İzmir'de nasıl bir politik söylem üretmeli? - Berkant Çağlar
06 Temmuz 2013 02:01
İzmir'deki direniş sürecini ulusalcı bir kimlikten kurtarıp daha özgürleştirici toplumsal bir yöne doğru kaydırmak gerekiyor.
'İzmir'de neler oldu', 'Gezi Parkı ile başlayan protestoların İzmir'de vücut bulmuş hali neydi', 'Kendi içinde nasıl özellikleri vardı' gibi üretebileceğimiz sorulara cevap bulmak oldukça güç.
İstanbul ve Ankara'nın aksine İzmir'de politik kültür daha farklı formlarda karşımıza çıkıyor.
Politik katılımın ya da gündemi belirleyen olaylara karşı reaksiyon gösterme kapasitesinin genelde az olduğunu düşünürüm İzmir ile ilgili, ama yeri geldiğinde cumhuriyet mitingleri ile binlerce kişi sokağa çıkabiliyor İzmir'de. Belki de devrimci bir politik kültürünün olmadığını söylemek daha yerinde olur.
İzmir halkı direnişin daha çok başında, 31 Mayıs günü kendini sokağa attı. Birçok ilde olduğu gibi içinde örgütlü ve örgütsüz farklı grupları barındırıyordu.
Ulusalcılar belki daha fazlaydı; ama bu zaten İzmir'in politik coğrafyası ile de ilgili bir durum. Sadece Gezi Parkı değil, son dönemlerdeki alkol tüketimi ve satımına dair düzenlemeler, kamusal alanların yok edilmesine dair endişeler ve laikliğin 'tehlikede' olduğuna dair inançlar insanların sokakta olmasında başka motivasyon kaynaklarıydı.
Süreçte neler oldu?
İzmir'de protestoların yoğunlaştığı ve azaldığı dönemler oldu.
İzmir'deki direnişin de kendi içinde anlamlı bir kronolojisi var. Bu kronolojiyi ayrıntısıyla burada sunmak gerekli değil; fakat altının çizilmesi gereken olaylar var.
Gündoğdu Meydanı'nda kalabalık bir kitle direnişe destek verdi.
Direnenler her zaman aynı yoğunlukta değillerdi; fakat Gündoğdu ortak reaksiyon göstermenin merkezi haline dönüştü.Taksim'de yaşanılan olaylara süreç içinde hızlı reaksiyon gösterilebilmesi önemliydi.
Göreve yeni gelen İzmir Valisi, Gündoğdu'daki çadırlardan İzmir'in EXPO 2020 adaylığından dolayı kaygı duyuyordu. Çadırların kaldırılmasını istemesine rağmen direnişçiler çadırları kaldırmadı; fakat o çadırlar daha sonra sabahın erken saatlerinde polis tarafından kaldırıldı.
Yine ek olarak altını çizebileceğimiz diğer bir konu ise, Gündoğdu Meydanı'nın açık etkinliklerin, film gösterimlerinin, konserlerin, toplantıların yapıldığı bir alana dönüştürülmesi için çaba sarf edilmesiydi.
Bu çabalar direnişi daha örgütlü ve kalıcı hale getirmenin çabalarıydı. Bir yandan da direnişe meşruiyet kazandırıyor ve direnişi kamusallaştırıyordu.
Gezi Parkı’ndaki çadırların kaldırılmasından sonra başlatılan doğrudan demokrasi ve yerel katılımların sürece katılımlarını güçlendirecek park forumları İzmir'de de başlatıldı; fakat hiç şüphesiz, bu forum alanlarının genişletilmesi ve forumlara katılımın artması gerekiyor.
İzmirli tavrı
Yerel forumlara olan katılım, İzmirlilerin aşağıdan demokrasiye olan isteklerini daha görünür hale getiriyor.
