'Ulus - Devlet'i aþmak
28 Ocak 2013 17:40 / 2601 kez okundu!
Egemen ulusa mensup bir bireyin “ulus devleti aþtým, aþmaya çalýþýyorum” demesi anlamlýdýr. Bu sözüyle, bu çabasýyla, mensubu olduðu egemen ulusun, kendi devletinin baský altýnda tuttuðu halklarýn milli haklarýný savunduðu, bu haklar için mücadele ettiði anlaþýlýr. Örneðin bir Fransýz’ýn, bu tutumuyla, Fransa’nýn yani kendi devletinin Cezayir’i, Cezayirlileri, yönetme haklarýna karþý olduðunu anlatmaktadýr.
Sömürgecilik döneminde bir Fransýz bireyinin, milli haklarý için mücadele eden Cezayirlilerin yanýnda olmasý, onlarý desteklemesi, kendi devletinin sömürge politikalarýný eleþtirmesi anlamlýdýr.
Ama bütün milli haklarý, demokratik haklarý gasbedilmiþ ulusa mensup bir kiþinin, “ulus devleti aþtým” demesi sorunlu bir açýklamadýr. Çünkü bu birey henüz, egemen ulus tarafýnda, devlet tarafýndan tanýnan bir hakka sahip deðildir. Dili yasaktýr, ülkesi, baský, iþgal altýndadýr. Çok yoðun bir asimilasyon politikasýn hedef olmuþtur. Asimilasyon devam etmektedir. Kendisi olmak için yürüttüðü mücadeleler yoðun engellerle karþýlaþmaktadýr. Böyle bir ortamda, herhangi bir kiþinin, “ulus devleti aþtým” demesi, bunlarýn önemli olmadýðýný vurguladýðý anlamýna gelir. Veya bu haklar için mücadeleden kaçtýðý anlamýna gelir.
Egemen ulusa mensup bir bireyin, ulus devleti aþmasýyla, onun mensubu olduðu devletin yapýsýnda herhangi bir deðiþiklik olmaz. O devlet, eskiden olduðu gibi, temel kurumlarýyla yaþamýný sürdürür. Ama o kiþi devletiyle mücadelesini sürdürür. Baský gören ulusun haklarý için mücadele etmeye devam eder. Bütün ulusal-demokratik haklarý gasbedilmiþ ulusa mensup bir bireyin, ulus devleti aþmasýyla, ulusun yaþadýðý baský ve zulumde bir azalma olmaz. Ama, bu kiþi, artýk bu sorunlarla ilgilenmez, o sorunlarý küçümser. Aslýnda o sorunlardan kaçar. Bu koþullarda ulus-devleti aþmak, devletin hazýrladýðý dipsiz kuyulara düþmek olur.
PKK Baþkaný Abdullah Öcalan, PKK/Barýþ ve Demokrasi Partisi, baðýmsýz bir devlet istemediklerini, sýnýrlarla, vatanla, bayrakla bir sorunlarý olmadýðýný, sýk sýk dile getirmektedirler. “Ayrý devlet istemiyoruz, sýnýrlarla bir sorunumuz yok. Türk bayraðýyla bir sorunumuz yok…” diyorlar. “Ortak vatan” anlayýþýna vurgu yapýyorlar.
Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan, sýk sýk, “ Tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek millet, tek dil” anlayýþýný dile getirmektedir. Abdullah Öcalan, PKK/BDP de bu anlayýþý, bu tekliði, “demokratik devlet, demokratik vatan, demokratik ulus” gibi ifadelerle ortaya koymaktadýr. Baþbakan’ýn, “tek… tek…tek…” diye diye dile getirdiði teklik anlayýþýný, Öcalan, PKK/BDP de “demokratik… demokratik…demokratik…” söylemiyle ifade etmektedir.
13 Ocak 2013 de, Ýstanbul’da, “Barýþ Ýçin Öcalan’a Özgürlük Platformu” nun, hazýrladýðý bir sempozyum vardý. “Çözüm ve müzakere süreçlerinde Liderlerin Rolü” konulu sempozyumu, BDP milletvekili Emine Ayna ve Av. Eren Keskin organize etmiþlerdi. Bu sempozyumda, “Çözümsüzlüðü Aþmak: Kürtlerin Özgürlük Mücadelesi” konulu oturumda, yaptýðým bir konuþmada, Abdullah Öcalan’ýn, PKK/BDP’nin bu anlayýþýný eleþtirmeye çalýþtým.
