KÜLTÜREL YOZLAÞMA
30 Kasým 2007 17:44 / 1892 kez okundu!
Kültür, bir toplumun bütün yaþam biçimini kapsayan, en geniþ anlamýyla bir toplumu benzerlikleri ya da farklýlýklarýyla bir diðer toplumdan ayýran, geçmiþ ve geleceði içerisinde barýndýran bir bütündür. Böylece kültürün kapsamýna, insanýn bütün yapýp-etme macerasýna dair herþey dahil olur.
Kültürün bir yaþam tarzý oluþu, onu diðer toplumlarýn yaþam tarzlarýyla buluþturan/birleþtiren en önemli öðedir. Bu durumda bir kültürden bahsetmemiz olasý deðil. Çünkü "bir kültür" sadece belli toplumlara ait yaþanan kültür öðesidir; biriciktir, özeldir. "Kültür" ise tüm insan toplumlarýnýn birlikte yaþamlarý sonucu ortaya çýkan bir olgudur. Ortaya çýkan kültür unsusu tüm medeniyetlere aittir.
Kültürlerin bu denli yakýnlaþtýðý dönemde sanayi devriyle beraber ortaya çýkan geliþmelerin etkisiyle "biricik kültür"lerden söz etmemiz oldukça zorlaþtý. Kültürel benzeþim nedeniyle daha dar kalýplara sahip kültür ürünleri silinmeye baþlamýþtýr. Dünya ölçeðinde ticari rekabetin kültürler üzerindeki etkisi zengin uluslara ait kültürlerin baskýn olmasýyla sonuçlanmýþtýr. Artýk sadece kültür var. Bu kültür, hepimizin akraba, eþ-dost olmasýný saðlayan bir özellik gösterir
Kültürlerin bu denli birbirilerine yakýnlaþmasý aslýnda arzulanan bir durumdur. Bu sayede insanlar birbirlerinden haberdar olacak, "kültürel yayýlma", "ödünç alma" ya da "kültür temasý" þeklindeki etkilenmelerle dünya ölçeðinde bir kültür harmonisi oluþturulmasý arzulanmaktadýr. Tarihin çok eski dönemlerinden beri insanlar "etno-santrik" (ýrk merkezci) ve ego-santrik (ben merkezci) yaklaþýmlardan kurtulamamýþlardýr. Dünyanýn siyasi, politik, ekonomik, kültürel olarak bugünkü konumuna gelinceye kadarki geçirmiþ olduðu deðiþim, bizlere bu yaklaþýmlarýn kültürleri yaþatmak yerine öldürdüðünü göstermiþtir. Bu nedenle zengin uluslar, kendi kültürlerini fakir olan uluslar üzerinde dayatma politikasý þeklinde ya da onlarý kendi içlerinde asimile etmiþlerdir.
Yerel kültürler geliþim hýzlarýna ulaþamadýklarý ulusal kültürlerin etkisinde kalarak yok olmaya baþlamýþtýr. Kendi kültürel özelliklerini yaþamak yerine dayatýlan kültür ürünleri, geliþmemiþliðin ve bilinçsizliðin neden olduðu bir yok olma sürecine girmiþtir. Kültürel çoðulculuk saygý esasýna dayanan ve karþý tarafýn herhangi dayatmasý olmadan içinde yaþanýlan durumu ifade eder.
Kültürel çoðulculuk kavramýndan aldýðýmýz yaþam zevki kadar, bu kavramýn toplum hayatýmýzdaki etkileri katkýsýndan çok daha zararlý oldu. Neyi ne kadar alacaðýný bilen olmak kolay olmadýðýndan, bizler sadece olayýn pýrýltýlý taraflarýyla yetindik. Bunu biraz açmaya baþlarsak önümüze televizyon ve futbolun yýkýcý etkisi çýkýyor.
Televizyon yayýncýlýðýnýn yeni yeni baþladýðý yýllarda, televizyon ülkemizde, hoþ sohbetlerin masum heyecanlarla izlendiði bir döneme denk gelir. Bu özel kutu her zaman açýlmaz belli zamanlarýn keyif aracýydý. Yýllar yýllarý kovaladý, bu özel kutu, kara kutuya dönüþtü ve bu kara kutu milyonlarý kendi içinde hapsetti. Düþünülmesine, yazmasýna, birbirine kenetlenmesine izin verilmeksizin afyon gibi herkesi kendisine baðlý olduðu devasa bir insan yýðýný oluþturdu. Oluþan bu insan yýðýný, düþünmeyi, düþünerek üretmeyi unutmuþ, kendi gibi o an hipnoza yakalanmýþ milyonlarca insan gibi pasifleþmiþ ve devre dýþý býrakýlmýþtýr. Günün en güzel saatlerini bu þekilde heba eden insan; yorulmakta, uyuþmakta ve devre dýþý býrakýlmaktadýr. Küresel rekabet insanlara daha çok yakýnlaþma çabasýna girdikçe, insanlar o hýzla aptallaþ(týrýl)maktalar.
