ÝZMÝR... NEREDEN BAÞLASAM NASIL ANLATSAM... Neslihan Acu

02 Aralýk 2009 23:13  

 

ÝZMÝR... NEREDEN BAÞLASAM NASIL ANLATSAM... Neslihan Acu

Neslihan Acu, Ýzmir'de yaþayan bir Ýstanbullu olarak Ýzmir'i tarafsýz bir gözle deðerlendirdi. Yýlmaz Özdil iki yýl önce verdiði bir röportajda Ýzmir'in hangi yönlerini eleþtirmiþti... Rasim Ozan Kütahyalý'nýn "taþralaþan Ýzmir" yazýsý...

ÝZMÝR... NEREDEN BAÞLASAM NASIL ANLATSAM...

Ýzmir’deki taþlama hadisesinden sonra kaç tane Ýzmir yazýsý okuduðumu inanýn ben de bilmiyorum. Herkes yazdý bir þeyler.

Tabii olay yine ana hatlarýyla, Ýzmirseverlerle Ýzmirsevmezler arasýndaki slogancý çekiþmeye dönüþtü. Bu da son derece rahatsýz edici. Çünkü Ýzmir çok büyük çeliþkiler barýndýran, öyle hemen þudur budur diye kestirip atýlamayacak bir þehir.

On yýlý aþkýn bir süredir Ýzmir’de yaþayan bir Ýstanbulluyum. Bu da bana bir avantaj saðlýyor. Þehrin içindeyim ama dýþýndan bakabiliyorum.

Öncelikle þunu söyleyeyim, Rasim Ozan Kütahyalý’nýn taa temmuz ayýnda Taraf’ta yazdýðý “Taþralaþan ve Kavruklaþan Ýzmir” yazýsýndaki görüþlerine çok katýlýyorum. Ýzmir görünüþte çok modern olmasýna raðmen katý bir sosyal hayatý var. Farklý sosyal konumlardaki insanlar birbirleriyle asla kaynaþamazlar. Fiziksel olarak imkansýzdýr bu.

Ýzmir'deki kýlýk kýyafet serbestliði ise maalesef fikir serbestliðini yaratamýyor. Bu tabii entelektüel yaþamýn zayýflýðýyla açýklanabilecek bir durum. Ýzmir’de entelektüel ve sanatsal faaliyetler bir avuç insan arasýnda cereyan ediyor sadece.

Çoðunluk için tek gerçek “eðlenmek”. Eðlenmeye elbette karþý deðilim ama sadece yemeye içmeye ve geyik yapmaya indirgenmiþ bir hayat anlayýþý bir yerden sonra fena halde bayýyor insaný.

Ýzmir tüm o özgür, rahat görüntüsüne raðmen son derece de tutucu. Bir kere, aralarýna yabancýlarý asla almýyorlar. Ben bir Ýstanbullu olarak ilk iki yýlýmý ciddi bir yalnýzlýk içinde geçirdim orada. Hatta yazar olma nedenim budur. Ýstanbul’da asla yazar olamazdým. Yaþamaktan yazmaya vakit bulamazdým çünkü.

2007 yýlýnda Ýzmir Life dergisi için, “Ýstanbul’da yaþayan Ýzmirli gazeteciler Ýzmir’in sorunlarýný nasýl deðerlendiriyorlar” konulu birkaç röportaj yapmýþtým.

Yýlmaz Özdil o gazetecilerden biriydi ve Ýzmir'i övdüðü kadar, ilginç eleþtirilerde de bulunmuþtu o röportajda. Birkaç alýntý:

“Ýzmir’de aðýr bir lokalleþme, aðýr bir köylüleþme süreci olduðunu görüyorum ve bunun sebebi tamamen Ýzmir’in yöneticileri, siyasileri, iþadamlarý.... Ýzmir, Ege bölgesinin diðer vilayetlerine taþra muamelesi yapar. Kendisinde ise Ýstanbul’a ve Ankara’ya karþý ayný kompleks vardýr.... Ýzmir’in iþ dünyasý özellikle 80’lerden sonra ciddi bir erozyona uðradý. Ýkinci ve üçüncü nesil iþadamlarý babalarýnýn onlara býraktýðý devasa iþletmeleri daha büyüteceklerine, satýp rantiye olmayý tercih ettiler. Özellikle Çeþme otoyolu yapýldýktan sonra, ki bence Çeþme otoyolu Ýzmir’i bitiren faktörlerden biridir, çalýþmamayý, üretmemeyi tercih ettiler."

