Sesini Kaybeden Þehir: Böyle Bir Kars - Sait Çetinoðlu
06 Þubat 2012 08:45 / 1650 kez okundu!
Býrakýp ardýmda yuvamý
Nehir kýyýsýndaki harap evimi
Býrakýp Kars kentini
Bahçelerini ve derin mavi göklerini,
…
Gezinip dururum þimdi hep baþka þehirlerde
anayurdum gözlerimin önünde
Yeghishe Charents
Böyle Bir Kars[1] adýyla yayýmladýðý incelemesinde Ludmila Denisenko, her ayrýntýsýnýn ve her nesnesinin dikkatle ve önemle çizildiði naif bir Kars tablosu çizer. Kars’ýn hiçbir köþesini ve hiçbir nesnesini unutmadan nerdeyse her santimetrekaresini özenle çizip okuyucusuyla paylaþtýðý eseri bir entografik inceleme olduðu kadar Kars’ýn, bir þehrin sesini kaybetmesinin de tarihidir ayný zamanda.
Denisenko, eserinin yazýlýþ öyküsünü þu cümle ile özetler: Ölüm karanlýklara gömülme, yok olma olmamalý. Dilerim Kars benden çok yaþasýn. Ancak en azýndan bizim oradaki varlýðýmýzýn öyküsünün yaþayacaðýný garantiye almak için bu kitabý yazmaya karar verdim. Denisenko’nun bizim oradaki varlýðýmýz dediði Kars’taki Rus kökenli “TC” vatandaþlarýdýr. Denisenko, çiçeði, böceði, daðý, nehri, dillere destan mimarisi, sokaklarý, bakkalý, kasabý, sinemalarý, tiyatrolarý, operalarý, deðirmenleri, hamamlarý, bayramlarý, kazlarý, faytonlarý, kýzaklarý, peyniri ve balý ile birlikte bize bir zamanlar Kars’ta yaþayan ve cumhuriyetle solan bu rengi hatýrlatýr… Estonlar, Duhaborlar, Malakanlar, Almanlar, Polonyalýlar, Litvanyalýlar, Ruslar…
Ne yazýk ki bu renkler artýk Kars’ýn bu günkü puslu tablosunda yer almaz.Tek millet- tek dil politikasý Kars’ýn bu olaðan üstü renklerini ortadan kaldýrmýþ bir anlamda soldurarak bugünkü puslu tablosunu yaratmýþ, bir kentin nefesini keserek sesini kaybetmesine neden olmuþtur : Kendimi bildim bileli bizim evde Kars konuþulur: Kars'ta þöyleydi, böyleydi. Ben de evlenip çoluk çocuða karýþtýðýmdan beri hep Kars anlattým sevdiklerime. Gün geldi; anlattýracak, soracak insanlarýmýz da tek tek bizi terk etti: Merak ettiklerimizin cevabý olmadýðýnýn ayýrdýna vardýk acýyla. Bizler de Kars'ta yaþadýk, bizler de Kars'ý sevdik. Hem de ne sevdik; genlerimize iþledi adeta; sevinçlerimizin, üzüntülerimizin, düþlerimizin odaðý oldu Kars.
Biz bu yazýda Kars’ýn kültürel ve etnografik zenginliðinin incelenmesini bir sosyal antropolaga ya da halk bilimciye býrakarak, Kars’ta uygulamaya konulan etnik temizliðe odaklanýrken, Denisenko’nun özlü Karslý tanýmýna yer vermeden de geçemiyoruz: Tarih boyunca sürekli olarak el deðiþtirmiþ olan serhat þehri Kars'ýn tarihi hep yeni hükümranlarýn politikalarýna ayak uydurma ya da reddetme tarihidir ayný zamanda. Bu nedenle Kars her daim kiþilikli olmuþ, Kars'tan çýkan insanlar hep farklý olmuþ, baþkalarýnýn arasýndan sýyrýlmýþlardýr hep.
Malakanlar
“TC” nin kurucu ideolojisi düþman paranoyasý ile maluldür. Bu bakýmdan kurucu kadro kendinden baþkasýný düþman olarak algýlar.Karsý oluþturan renkleri ve etnik çeþitliliðine tahammülsüzlüðü de buradan kaynaklanýr. Bu unsurlar hakkýnda raporlar tutulur ve bunlarýn tüketilmesine karþý her tür çabaya baþvurulur. Bölgeyi iyi bilen kurucu kadrodan Karabekir bu politikalarýn hayata geçirilmesinde en önemli figürlerinden biridir. Kâzým Karabekir, övgüyle söz etse de onlarýn Malakanlardan tehlikeli ve þüpheli unsur olarak görülmelerine yol açan raporlarý da yine kendi tutmuþtu. Bu barýþçýl Malakan halký kimseye yaranamamýþtýr. Rus Çarlýðý Malakanlarýn halký hakim kilise yolundan çýkaracaklarýndan Türkiye Cumhuriyeti ise bölge halkýný Bolþevikleþtirebileceðinden korkmuþtu.
