, ancak, bunlar da geniş değil olabildiğince dar yorumlanmalı ve genel kategoriler oluşturmak yerine her bir durum kendi başına değerlendirilmek için mahkemelere bırakılmalıdır. S. Mill’in tahıl tüccarlarına hırsız demek ile bir tüccarın evinin önünde hırsız diye bağırmak arasında yaptığı meşhur ayrım bu konuda bize yol gösterebilir.
Emin olun, ifade özgürlüğü zamanla edepsizlerin üslubunun iyileşmesine de katkıda bulunabilir.
atillayayla@yahoo.com
Taraf