Güvenlik güçleri köylere bayraklý panzerleriyle giriyor, Evleri teker teker yýkýyor. Yýkýlan evler daha sonra yakýlýyor…Köy harabeye dönüyor. Ortada bulduklarýný yakalýyorlar. Zor kullanarak, döverek söverek karakola götürüyorlar. Yakalananlara yoðun iþkenceler yapýlýyor. Yakalanýp karakola götürülenlerde bazýlarý iþkenceli sorgularda öldürülüyor. Bazýlarý kaçýrýlýyor, kendilerinden haber alýnamýyor. Böyle bir ortamda bile baðýmsýz devlet düþünemiyorsan, sende bir sakatlýk var.
Panzerlerle birlikte gelen özel timler, bayrak amblemli yüzükler taþýyorlar. Bayrak amblemli kemerler, bereler taþýyorlar. Böyle bir ortamda bile senin bayrakla bir sorunun yoksa, sende bir sakatlýk var.
Ýki yýla yakýn bir zamandýr devam eden Suriye olaylarý dolayýsýyla, basýnda, üç devletin adý çok geçiyor. Ve bu üç devlet birlikte anýlýyor. Türkiye, Suudi Arabistan , Katar. Bu üç devlet Beþþar Esed yönetimini yýkmak için her türlü olanaðý kullanýyor. Özgür Suriye Ordusu’nu, Müslaman Kardeþler’i, el-Kaide’yi silahlandýrýyor. Bu üç devletin, birlikte kotarmaya çalýþtýklarý bir durum daha var. O da Kürdlerin Suriye’nin kuzeyinde, yani kendi yaþadýklarý alanda, Kürdistan’da, gerçekleþtirdikleri Kürd özerkliðini tanýmamak, özerk bölgeyi, Kürd otonomisini yýkmaya çalýþmak. Bu durum, bu devletlerin, Kürdlerin geleceðini belirlemede rol sahibi olmaya çalýþtýklarýn göstermektedir.
Ortadoðu’da, Kürdlerin 40 milyonun üzerinde nüfusu vardýr. Bir ay kadar önce, basýnda yer alan bir haberde, Abdullah Öcalan’ýn, “50 milyon Kürt için yol haritasý” hazýrladýðý duyuruluyordu. Kanýmca Ortadoðu’da Kürdler 50 milyondan da fazladýr. Ama, uluslararasý iliþkilerde tanýnan, küçücük bir statüye sahip deðildir. Güney Kürdistan’daki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni ayrýca deðerlendirmek gerekir.
Katar üçyüzbin nüfuslu bir Arap devletidir. Katar, 22 üyeli Arap Birliði’nin, 55 üyeli Ýslam Konferansý’nýn, 193 üyeli Birleþmiþ Milletler’in üyesidir. Uluslar arasý iliþkilerde Kürdlerin adý ise, sadece “terör” denildiði zaman geçmektedir. “Terörü yok edeceðiz, ezeceðiz”, “Kürd terörüne karþýyýz” vs.
300 bin nüfuslu Katar’ýn, 50 milyon üzerinde nüfusu olan, Kürdlerin geleceði üzerinde söz sahibi olmasý, Kürdlerin geleceðini belirlemeye çalýþmasý, uluslar arasý nizamýn ne kadar anti-Kürd bir nizam olarak kurulduðunu göstermektedir. Bu uluslar arasý nizamýn, Kürdlere karþý çok haksýz bir nizam olduðunu da göstermektedir. Eðer, “ulus devleti aþtým” derseniz, “Kürd milliyetçisi deðilim” derseniz, 1920’lerde, Milletler Cemiyeti döneminde, Kürdlerin baþýna geçirilen bu lanetli çorabýn bilincine varamazsýnýz. Bu tür olaylarý önemsiz görüp bu haksýzlýklarýn bilincine varamazsýnýz. Bunlarýn incelemeye deðer bulmazsýnýz.
Halbuki, 1920’þlerde, Milletler Cemiyeti döneminde, gerçekleþen bu operasyon, emperyal güçlerin, Ortadoðu’da gerçekleþtirdikleri en kalýcý, en kapsamlý, en derin operasyondur. Çok baþarýlý bir operasyon olduðu da açýktýr. Kendini gizleyen bir operasyon olduðu da besbellidir.