Talk show, batýnýn eðlence sektörüne kazandýrdýðý bir kavram. Maddi olarak rahatlayan batý, nasýl harcayacaðýný ve nasýl yorgunluðunu atacaðýný düþünüp bu eðlence biçimin ortaya çýkardý. Çok geçmeden bizler de eðlencenin hakkýmýz olduðu duygusuna kapýldýk ve tüm kapýlarýmýzý bir daha kapatmamak üzere bu dünyaya açtýk. Artýk etki alanýna girdiðimiz televizyon ve "show" programlarý sayesinde hepimiz kültürlü birer insan olduk. Ýliþki kavramýna farklý bir perspektiften bakmaya baþladýk. Her þey gayet normal olarak hayatýmýza girmeye baþladý. Dizi kahramanlarý anne-baba, eþ-dost yerine hatýrlanýr oldu. Onlarla uyuduk, onlarla yeni güne kavuþtuk. Yarýþmada her elenenin kendimiz olduðu hissine kapýldýk, akþama kadar kazandýðýmýz iki kuruþu destek olsun diye fedakarca harcadýk, her tarafý kameralarla donatýlmýþ bir evde bizler yerine yarýþtýðýný düþündüðümüz popüler, balon gençliðin sohbetleri için saatlerimizi televizyon baþýnda geçirdik. Daha neler yaptýk neler...
Artýk her sabah ev hanýmlarýmýz en mahrem hallerini stüdyoda anlatýr oldular. Toplumsal yozlaþmanýn en açýk kanýtý gözler önüne serildi. Sosyal normlar gevþedi. Genç kýzlarýmýz ve genç erkeklerimiz evden kaçýp birer star olma yoluna giriþtiler. Artýk diziler, aþký aldatma üzerine kuruldu. Konusu aldatma ve þiddet olan yapýmlar tavan yaptý. Aldatma, cinsellik, uyuþturucu vb gibi kavramlar çocuklarýn zihinlerine yerleþti. Haber yerine ünlülerin aþk sohbetleri izlendi. Medya daha da olayý abartarak havadan haber yapma konusunda yarýþa girdi. Bütün bunlar olup biterken sadece izleyerek onlara yardýmcý olduk. Hanýmlarýmýz bir televizyon programlarý için kadrolu izleyiciler olarak çalýþmaya baþladýlar. Olayý daha da dramatik hale getirmek için mikrofonlara sarýldýlar ve anlatýlan hikâyelere katýldýlar. Ekran karþýsýndakilerin buna inanmasý için de daha fazla aðladýlar daha fazla baðýrdýlar. Ne de olsa bu onlarýn iþiydi. Sunucumuz ne kadar çabuk aðlarsa o kadar reyting yapacaðýna inanýyordu. Çünkü duygusal bir milletiz, baþkasýnýn acýsý bizim de acýmýz sayýlýrdý, beraber aðlamak paylaþmak deðil miydi acýlarý?
Bu kutu biz zevk aracý olan futbolu da yatak odalarýmýza kadar getirdi. Eskiden sadece sokak arasýnda hafta sonlarýmýzý ayýrdýðýmýz bu güzellik artýk eþlerin boþanma nedeni olabilecek kadar sosyal bir yara haline geldi. Tüm dünyayla ayný anda uyutulduk, kendimizi bu hastalýktan ayrý tutamadýk holigan olduk, serseri kurþun olup balkonunda hava alan birini ya da stadyuma arkadaþýyla, ailesiyle sporun güzel yüzünü görmek isteyen birinin/lerinin hayatýný kararttýk. Artýk çocuklar okul yerine soluðu baþka yerlerde aldý. Baþ döndürücü uçuk fiyatlar herkesi futbolcu olma sevdalýsý yaptý. Bunu spor olsun diyerek yapmak yerine para kazanma amacýna döktük. Gözlerimizi hýrs bürüdü ve çoðumuz heba olduk. Neler kaybettiðimizi çok sonralarý anladýk. Psikologlarýmýza daha çok iþ düþtü. Artýk onlarla daha fazla mesai yapmak zorunda kaldýk. Zamanýnda nasýl önlemler alabiliriz diyerek kapýsýný çalmadýðýmýz bu kiþileri daha fazla arar olduk.
