Sadelik - Rengin Soysal
12 Ağustos 2008 05:29 / 1912 kez okundu!
"Sadeliğe övgüler düzsek de çok zaman, nedense duygularımızı sadeleştirmeyi pek düşünmüyoruz. Onları sadelikle yaşamayı unutuyor, hislerini sadelikle sunanları göz ardı ediyor, gösterişin aldatmacasına kapılıyoruz. Söylenenleri yapılanlardan çok önemsiyor
***
Birkaç dakika süren şatafatlı ve patırtılı havaifişek gösterisi bittiğinde, başını hafifçe yukarı doğru kaldırmış yakışıklı adam, “yıldızlar gözüktü” diyor. Fişekler ışıklı bir fıskiye halinde göğe yükselip, rengârenk bir şelale güzelliğiyle gürüldeyerek akıp gitmeden evvel dikkatimizi çekmeyen, bol yıldızlı koyu lacivert gökyüzünü huşu içinde seyrediyoruz. Karanlıkta fosforlanan kedi gözleri gibi parıldayan binlerce yıldızla donanmış gecenin asude görkemiyle adeta büyülenerek… Daha kısacık bir an öncesi o debdebeli “ayinin” gölgesinde kalmış ihtişamı ancak o zaman fark ediyoruz…
Kısa süren ateşli bir aşk sonrası keşfedilen, sessiz ama engin bir sevdaya benziyor…
Tıpkı böyle, envai renkte ateş toplarına dönüşmüşçesine alevli ve coşkulu duygular yaşıyoruz bazen… Öyle göz alıcı, o kadar tantanalı ki yalnızca ona odaklanıyoruz. Kulaklarımız, onun gürültüsünden, başka her sese sağırlaşıyor; gözlerimiz kamaşıyor, körleşiyoruz ötesinde var olanlara… Diğer her duygunun önüne geçiyor, kendi dışında ne varsa bastırıyor şamatasıyla… Bir müddet sonra ya o “ateşlerden” biri üzerimize düşüp yakıyor bizi, yaralanıyoruz ya da onca gürültüden yoruluyoruz hatta sıkılıyoruz uzun sürerse…
Bütün o şaşaa sadece bir görüntüden ibaret çünkü… Gerçeklerin üzerini örten bir yanılsama…
Ne ruhumuz ne bedenimiz dayanamıyor doğal akışından fazla uzaklaşmaya…
Tabii ve kendiliğinden olan şeylere alışsak da bıkmıyoruz onlardan; güneşin doğuşunun, mevsimlerin değişmesinin, yağan yağmurların her zaman farkına varmasak da onlardaki en küçük bir değişiklik, bir aksama bütün hayatımızı etkileyip altüst eder oysa…
Avaz avaz aşkını haykıran, her an varlığını gözümüze sokmaya çalışan, bütün ilgiyi her daim üstünde toplamaya çalışan bir âşıktan ziyade, bizi sükûnetle saran, süslü püslü sözleriyle değil davranışlarıyla sevgisini ispatlayan ve aslında bunu kanıtlama gereği duymayıp içinden öylesi geldiği için yapan bir sevgili belki esas ihtiyacımız olan…
Sadeliğe övgüler düzsek de çok zaman, nedense duygularımızı sadeleştirmeyi pek düşünmüyoruz. Onları sadelikle yaşamayı unutuyor, hislerini sadelikle sunanları göz ardı ediyor, gösterişin aldatmacasına kapılıyoruz. Söylenenleri yapılanlardan çok önemsiyoruz.
Halbuki, çiçek getirmeyi hiç ihmal etmeyen bir sevgili bir kez olsun anlamayabiliyor sizin içinizden geçenleri… En hoş en baştan çıkarıcı komplimanları yapmasını biliyor fakat değer verdiğiniz şeyleri umursamıyor mesela… Yanınızdayken en ateşli âşık o, ayrı olduğunuzda ise verdiği sözleri hatırlamıyor bile… Zaten sizi can kulağıyla dinlediği de yok… O kendi arzularıyla meşgul ve tek ihtirası herkesin onunla alakadar olması… İlgilerin merkezinde bulunması…
Havaifişekler misali, böyleleri çok ön plana çıkıp hakiki güzellikleri gözlerden kaçırsa da çabuk sönüyorlar…
Özleyip ara sıra görmek isteseniz de üst üste birkaç kez tekrarlandığında kolayca usanıyorsunuz…
Nitekim aynı akşam değişik yerlerden yeniden atılan fişeklere kimse başını çevirip de bakmıyor…
Tek faydası herhalde, ancak nadiren rastlandığında bir özellik taşıdıklarını görüp, onların yüzünden farkına varamadığınız gerçek ihtişamı keşfetmeniz oluyor…
12.08.2008
Taraf Gazetesi