Kendini gizlemiþtir. Çünkü, günümüze kadar, Kürdistan’ýn herhangi bir kesiminde, Kürdler, milli haklarý için mücadeleye giriþtiklerinde, solcular, saðcýlar, liberaller… herkes, “emperyalizmin ekmeðine yað sürmeyin”, “sizin bu çabanýz emperyalizmin iþine yarar”, “bu bölücülüktür” derlerdi. Halbuki, emperyal güçler en büyük bölücülüðü, Ortadoðu’nun ortasýndaki, Kürdlere, Kürdistan’a karþý yapmýþtý. Kürdler ve Kürdistan, uluslarýn kendi geleceklerini belirleme hakkýnýn en çok konuþulduðu, tartýþýldýðý bir dönemde, bölünmüþ, parçalanmýþ ve paylaþýlmýþtý. Dönemin önde gelen iki emperyal gücü, Büyük Britanya ve Fransa ve Ortadoðu’nun iki köklü devleti, birbirleriyle organize bir þekilde, Kürdlerin, Kürdistan’ýn üzerine çullanmýþlardý. Bugün, 47 üyeli Avrupa Konseyi’nde, 55 üyeli Ýslam Konferansý’nda, 22 üyeli Arap Birliði’nde, 193 üyeli Birleþmiþ Milletler’de, nüfusu 10-15 bin olan, 50 bin olan devletler bile var. Bunlar, Kürdlerin geleceðini belirlemede rol sahibidirler. Ama, 50 milyonu aþkýn nüfusu olan Kürdlerin bir siyasal statüye sahip olmamalarý, bu iliþkiler karþýsýnda dikkate deðer bir durumdur.
Beþikçi, son siyasal geliþmeleri izlememekle de eleþtirilmektedir. “sýnýrlar ortadan kalkýyor, Beþikçi hala sýnýr oluþturmaktan söz ediyor” denilmektedir. Bu, eleþtirilmesi gereken bir görüþtür.
Son yirmi yýlda 30’a yakýn devlet oluþmuþtur. Sovyetler Birliði daðýlmýþtýr 15 devlet ortaya çýkmýþtýr.
(Estonya, Letonya, Litvanya, Belarus, Moldavya, Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kýrgýzistan, Rusya Federasyonu)
Yugoslavya daðýlmýþtýr. 7 devlet ortaya çýkmýþtýr. (Slovenya, Hýrvatistan, Bosna-Hersek, Makedonya, Kosova, Karadað, Sýrbistan)
Çekoslovakya kendi içinde ikiye ayrýlmýþtýr. (Slovakya, Çekya)
Kuzey Kýbrýs Türk Cumhuriyeti, Cibuti, Eritre, Yeni Kaledonya, Güney Sudan, Filistin Arap Devleti…
Birleþmiþ Milletler, iki ay kadar önce, 30 Kasým 2012 de, Birleþmiþ Milletler Filistin için, “üye olmayan gözlemci devlet” statüsü verdi. Bunu, Türkiye’de, saðcýlar, solcular, liberaller, herkes alkýþladý. PKK/BDP de. Kürdler için devlet istemeyenlerin, bu anlayýþa karþý duranlarýn, Filistin Arap Devleti’ni alkýþlarla selamlamalarý dikkate deðer bir durumdur. Türk basýnýnýn, Türk yazarlarýnýn, Türk solunun bu anlayýþý savunmasý doðaldýr. Ama Kürdlerin de savunmasý sorunludur.
“Sýnýrlar kalkýyor, yeni sýnýr yapmak anlamsýzdýr” görüþü Kürdlerin kafasýný bulandýrmak için ortaya atýlan bir görüþtür. Kaldý ki, ulus üstü birliklere herkes, kendi kimliði ile katýlmaktadýr. Henüz bir kimlik sahibi olamayan, kendisi olamayan Kürdler bu birliklerde nasýl yer alacaktýr?
“Biz asla milliyetçi deðiliz”
24 Ocak 2013 de TBMM’de, “anadilde savunma”yý düzenleyen yasa tasarýsý görüþüldü. Bu yasa görüþülürken, CHP Ýzmir milletvekili profesör Birgül Ayman Güler ile BDP’liler arasýnda sert tartýþmalar oldu. Profesör Birgül Ayman Güler, konuþmasýnýn bir yerinde, “Kürt milliyetçiliðini bana ‘ilericilik’ ve ‘baðýmsýzcýlýk’ diye yutturamazsýnýz. Türk ulusuyla Kürt milliyetini eþit ve eþ deðerde gördüremezssiniz” dedi, BDP liler, buna “biz asla milliyetçi deðiliz, siz ulusalcýsýnýz. Sizi Sosyalist internasyonal’den kovduracaðýz…” þeklinde cevap verdi.
