Kapılar Ocak. Yanmış, Yakılmışız Ne Umurunda!..
07 Aralık 2009 02:58 / 1828 kez okundu!
Utandım dedi… Çok ağlıyorum günlerdir. Neden diye sordu geceye neden? Bir tek satır yazılmıyor aylardır. Sen dönerken saatini, ağrılarını zorlamıştın hatırlasana. Tanımadığı ses yankılandı köşe bucak saklandığı evinde. Ayakları acıdı. Üzüldü çocukça.
Yüksek sesle konuştu. Duvarlara sindi dilindeki cümleler. O duymadı. Uzaktı artık. Yanıtları olmayan buluşmalar bitmiş. Ağladı! Bari su kalsa...
Vakti kalmamıştı. Koşuyor, kalabalıklara boğduruyordu her şeyini. Aldanışlara öncelik verdi. Yıllar geçmiş, büyümüşken ayrı düşmüştü bildiklerinden. Onun adına acı diye düşündü. İhmal etti kendini. Korkularını erteledi örneğin. Sonra hiç sevmemişim meğer yazılışını posta kutusunun önünde bıraktı... Bilmediğinden nasıl sevileceğini beklemeye karar verdi. Hem beş dakikası bile yoksa mutlaka nedeni vardır. Sabır en büyük erdem değil miydi? Hani yılanı bile deliğinden eden o sabır. Güldü gökkuşağına hazırlanan yağmura. Hayret etti. Dünden beri yağdığını hatırlamıştı. Gece üşüdüğünü, uyumadığını... Kıvrıldığını... Yorgan yastık arkadaşlığına direndi... Battaniyesini okşadı. Tüylü, beyaz, kahverengi örtüsünü... Boncuğun iniltisini. Bırak bari o rüya görsün, horlasın... Düşünmekten gözleri ağrıdı.
İki mektup yazdı. Ruhunu okşadı sevdiğinin. Kanatlarına birer öpücük değdirmeye niyetlendi. Onun yerine çıktı açık havaya. Suçladı saçlarını, ısrarları. Caydı defalarca. Haberi olmadan ayrıldı. Tekrar tekrar barıştı. Çevresindeki bakışlara karanlıktan gelmişçesine söylendi gülerek. Kahkahası yankılandı ekmeği bölerken. Adamın diğeri “yeteneksizsiniz”de bardakları üst üste sıralamış gülerek oy topluyordu. Kulaklarında öğrenmeye çalıştığı harfleri taşıyarak durağa gitti. Islandı deli dolu. Bir cesaret sıçradı otobüse. Mor yağdı siyah oldu elleri.
Kömür parası, aidat derken konağa gelmişti. Yıllar önce salkımların taştığı o cadde arkadaşlarını armağan etti. Alkışlar, alkışlar… çiçekleri odaya yollayınız. Ev haraptı. Sahipleri perdeler yırtılsın diye bırakmışlar pencerede. Yanmış, tuğlalarla örülmüş uydurma salonlarından gençliği baktı. Çerçevelerine kadar yanmıştı leylak. Niye?.. Omuzları kırıldı kokusu içine kuşlarca yerleştiğinde. Özledim, düşlerim. Kime ne.
Bilmiyor nasıl adımladığını hücreyi?.. Beni yanlış anladı. Evet evet öyle olmalı. Karşılaşırsak anlatırım. Dinler mi? Dinler. Ayindeymişçesine sallandılar. Nine torununu, yanındaki geçmişini bıraktı. Kimse duymaz etindeki darbeyi. Anlamazsın ocaktaki ateşi. Yakmasan da söndür. Olmaz! Karıştır iyice kor olalım. Taşlarla örtsünler. Taş yağsın üstüne. Çocukları koruma artık. Tanımazlıktan gel. Korktuğunu anlasınlar. Öyle yap. Anlama. Oyna onlarla. Kandır küçüklerin aklını. Yalan söyle hatta. Ne olacak? Yalanı yalanlarsın elinde doğru yerine rivayet kalır. Fırsat vermişler kullan. Karşılaştırırken karıştırmayı bileceksin…
O yoldan giderken ölümlerin ağlayışını duy öyleyse. Sen istedin bunu. Duy! Duy!.. Çalılara takılmış çaputlara bak. Adaklar ada. Yan! Yan!.. Sular aksın.. Aksın. Gitmez bil. Arınmaz dün ve yarın. Müebbetsin yoların içindeki mezarlara…
İffet DİLER
İzmir - Aralık 2009
www.allianoi.org
www.dogadernegi.org
www.izmirizmir.net
www.firtinadereleri.com
www.tudef.com
www.hasankeyfgirisimi.com
www.fotogezgin.com
www.sirtcantam.com
"Allianoi, Hasankeyf, Munzur... geleceğinizdir... Kafanızı kuma aklınızı suya gömmeyin..."