Griyi sevmemek için nedenlerim var - Deniz Sipahi

10 Aralık 2013 01:01 / 1634 kez okundu!

 

 

GRİNİN sizdeki ilk çağrışımı nedir?
Genellikle şöyle bir yorum yapılabilir.
“Kesinlikle diplomatik ve ağır bir renktir. Enerjisi düşüktür, ağırlığı ve ciddiyeti temsil eder...”
Kamu dairelerinin griye boyanması bundan mıdır acaba?
Yani zamanında birileri karar vermiş, en ağır, en ciddi renk olduğu düşünüldüğü için griye mi boyamışlardır binaları...

Galiba öyle...
Sadece Türkiye’deki değil, birçok ülkedeki kamu binalarını sevemedim.
Yanlış bir kelime kullanmak istemiyorum, ama bu binaları ben iç karartıcı buluyorum. 
Estetik olmayan, detaylarıyla ilgilenilmemiş herhangi bir şey de bana iyi gelmiyor. Işıksız buluyorum, yani enerjisiz, ruhsuz...
Griyle ilgili şöyle yorumlar da yapılmış:
“Eğer yaratıcılık gerektirmeyen ve insanların çok da düşünmeden iş yapmalarını istiyorsanız gri uygun bir renktir. Ancak, bunun tam
tersi bir etki istiyorsanız ofisinizde griden kesinlikle kaçının. Bir de insanların çok yavaş ve ağır hareket etmelerini istediğiniz bir bölge
varsa orada da gri kullanmanız istediğiniz etkiyi sağlayacaktır...”
Yazı yazarken kafamda bir gökkuşağını düşünürüm hep...
Her renk, her ton iç içe geçmiş olsun.
Fikirler havada uçuşsun, hatta bir fikir sörfü yapabileyim, daldan dala konabileyim. 
İstediğim rengin üzerine oturup dünyaya öylece bakabileyim.
Bir gün kırmızıda, bir gün sarıda, bir gün siyahta, bir gün beyazda soluklanayım.
Sonra yine renkler arasında sörf yapabileyim. 
Düşündüm de galiba böyle bir ortamda değil yazı yazmak, iki kelimeyi bile yan yana getirmekte zorlanabilirim.
Sörf tahtasına binip, ama rüzgarsız denizin ortasında durmak gibi bir şey bu...
Ama “renkler ve zevkler tartışılmaz” denir.
Kırmızıyı seven ne kadar çoksa, beyazın saflığını ne kadar çok önemseyen varsa, siyahın gücünü hep hissetmek isteyenler
çoğunluktaysa, griyi de kendine göre yorumlayanlar da vardır.
Herkesin rengi kendine...
Elbette ben kendimi tarif ediyorum.
Yine de tercihini bu yönde kullananlar için genel algıyı anlatan minik bir yorumu aktarayım.
“Gri rengi seven insanlar genellikle olaylardan uzak durmayı ve karışmamayı tercih ederler. Kuralcı, tutucu ve hareketsizdirler, genellikle
de karamsar ve içe kapanıktırlar...”
İşte böyle...
 
Ama bu griyi çok sevdim
 
HER şeyin siyah ya da beyaz algılandığı bir Türkiye’deyiz. “Ya tarafsız ya da bertaraf” denildiği bir Türkiye’de... “Beyazı sevmiyorsan
siyahı, siyahı sevmiyorsan beyazı tercih etmek zorundasın” denilen bir Türkiye’de... İyi de arkadaş, ben bazen beyazı, bazen siyahı
sevemez miyim? Renkli düşünemez miyiz? İçimden geldiği gibi “Kırmızı...” diyemez miyiz, “Sarı...” tercihimi kullanamaz mıyım? Griye
sığınamaz mıyız, örneğin... 
Ortada kalıp, her tarafı, her düşünceyi, her fikri dinleyemez miyim? Bir moderatör hassasiyeti içinde olamaz mıyım? 
“Size katılmıyorum, ama söylediklerine saygım var” diyemez miyim? “Fikrimi değiştiremezsiniz ama buyrun gelin, istediğiniz kadar
konuşun, size özgür bir ortam vaat ediyorum” önerisinde bulunamaz mıyım?
Diyebilmeliyiz, önerebilmeliyiz, söyleyebilmeliyiz.
Ben böyle bir Türkiye özlemi içindeyim, ben böyle bir Türkiye istiyorum.
Biliyorum yalnız değilim, biliyorum herkes güçlü bir demokrasi için fikirlerin sörf yapmasını istiyor.
Geçenlerde üç genç beni ziyaret etti.
Gediz Üniversitesi’nde okuyorlar.
Kurdukları fikir kulübünü bana anlatmaya gelmişler.
“Gri Düşünce Topluluğu...”
Aralık 2010’da kurulmuş.
Kendilerini “öğrenci merkezli sivil toplum örgütü” olarak tanımlıyorlar.
Türkiye’nin her alanında uzlaşı kültürünün hakim olmasını istiyorlar.
Ağırlıklı olarak siyaset bilimi, hukuk ve uluslararası ilişkiler bölümü öğrencileri kulüpte aktifmiş. 
Bu gençler kendilerini şöyle anlattılar:
“Fikirlerin özgür biçimde ifade edilebilmesi taraftarı olduğumuz ve bizi ancak farklı fikirlerin geliştirebileceğine inandığımız için
topluluğumuz tek bir ideolojiye dayalı olamazdı. Bu durum bizi ara ve merkez bir nokta bulmaya doğru itti. Biz durduğumuz nokta
itibariyle kucaklayıcı ve kapsayıcı bir hal içinde olmalıydık, bu sebepten renk skalasının ortasında bulunan gri bizim düşüncemize sıfat
oldu. Siyaha da beyaza da eşit yakınlıkta olan Gri Düşünce, tüm fikirlerin özgür olarak ifade edilmesinin bir platformu olarak faaliyet
gösteriyor. Türkiye’de sağlıklı tartışma ortamı oluşturmak, farklı fikirlerin aynı çatı altında kavgasız bir şekilde ifade edilebileceğini
göstermek ve sorgulama bilincini geliştirmek amaçlarına sahip olan topluluğumuz tüm etkinliklerini bu kapsam içerisinde sürdürüyor...”
Gri benim rengim değil...
Ben rengarenk olmayı seviyorum, Türkiye’nin de öyle olması gerektiğine inanıyorum. Olayları yorumlarken gökkuşağını hiç
unutmuyorum. Bugün maviyim, yarın sarı, dün belki de kırmızıydım.
Siyah da beyaz da...
Ama bugünün Türkiye’sinde aynı zamanda gri de...
Aferin çocuklar, aferin gençler...
İyi yapıyorsunuz, çok iyi yapıyorsunuz.
Devam edin...
Siz büyükleriniz gibi yapmayın.
Herkesi dinleyin, her fikre açık olun.
İkna olmanıza, değişmenize gerek yok.
Dinleyin yeter...
İnanın çok şey kazanacaksınız, çok şey kazanacağız.
Türkiye’nin gerçek demokrasisini sizler kuracaksınız.

 

Deniz SİPAHİ

Hürriyet, 08.12.2013

 

Son Güncelleme Tarihi: 10 Aralık 2013 14:18

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.