Futbol, diktatör yönetimlerce halký bir arada ve baþýboþ býrakmamak için kullanýlmýþtýr. Ýspanya'da Franko, büyük stadyumlar inþa etmiþ, insanlarýn oraya toplanmasýný saðlamýþtý. Yine Portekizli diktatör Salazar da ayný yöntemle insanlarý bir arada tutmayý amaçlamýþtýr. Salazar, 3F kuralýyla insanlarýn çok kolay idare edilebilineceðini dile getirmiþtir. Bunlar futbol, fado (hüzünlü þarkýlar) ve fiesta (þölen)dir. Bu sayede insanlar düþünmeye fýrsat bulamamýþ ve yönetildikleri sistemler için birer potansiyel suçlu olma riskinden de kurtulmuþlardýr. Vücut uyuþturucuya alýþtýrýlmýþ gibi her gün magazin, spor, eðlenceye gereksinim duyar hale geldi. Bu þekilde insanlar asli görevlerini yerine getirmek yerine yapay kültürlerle oyalandýlar.
Çocuklarýmýz, genç erkeklerimiz ve genç kýzlarýmýz internetin saðladýðý olanaklarý maalesef farklý amaçlarla kullanýlýr oldular. Baský altýna alýnmýþ, duygularý açýða çýkamayan gençlik hiç tanýmadýðý insanlarla her þeyini paylaþýlýr hale geldi. Toplumsal kabuller gençlerin kendilerini kimi noktalarda sýnýrlamalarýný ön gördüðü için, gençler bu gizli dünyanýn nimetlerinden nemalanmak gereði hissettiler. Tanýmadýklarý, dünyanýn öbür ucundaki insanlarýn fikirlerini, yaþam tarzlarýný kendilerinde görmeye baþladýlar. Evden kaçmalar, tanýmadýðý insanlarla gizli buluþmalar ve sonrasýnda kültürel deðerlerine yabancý bir gençliðin ortaya çýkmasýyla sonuçlanan süreç. Oysaki çözüm ebeveyn ile çocuklar arasýndaki iletiþim kopukluðundan kaynaklanmaktaydý.
Bazý þeylerin konuþulmasýnýn tabu olduðu kültürümüzde, bu yasak þeyler ister istemez gençlerimizi internet gibi bir tuzaða çekmiþtir. Ýlgisiz kalan, bilgilendirilmeyen, sorunlarý görmezden gelinen gençlik, kendi problemlerini tanýmadýðý ortamlarda çözmeye kalkýþýnca ortaya psikolojik sorunlarla boðuþan bir kuþak çýktý. Oysa aile gereken ilgiyi, bilgiyi ve yapýlmasý gerekenleri genel kabuller içinde çocuða vermeye çalýþýrsa, toplumsal deðerlerin insanlarý birbirine baðlayýcý yönü kurtuluþ reçetesi olabilir ve aile çocuðuna kültürün kimliksel özeliðinden bahsederse, herhalde, gençler kendilerini bu kuþak çatýþmasýnýn içinde bulmayacaktýr.
Sonuç olarak yozlaþan bir toplum, yozlaþan bir medya ve yozlaþmaya doðru giden bir insanlýk çýkýyor karþýmýza. Yine de ümit etmek gerek, eðitimin bilinçli nesil yetiþtirme gayretleri hiç bitmemeli. Tv, internet, futbol, gazete, müzik ve daha onlarcasý... Ýlk çýktýklarýnda heyecanlandýrdýklarý insanlarýn sonradan kâbusu oldular. Aslýnda bunlar sadece geliþim için iyi birer basamak olmalýlar. Bilgi toplumuna geçtiðimiz 1950'li yýllardan itibaren kitle iletiþim araçlarý hayatýmýzýn her alanýnda kendine yer edindi. Ve bu araçlarýn her biri kiþisel geliþim için iyi birer araçken, yanlýþ kullanýmlarý onlarý kültürel yozlaþmanýn bir parçasý kýldý.
Ýsmet Tunç