Malakanlarýn cemaat yaþamý, paylaþmacý yaþam görüþleri o dönemde tüm dünyada yoksul halklar arasýnda ilgiyle karþýlanan "komünizm'le suçlanmalarýna neden olmuþtu. Onlarýn bu doðal yatkýnlýðý, Rus elçisi Medivani, daha sonra da Mustafa Suphi'nin köylerini ziyaret etmesi Kâzým Karabekir'in sözleriyle "kendi halinde çalýþkan bir kavim olan Malakanlann ifsad edilmesine ve felaketlerine sebep olmuþtu"
Kurucu kadro etnik temizliðin en önemli aparatlarýndan biri olarak zorunlu askerliði görmüþtür. Malakanlarý askerlikle tehdit ederek coðrafyalarýndan ayrýlmalarý zorlanacaktýr. Bunun için yönetimin görünür bir zor kullanýmý da yoktur! Bu unsurlar kendiliklerinden yerini yurdunu terk etmektedir.
Oysa 13 Ekim Kars Anlaþmasý’nda kararlaþtýrýlan durum tam tersidir. Kars’taki azýnlýk unsurlarýn askerlik yükümlülüðü yoktur. 13 Ekim 1921'de Kars'ta Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan arasýnda imzalanan dostluk anlaþmasýnýn 11 numaralý maddesi þöyleydi:
"Baðýtlý taraflardan birinin öteki tarafýn topraklarýnda oturan uyruklarý, yerleþmiþ olduklarý ülke yasalarýndan doðan hak ve görevlere uygun biçimde iþlem görmekle birlikte, ulusal savunmaya iliþkin yasalardan baðýþýk tutulup onlara uymalarý istenilmeyecektir. Aile veraset haklarý ile ehliyete iliþkin iþlerde de taraflarýn uyruklarý iþbu madde hükümlerinin dýþýnda kalacaklardýr. Bu konular bir özel anlaþma yapýlarak çözümlenecektir."
Malakanlarýn ulusal savunmaya iliþkin yasalardan baðýþýk tutulacaðý kararlaþtýrýlmýþ olduðu halde Türkiye antlaþma sonrasýnda bu madde ile vermiþ olduðu taahhüte uymamýþ, Malakanlarý askere almaya kalkýþmýþ, onlarý Türkiye'den gitmeye zorlayacak bir politika benimsenmiþti.
“TC” imzaladýðý anlaþmayýdaha mürekkebi kurumadan ihlal etmekten çekinmez: Çiçerin’in Büyükelçi Ali Fuat Cebesoy’a verdiði notalarda “Kars bölgesinde yaþayan Rus halkýnýn zorla askere alýnmasý da XII. maddeyi ihlal edici keyfi bir harekettir ve bunu da þiddetle protesto ederiz..." denmesine karþýn, bir þey deðiþmez. Bunu R.S.F.S.C. Dýþiþleri Halk Komiseri Çiçerin 13 Kasým 1921 tarihli son notasýnda:
"Rus hükümeti üzüntü duyarak defalarca yaptýðý uyarý, protesto ve istemlerine raðmen, Kars bölgesinde yaþayan Rus halkýnýn her türlü yasa dýþý kovuþturmaya ve baskýya hedef olduðunu belirtmek zorundadýr. Daha önceleri de belirtmiþ olduðum gibi Rusya ile Türkiye arasýndaki iliþkilerde özellikle bu soruna büyük önem vermekteyiz. Ancak bu günlerde Kars bölgesinden almýþ olduðumuz haberler; Türk makamlarýnca Rus halkýna karþý baský hareketlerine son verilmediði gibi tersine, daha da arttýrdýðýný göstermektedir. Bütün haklar ve Moskova anlaþmasý hükümleri çiðnenerek, Sovyet topraklarýna geçmek isteyen Malakanlar Türk uyruklu kimseler gibi kabul ediliyor, üstelik silah altýna alýnýyor. Bu ise eþine zor rastlanýr bir keyfi davranýþtan