Bu cevap, bu tutum üzerinde biraz durmak gerekir.
Herþeyden önce, “siz neden milliyetçi deðilsiniz?” diye sormak gerekir. Dil yasak. Kürd diliyle eðitim konuþulamýyor. Ülkenin adýný söyleyemiyorsun. Kürd çocuklarý okullarda, her sabah, Türküm doðruyum…. Varlýðým Türk varlýðýna armaðan olsun” u baðýrmaya devam ediyor. Çocuklara, þunca mücadeleden sonra, hala, içinde W, X, Q harfleri olan isimler verilemiyor. Parklara bahçelere, Kürd yazarlarýnýn, Kürd yurtseverlerinin isimleri “Türk kültürüne, Türk deðerlerine aykýrýdýr” diye verilemiyor. Valiler, kaymakamlar, belediye meclislerinin bu tür kararlarýný onaylamýyor, bu karalarý iptal ettirmek için davalar açýyor. Kürdistan coðrafyasýndaki yer isimleri deðiþtirilmiþ, Türkleþtirilmiþ… Yoðun bir asimilasyon politikasýna hedef olmuþsun… Ve asimilasyon devam ediyor, anadilinde eðitimi yasaklamanýn anlamý bu… Bunlarý savunmuyor musun, bunlarý savunmayacak mýsýn? Bunlarý savunduðun zaman da sana Kürd milliyetçisi denir. Kürdler için en deðerli tutum da budur. Kürdlere olumlu bir gelecek vaad eden tutum da budur.
Kürdlerin, komþu halklarý asimile etmek gibi, komþu halklarýn topraklarýný iþgal etmek gibi bir derdinin olmadýðýný herkes biliyor. Kürdlerin, Kürd halkýna, Kürd diline ve kültürüne yapýlan baskýlarý geriletmek, dili ve kültürü bütün kurumlarýyla yaþamak, Türklerle, Farslarla, Araplarla eþit olmak için mücadele ettikleri herkes tarafýndan biliniyor. Baskýya, zulme karþý mücadelenin evrensel olduðu da açýktýr.
Türk solu milliyetçi bir soldur. Profesör Birgül Ayman Güler örneðinde olduðu gibi Türk solunun önemli bir kesimi de tam anlamýyla, ýrkçýdýr, ayrýmcýdýr. Bulgaristan’da, 1985-1988 yýllarý arasýna yaþama geçirilen Türklere, Bulgar isimleri verilmesi operasyonlarýna, Türk solunun, Türk saðýnýn… nasýl tepki gösterdiðini iyi hatýrlamak gerekir.
Profesör Birgül Ayman Güler’in sözlerin yeniden dönmek gerekir. Dikkat edilirse, profesör Birgül Ayman Güler, Kürdlerin Türk ulusuyla eþit olmadýðýný, Kürdlerin “milliyet” olduðunu, yani ulus olmanýn koþullarýný taþýmadýðý vurgulamaktadýr. ‘Kürd milliyeti’nin, Türk ulusuyla birlikte yaþamasýnýn istendiði de kabul edilmiþ olmaktadýr. Buysa, 1930’larda, dile getirilen, “Türk olmayanlarýn tek bir haklarý vardýr: Türklere hizmetçi olma hakký” sözlerinin, günümüzdeki tekrarýndan baþka bir þey deðildir.
Türk solu, milliyetçi bir soldur. Önemli bir kesimiyle de ýrkçýdýr. Bu milliyetçi, ýrkçý solun önemli bir baþarýsý, kendi dilini bile konuþamaya, kendi ülkesinin adýný söyleyemeyen Kürdlere, “milliyetçi deðilim”, “biz asla milliyetçi deðiliz” dedirtmesi, bu þekilde Kürdlerin bir kýsmýný kendi özlerine yabancýlaþtýrmýþ olmasýdýr.
Abdullah Öcalan, üç-dört sene öncesine kadar, “Marx’ý aþtým, “ “Hegel’i aþtým”, “Gandi’yi aþtým” gibi açýklamalar yapardý. Bunu, intellektüel bir çaba olarak deðerlendirmek gerekir. Ama, “aþma”larýn bugünkü Kürd mücadelesine bir katkýsý da yoktur. Bugünkü mücadele dikkate alýndýðýnda aþýlmasý gereken en önemli kiþi, Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bu da, PKK’ye, BDP’ye, Kürdlere, Kemalizm aþýlanarak yapýlamaz.
Ýsmail BEÞÝKÇÝ
27.01.2013