Barış tartışmaları üzerine - İbrahim Akın
05 Mart 2013 16:13 / 1511 kez okundu!
Bu önemli eşikte Türkiye küçük Millet Meclisi (TkMM) İzmir'de "Barış" konulu bir buluşma geçekleştirdi. Bu buluşma 1 Mart'ta İzmir'de, 2 Mart'ta Diyarbakır'da ve 3 Mart'ta İstanbul'da yapılıyor. Bu buluşmalara BŞB Başkanları da karşılıklı davet edilmişti. Maalesef bu atmosfer İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanı'nın mazereti nedeni ile İzmir’de gerçekleşemedi. Ancak katılımcılar arasında yaşanan tartışma hem genelin hem de özel olarak İzmir’in konuya ilişkin düşünsel eğilimini gösteriyordu.
***
Türkiye çok önemli tarihsel sürecin eşliğindedir. “Barış süreci”, “ İmralı süreci” vb. başlıklar altında bu yazıya da konu olan Kürt sorunu etrafında tartışmalar yaşanıyor. Türkiye Cumhuriyeti, ilk kez tarihi ile yüzleşecektir. Bu kadar ciddi bir tarihsel eşiği nasıl geçeceği veya geçip geçemeyeceği sorunsalı etrafında önemli tartışmalar ve politik saflaşmalar yaşanıyor. Bu durum karşısında bütün politik aktörlerin nasıl tutum alacağı çok büyük önem kazandı. Zira alacakları tutum hem Türkiye'nin geleceğini hem de kendi politik gelenekleri bakımından önemli bir karar olacaktır. Bu kritik eşiğin farkında olan duyarlı çevreler ve insanlar her platformda bu konuyu gündem yapıyor, izliyor, kulak kabartıyor.
Bu önemli eşikte Türkiye küçük Millet Meclisi (TkMM) İzmir'de "Barış" konulu bir buluşma geçekleştirdi. Bu buluşma 1 Mart'ta İzmir'de, 2 Mart'ta Diyarbakır'da ve 3 Mart'ta İstanbul'da yapılıyor. Bu buluşmalara BŞB Başkanları da karşılıklı davet edilmişti. Maalesef bu atmosfer İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanı'nın mazereti nedeni ile İzmir’de gerçekleşemedi. Ancak katılımcılar arasında yaşanan tartışma hem genelin hem de özel olarak İzmir’in konuya ilişkin düşünsel eğilimini gösteriyordu.
Dikkatimi çeken konuların başında Türkiye’ye geçmiş tarihlerde gelen göçmen yurttaşlarımız yıllardır sürdürülen milliyetçi (resmi) politikaların etkisinde kalarak en sadık savunucusu halindedir. Söyledikleri şudur; “yıllardır bu ülkede birlikte yaşadık hiçbir ayrımcılık olmadı, devletin bütün kademelerinde Kürtler görev yaptılar, bazı ellerin kışkırtması ile binlerce insanımızın kanına girdiler, biz etle tırnak gibiyiz birbirimizden kız aldık kız verdik" v.b... Bu ifadeleri, katılımcılardan TkMM Diyarbakır temsilcisi ve kendisini mütedeyyin olarak tanıtan vatandaşın naif açıklamalarından sonra söylenenlerden etkilenmeksizin anlamaya dahi çalışmadan sarf edebiliyorlar. Gelinen bu sıcak eşikte "Barış" isteyen, "Çözüm" isteyen ciddi bir kamuoyunun varlığına rağmen kendine aydınım, çağdaşım diyen insanlarımızla İzmir'de böyle bir durumdayız. Aynı ortamda sorunun sahibi ile yüz yüze gelmesine, sorunlarını açıklamalarına rağmen anlamak istemiyorlar. Düşünüyorum ve aklım almıyor. Böyle kardeşlik olamaz, yanındaki sana bağırıyor, hastayım, başım ağrıyor, sağım solum kırıldı yardım et diye çığlık atıyor! O senin bir şeyin yok diyor, duvar örmüş duymak istemiyor ve hala öğretileni tekrar ediyor. Anlamaya çalışmıyor. Empati yapıp ben de aynı durumda olabilirim demiyor.
Kendine sosyal demokratım ya da solcuyum diyen siyasal çevreler bu gerçeğin farkında olamadan, bu algı ile yüzleşme cesareti göstermeden Kürt sorunun geldiği bu aşamada çözüm üreten politika geliştiremezler. Kendine sosyal demokratım diyenler 12 Eylül referandumunda yaşanan sonucun daha ağırını yaşamak istemiyorsa milliyetçilik bayrağına sarılmayı bırakıp, Kürt sorununda çözüm üreten politikalarla toplumun karşısına çıkıp, itirazı olan konuları da açıkça dillendirmeli ve pozitif tutum almalıdır. Sorunun önemini görmek isteyen gözlere İzmir TkMM toplantısı bir kez daha bu aynayı tutmuştur.
Barış süreci sadece Kürt sorununun, demokratik siyasal çözümünü sağlamakla sınırlı olmayan sonuçlar üretecekse herkes bu durumun farkında olan politikalar geliştirmelidir. Özgürlükçü solcular bu tarihsel dönemin farkında olan bir tutumla yüz yıllık tarihsel derinliği olan ve çok insanımızın hayatına mal olmuş gerçekten ağır bedeller ödenmiş Kürt sorununun çözümü konusunda görev almalıdır. Gelinen bu tarihsel eşikte bütün yurttaşlarımızın ortak demokratik geleceği için, her yerde eşitliği ve adaleti gerçekleştirmek için demokratik taleplerini yükseltmelidir.
Uğruna mücadele verilecek bu taleplerin en önemlisi şunlar olmalı; çatışmaların durdurulduğu, barış dilinin kullanılması için gereken önemin verildiği, güven artırıcı açık ilişkilerin kurulduğu, birlikte yaşam kültürünün yaratılması için yaşamını yitiren açı çeken insanlara karşı hassasiyet gösterilmelidir. Yasal ve anayasal düzlemde, farklı toplumsal dilleri, kimlikleri, kültürleri ve inançları eşitlikçi bir anlayış temelinde hukuki olarak güvence altına alınacağı özgürlükçü ve demokratik anlayışın gerçekleştirilmesi uğruna mücadele yükseltilmeli.
Varılacak noktanın ortak geleceğimizle ilgili yaşamsal sonuçları olacağını, bunun da yasal ve anayasal bir statüye kavuşması gerektiğini kabul ederek sorunlara doğayı ve insanlığı ilgilendiren bir açıdan yani hem yeşil hem sol açıdan bakarsak yanıt üretmek gerekir. Bu konuyu başka bir yazıda konu etmek üzere...
İbrahim AKIN
02.03.2013
Son Güncelleme Tarihi: 07 Mart 2013 00:47