Yýlmaz Özdil, Hürriyet'teki 24 kasým tarihli yazýsýnda Ýzmir'de çeþitli vilayetlerden insanlarý birbirine kaynaþtýran "Atatürk Çimentosu"ndan söz ediyor. Ama iki yýl önceki bu röportajda, "Ýzmir'de kentsel/kültürel ayrýþma neden bu kadar keskin?" soruma þu yanýtý vermiþti:

“Ýzmirli baþkasýný hep ‘öteki’ olarak görüyor. Mesela en son maçta Diyarbakýr taraftarýna PKK’lýlar diye sandalye atýyorlardý. Oysa onlarýn hepsi Ýzmirli. Ama birbirlerini hiç görmedikleri için, o ona PKK’lý diyor. Halbuki ayný þehirde yaþýyorlar. Yani bu durumun farkýnda deðil Ýzmir. Ve gerçekten Ýzmir’i seven Ýzmirli sayýsýnýn azaldýðýný düþünüyorum, çünkü iç göç sadece varoþlara olmuyor, þehrin her yanýna oluyor”

Gerçekten de sýnýfsal farklýlýklarýn, ayrýþmanýn bu kadar keskin olduðu baþka bir þehir yoktur. O yüzdendir ki stadyumlarda hep varolan itiþ kakýþ, geçen hafta sokaða da taþmýþtýr.

Ben Ýzmir’e ilk taþýndýðýmda çok büyük hayal kýrýklýðýna uðramýþtým. Ýzmirli arkadaþlarýmýn anlata anlata bitiremediði, bir zamanlar dünyanýn en güzel þehirlerinden biri sayýlan Ýzmir çok çirkin, tümüyle beton bir þehirdi ve denizin pis kokusu tüm þehre çökmüþtü.

“Bu þehrin yöneticileri, zenginleri amma da duyarsýz ve vurdumduymazmýþ!” diye düþünmüþtüm. Yani, insan yaþadýðý þehrin bu denli çirkinleþmesine, yalý dairesinin az ötesindeki denizin laðým gibi kokmasýna nasýl aldýrýþ etmez ki?

Neyse, sonra Piriþtina zamanýnda o sorun halledildi, deniz temizlendi ama beton Ýzmir aynen duruyor.

Ýzmir çeliþkilerle dolu bir þehir. Alsancak’da bir kafe’de otururken kendinizi Paris’te sanabilirsiniz. Çevrenizdeki Ýzmirliler de Parisli gibidirler. Kendilerine laf söyletmezler, toz kondurmazlar. Milliyetçidirler yani. Ýyi de, Parislinin gururlanmakta hakký vardýr. Eski þehrini, kültürel mirasýný aynen korumuþtur çünkü. Ýzmirli ise hiçbir þeyi koruyamamýþtýr. Geriye bir tek Kordon kalmýþtýr, bir de “ruh” kalmýþtýr. O “ruh” da bir yere kadar yani.

Ýzmir’de iþ hayatý, medya, kültür-sanat hayatý canlanmadan hiçbir þey olmaz. Bunun için de, “Bize ne ülkenin geri kalanýndan, biz burada biz bize ne güzel eðlenip yaþýyoruz iþte!” diyen kafalardan baþka kafalar lazýmdýr.

Sonuçta o eðlenceli, Avrupai hayat Kordon’a sýkýþmýþ kalmýþ durumdadýr.

Az ötede büyük bir yoksulluk vardýr. Az ötede dinci yükseliþleri faþizan örgütlenmelerle engellemeye kalkan güdük kafalar vardýr.

Az ötede büyük bir iþsizlik sorunu vardýr. Þehrin iyi yetiþmiþ gençlerini, tüm parlak beyinlerini Ýstanbul'a kaçýrtan büyük bir iþsizlik sorunu...

Ülke gerçeklerine sýrt çevirerek öncü þehir olunamýyor.

Böyle bir iklime, böyle bir geçmiþe, bu tarihe çok ama çok yazýk oluyor.


NESLÝHAN ACU
MEDYATAVA - 29.11.2009
neslidost@gmail.com

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaþ
0