baþka bir þey deðildir (...) Bu dayanýlmaz eylemleri þiddetle protesto edip isyan duygularýmý açýklarken özellikle Türk temsilcisi Kâzým Karabekir'in Rus temsilcisi Yoldaþ Ganetski ile yaptýðý görüþmelerde, Kars ilini terk etmek arzusunu bildirmiþ olan Malakanlarýn Türk uyrukluðunda kalmasýný ve silah altýna çaðrýlmasýný kabul ettiðimi iddia etmesi karþýsýnda duyduðum þaþkýnlýðý ifade etmek isterim. Hiçbir aslý ve dayanaðý olmayan bu iddia beni son derece hayrete düþürüyor ve resmen þunlara bildirmeme zorluyor: bu asýlsýz iddialardan çýkacak bütün sonuçlar ve bu sonuçlara kanan ve þaþýran Rus temsilcilerinin yapacaklarý herhangi bir açýklamanýn hiçbir hükmü yoktur. Rusya hükümeti Kars bölgesinden çýkmak isteyen ve bu isteklerini resmen bildiren bütün Malakanlarýn Rus vatandaþý olarak sayýlmasýný, Malakanlarýn Türkiye'de askeri göreve alýnma giriþiminin yasa dýþý kabul edileceðini ve þimdiye kadar bu üzücü olaylara meydan veren Türk sorumlularýnýn cezalandýrýlmasýný resmen ve kesinlikle talep eder. Þunu da ekleyeyim ki vaktiyle Rusya'ya göç etmek olanaðýna sahip olmayan Malakanlarýn bugün bulunduklarý yerde bir yýl daha kalma haklarý bulunduðuna iliþkin resmi bir mutabakat bulunmaktadýr[2] (...)Türkiye'de kalma kararýný alan Malakanlara gelince, bizce bu Malakanlara, milli azýnlýklarýn haklarýna karþý saygý gösterileceðini belirten Misak-ý Milli'nin Moskova antlaþmasý ile kabul etiðimiz ilkelerin uygulanmasý doðru olacaktýr.”
2 Aralýk 1921 tarihli notada ise, Hýristiyanlarýn muaf tutulduðu askerliðe tabi tutma uygulamasýna deðinilerek,
"Kilikya'da bütün Hýristiyanlar, Kars'ta ise diðer Hýristiyanlar askerlik görevinden muaf tutulurken, Çarlýk zamanýnda bile askere alýnmayan Malakanlar bugünlerde silah altýna alýnýyorsa bunun ne anlama geldiðini çok iyi anlamaktayýz" denilmektedir.
1922'de savaþ sonrasýndaki anti-Bolþevizm saplantýsýnýn kurbaný olan yirmi binden fazla Malakan, Türklerle evli kýzlarýný, ölülerini, hemen hemen tüm mal varlýklarýný býrakarak kýrk yýl önce geldikleri Kars'tan istemeye istemeye aynlmýþlardý. Dayatýlan tüm koþullara boyun eðen küçük bir Malakan azýnlýk Türkiye'de kalmýþsa da gözlerin sürekli üzerlerinde olmasý, anlamsýz baskýlar ve "at nalý tabyasý" denilen ve tabyadan askeri hapishaneye çevrilen yerde sudan bahanelerle hapis tutulmalarý ve dövülmeleri gibi kasýtlý uygulamalar sonucu 1962 sonrasýnda da Sovyetler Birliði'ne ya da Amerika'ya göç etmeyi seçeceklerdi. Hayatta kalanlarýn anlattýklarýna bakýlýrsa Malakanlar Türkiye'yi terk etme kararý aldýklarýnda lider sayýlan köyün yaþlýlarý günlerce nezarette tutulup sorguya çekilmiþ hatta falakaya yatýrýlýp bazý sorularý yanýtlamalarý istenmiþti. Yaþlý baþlý adamlar þiþmiþ ayaklarýyla yürümekte güçlük çekiyorlarmýþ çýktýklarýnda. Malakanlara uygulanan baský ve þiddet diðer unsurlar içinde geçerlidir.
