Mehmet Altan'a özür borçlular!.. - Ali Saydam
13 Nisan 2008 05:55 / 1623 kez okundu!
Perşembeyi Cuma’ya bağlayan gece sabahın körüne kadar Ali Kırca’nın Siyaset Meydanı’nı izledim durdum... Bahçeşehir Üniversitesi’nin büyük konferans salonunun sahnesinde sol tarafta AB karşıtları (Sinan Aygün, Profesör Erol Manisal
Altan, geçen hafta SkyTürk’te Şirin Sever’le birlikte sunduğumuz TV programı Bildiğin Gibi Değil’de konuktu. Sıradan sayılacak derecede yalın, ancak son derece önemli şeyler öğrenmiştim o programda. Her şeyden önce de “Avrupalı ile AB’nin aynı şeyler olmadığını”... Bu aradaki farkı fark etmenin ne kadar önemli olduğunu Kırca’nın programı sırasında kan gövdeyi götürürken daha da iyi gördüm.
Eser Karakaş Hoca’nın meseleyi son derece net ve sade bir biçimde ortaya koymasını dikkatle izledim: “Cumhuriyetin 100’üncü yılında Türkiye’yi nerede görmek istiyorsunuz? 170 ülkenin sıralandığı listede şu anki bulunduğu yer olan 80’li sıralarda mı yoksa 40’lara tırmanmış halde mi? Türkiye 15 yılda oraya gelebilir.”
Peki nasıl gelir? Karakaş’a göre (Altan’a göre de) tek yol AB! Ya AB karşıtlarına göre yol ne? Onların da 80’li sıralarda kalalım diyecek halleri yok ya... Peki hangi yolu öneriyorlar? Bunu anlamak mümkün olamadı. En azından o gece... Ulusalcıların söylemi net aslında: “AB olmasın!”
“AB’ye haysiyetli giriş” gibi her yana çekilir ve somut sonuçlara işaret etmeyen bir söylemleri de yok değil... Peki gelişme modelleri ne?
“Damarlarımızdaki asil kan!”... Bu bile bir cevaptır... Onu da duymak mümkün olmadı... En azından o gece...
Bir iki ilginç saptama dışında, amacı işi kayıkçı kavgasına dönüştürmek isteyenlerle bu tuzağa ve tencere dibin kara seninki benden kara durumuna düşenlerin anlamsız itiş kakışı içinde geçti program. Ali Kırca bile bir yerinde sıkıldığını ifade etti. Sonuna doğru da Erol Hoca ile Eser Hoca sahneyi terk edip gittiler zaten...
Benim altını çizmek istediğim konu Mehmet Altan ile ilgili. Altan bizim programda ısrarla neyi savunmuştu? Türkiye’nin gelecek tasarımına soyunanların sıkı sıkıya AB süreçlerine ve evrensel hukuk ilkelerine sarılmaları gerektiğini...
“Siyasetçinin peşinden, üstelik yanlışının arkasından giderek entelektüel olunmaz. Entelektüelin kendi evrensel doğruları vardır.”
Peki tam da o günlere gelinirken bazı yazarlar ne diye eleştiriyorlardı Altan’ı?
“Kemalizme göz süzüyor!”, “Liberal ama demokrat değil!”, “Sözde demokrat!”, “Mahvolacak, yok olacak!”
Neden birden bu kin? Çünkü Altan, “Özgürlüklere türban üzerinden bakılamaz!” demişti, “AB standartlarını ve gerekli uyumu, hukuk ilkelerini savunma ekseninden uzaklaşmamak gerekir...”
Sonra ne oldu? AK Parti MKYK’sı toplandı. İlginç kararlar alındı. Önce AK Parti kurmayları ve üst yönetimi, ardından, sanki AK Parti sıfır hata ile yoluna ilerliyormuş havası yaratmaya çalışan mürit tadında AK Parti yandaşı ‘amatör siyasetçiler’, Mehmet Altan’ın önerdiği siyasi konumlanma çizgisine hızlı bir dönüş yaptılar: AB standartları ve evrensel hukuk ilkeleri...
Sizce birilerinin kalkıp “Kusura bakma Mehmet kardeş, seni gereksiz yere hırpalamışız” demesi gerekmez mi?
Ali Saydam
Akşam Gazetesi
13 Nisan 2008