DİYARBAKIR'DAN SONRA DÖKÜLENLER YILDIZ MIYDI SAHİ...
30 Mayıs 2011 12:14 / 1758 kez okundu!
Bizdik seninle aynı göğün altında yaşayan. Sen durdun bense?.. Soğuk avlunun içine bile sığmayan bir gençlikti. Doksanlı yılların öfkesine büyümüş bir yetişkinlikti şimdi yangın yerine dönüşen kentin sokakları. Evler ağladı. Daha önce görmemişti hıçkırıklara atılan örtülerin süslerini. Beyazdan, beyaza kesmiş yüzlerden uzak durdu. Her sabah bıkmadan rapor verdi yazı aldı. Abla bugün gelenin elleri yoktu ve siyahtı diyordu. Siyah!..
Onu doğuran ben miydim mayısın şafağında. Gittiğinde akışkan bile değildi. Mayıs hep ağrılı geçecek anlaşıldı diye düşündü adamın gözlerine bakarken. Durdu!.. Masanın üstündeki mum titriyordu kapı açılıp kapandıkça. Doğru neydi kimdi doğru. Sevdiğini söyleyen de birdi öteleyip ateşe çalan da.
Biz ateş olmuşuz abla!.. Biz ateş!.. Ateşe çalan dudaklar kapanışa yakın geldiğinde büyüdü minik adımlar.
- Kitap fuarııııııı!.. diye çınladı ortalık.
- Evet, burası işte. Ağacın yaprakları, odunsu gövdesi.. Bildiğin anlatılmayan masallarıyla “kitap fuarı”... bir diğeri kardeşini tarif etti. Babasıyla ablası sana bıraktılar. Tarifi imkansız düştü birinin resmini hayal etmek... Başı örtülü dedi tanıman için. Nasıl?.. Boy pos, gözlerin rengi, belki başka bir işaret olabilirdi. Ama o örtü dedi. İyi ama o belirleyici özellik olamaz. Çocuktu, düşündü, ısrar etmeden “evet” yakarışını işittin.
Karmaşık hayat. Düşünceler, dayatılanlar hep odalara sıkışıp tekliğe bakıyor. Niye?.. Yalnızlığa zorlanıyor nice insan, küçük?.. Niye?.. Korkunca almak kolaydır?.. Korku geceyi beklemez de ondan. Gölgesinde sımsıkı sarar, kıpırdayamazsın. Kork işte!.. Kork ve korkut olabildiğince ki yönetmek…
Yaşadığınca asıl şimdiydi işitmenin karşılığı. Öğreten “o”… bilen “sen”… ayaza kestiniz dolu yağarken çatınıza. Herkes bir arada… Nasıl olduğu değil hangi kitap?.. İndirim?.. Ceplerden bozukluklar. Bilmese bile kıvançtan, hüzünden, keder halinden alınan Kürtçe, zazaca kitaplar. Okşanan isimler, sorulan paneller… Gelecek mi?.. Yayınevi söylemiş olsa da!.. Doğru mu?.. Gelir mi?.. Kendi dilinde, ikliminde korkunun sürüklediği yangın isi, kurum karası. Acı çalıyor her kapıyı. Onlar zaten siyah demişti bir arkadaşım. Siyah!.. siyah!.. Sen niye giyiyorsun?.. Giyme!..
Ağıt!..
Altı gün boyunca gelenlerin telaşı bitmedi. Soran gözler, öğrenciler, sıcak, matem, kahkaha… aşk ve ayrılık, gaz, havaî fişekler, kebap, Erdebil köşkü… paşam kahve?.. Kırklar dağı, yan yana iki blok?..
Müzik, gürültü, çay, Dersim, Hasan paşa hanı… çarşı bildiğin gibi değil. Değişmeyen ne var. İnsan değişse herkes aynı şeyi duyar. Böylesi zor iyi işte… zoru güzel kılan beklemek. Sabır hepsi için.
Sabır seneye!..
Sabır beyazımsı baykuş bekle geleceğiz…
Sabır Xece geleceğiz… anlatacağız!..
İffet DİLER
28.05.2011
***
Tüyap Diyarbakır Kitap Fuarı fotoğrafları