Süreç içinde CHP'nin kalesi olarak öne çıkmış İzmir'de belki çokluğu gözardı edilmeyecek bir ulusalcı kitle mevcut; fakat direnişe ve yerel forumlara katılan halk, başka bir dinamikle de karşılaştırıyor bizi.
CHP'nin söyleminin çok hafif olarak da olsa sola kayması büyük bir kitleyi sokağa çıkarmaya motive etti.
İzmir'deki kitleyi sadece dışarı çıkaran CHP'nin değişen söylemi değildi; fakat bu sürecin bu kadar kucaklanmasında etkili oldu.
CHP'nin değişen söylemine ek olarak, İzmirlilerin kent kültürüne uymayan otoriter ve yasakçı uygulamalar, baskılanma hissini yoğunlaştırdı. İzmir'de alkol yasaklarından önce yaşanan internet kullanımını sınırlandırmayı öneren yasal düzenlemeye karşı da onlarca insan sokağa çıkmıştı.
Kamusal mekan
İzmir'de kamusal mekan kullanımları da aslında İzmirlilerin kültürüne dair ipuçları taşıyor. Mesela, havaların ısınması ile birlikte Alsancak Kordon'da, onlarca insan oturur, İzmirlilerin tabiri ile orada çiğdem (çekirdek) çitler. Kimileri biralarını içer; güneşlenenler de vardır, bisiklet sürenler, dostları ile buluşanlar da.
Kordon'da çimlerde oturmak tamamen ücretsizdir. Kordon'un kamusal kullanımı bile yasakçı bir zihniyetin ürünü olan yaşam alanlarının sınırlandırılmasına tepki gösterilmesinin önemli nedenlerinden biri.
Yıllar önce Kordon'un trafik yoluna çevrilmesini de iptal ettirmiş olan İzmir halkı, belki de içten içe Gezi Parkı'nın vücut bulmuş hali olarak Alsancak Kordon'u görüyor.
Bugün Gezi Parkı ile başlayan yaşam alanlarının sınırlandırılması, ileride diğer kamusallıklarında yok edilmesine zemin hazırlayacak.
Bugün sermayeye kazandırılmak istenen Gezi Parkı, neden yıllar sonra Kordon'da da gerçekleşmesin...
İzmirliler, sokakta olmayı, kamusal alanları kullanmayı seviyor. Buna örnek gösterilecek onlarca mekan mevcut. Alsancak'taki Havagazı Fabrikası, İzmir Fuarı, Alsancak Kordon, İnciraltı bu mekanlardan sadece bazıları.
Nasıl bir politika?
İzmir'deki direniş sürecini ulusalcı bir kimlikten kurtarıp daha özgürleştirici toplumsal bir yöne doğru kaydırmak gerekiyor.
Bunun için de sol grupların ve hak mücadelesi içinde yer alan grupların sürece daha sıkı bağlanması gerekiyor.
Özellikle yerel katılımları güçlendirecek park forumlarının organizasyonlarında yer almanın önemine vurgu yapmamız gerekli.
Çünkü İzmir'deki politik kültürün politizasyon sürecindeki eksiklikleri, daha doğrusu Kemalizm dışındaki politikaları tanımama hali yerel direniş sürecini zorlaştırabilir.
Etraflıca düşünüldüğünde İzmir'de dönüştürülmesi gereken büyük bir ulusalcı kitle mevcut; fakat buna ek olarak sosyal demokrasi ile kucaklaşmaya, sol politikalara sıcak bakan, kamusallığı mekansal olarak yaşamaya alışmış bir kitle var.
Tarihsel olarak incelendiğinde de tek partiye karşı Demokrat Parti'yi kucaklamış, desteklemiş bir İzmir var.
İzmir için mutlak Kemalist oluşunu önplana çıkarıp bunu her defasında vurgulayan ve yeniden kuran bir söylem üretmektense özgürlükçü İzmir'e vurgu yapmak politik olarak çok daha yerinde olacaktır.
Bianet