Askerlik ayrýmcýlýðýn ve baskýnýn en rafine yaþandýðý bir kurumdur. “Azýnlýklarýn” zorunlu askerliði yaþamlarýnýn bu kesitinde ayrýmcýlýðý ve baskýyý iliklerine kadar hissettikleri bir zaman dilimidir. Askerlik yapmýþ olan bir Karslý kuzen þöyle yazmýþ: Askerde boyuna zincirle takýlan ufak plakalara künye denir. Adýn, soyadýn, þuben, tertibin, kan grubun bu künye üzerindedir. Sað alt köþede ise Müslümansan M, deðilsen GM harfleri yazýlýdýr. Biz gayrimüslim askerler de birbirimize General Motors diyerek þakalaþýrdýk." Her azýnlýk unsurda olduðu gibi Kars azýnlýklarýnýn zorunlu askerlikle ilgili olumlu bir yaþantýlarý yoktur. Askerlik hem kendileri hem de aileleri için katlanýlmazdýr. Denisenko iki trajik örnek verir: 1960'larda kendinden küçük kardeþi askere gitmiþti. Ýlk çocuðu kuzinim Sonya'yý doðurduðu yýldý. Anya teyzenin kardeþi askerde nasýlsa vurulmuþ ölmüþ, cenazesini getirip bizim eve teslim etmiþlerdi. Kocaman uzun sandýk evin önündeki camekânlý balkonda köye nakledilmeyi bekliyordu. Kimse lohusa Anya teyzeye bu acý haberi vermeye cesaret edememiþti. Derken sandýk gözünden kaçmamýþ, içinde ne olduðunu sormuþtu. "Yað, köye gidecek!" diyerek geçiþtirseler de harika yemekler yapan Anya teyze taze yaðdan biraz almak istemiþ, kendi kendine kapaðý kaldýrdýðýnda ölmüþ kardeþiyle karþýlaþýnca dünya baþýna yýkýlmýþtý. O günden sonra o munis kadýn bir daha kendine gelemedi. Kolya – Nikolay amcanýn askerliði sýrasýnda ne yaþamýþsa ayný insan olarak askerlikten dönemeyecektir.Askerden döndüðünde ayný insan deðildi. Bütünüyle huyu suyu deðiþen Koka önce alkol, sonra da uyuþtuurcu haplar kullanmaya baþlamýþ ýþýklý halini yitirmiþti. Askerlik Kolya’yý yýkýma uðratmýþtýr.
Cumhuriyet'in ilk yýllarý geçip de Türkiye'de komünizme karþý tedbirler alýnmaya baþlandýðýnda, devletin eski refleksi bir kez daha devreye girmiþtir: Güven duyulmayan, devletin zaaf gördüðü bölgelere, baþka bölgelerden oranýn nüfusu ile uyuþmasý zor bir kitle getirilip yerleþtiriliyordu. Malakanlarýn Türkiye'ye geldikleri gibi gitmelerini saðlamak için ilk adýmlar böyle atýlmýþtý… Komþularý Malakanlarýn tarlalarýna, kendi ekmedikleri ürünleri toplamaya dadandýlar. Malakanlar buna seslerini çýkarmadýlar. Ancak bu kez de kendileri açlýkla yüz yüzeydiler. Bir gün bir Malakan köylüsü komþusunu tarlada son patatesleri de çalmaya yeltenirken yakalar. "Ýsteresen onlarý alma da ben tekrar ekebileyim, o zaman yeni patateslerden alabilirsin" der.
Aslýnda hiçbir zaman Malakanlardan gelen bir tehdit söz konusu deðildir. Savaþ döneminde Malakan köylerinde askerler beslenir. Bunlardan biri de Çakmak köyüdür. Çakmak köyünde ordugâh kuran Türk ordusuna; günlerce sýcak ekmek, 300 hayvan kesip taze et saðlamýþ, köylülerin askerlere adeta çocuklarý gibi baktýklarý anlatýlýr. Çakmaklý Malakanlar zafer zamanýnda da defalarca Kazým Karabekir'le maiyetindeki kiþileri þenlik çadýrý kurup günler süren ziyafetlerle aðýrlamýþlardý.
Devlet nihayet politikalarýnýn sonucunu alarak Malakanlarý kovmayý baþarmýþtýr. Ancak Malakanlar giderken bunu ifade etmekten çekinmezler: Çalgavur'un Malakanlarýnýn Türklerle evli olmayanlarýnýn tamamý 1962'de Rusya'ya göçmüþ. Köyün en soylu ve zengin insanlarýndan biri olan Simyon Dayý hem çok zengin, hem kültürlü hem de herkesin saygý gösterdiði dürüst bir adammýþ. Bu nedenle vali, askeri erkân onunla ahpaplýk eder birlikte gezer, yer, içerlermiþ. Rusya'ya gitmeye karar verdiklerinde Kars'ýn ileri gelenleri onu vazgeçirmeye gelmiþler; "gitme, etme" demiþler ama Simyon bütün dobralýðýyla "Vallahi suç sizde" diye cevap vermiþ. Ne de olsa Denisenko’nun dediði gibi Karslýdýr!
Devlet, Malakanlarýn kiþisel mallarýný yanlarýnda götürme izni vermiþti ama para götürmeye izinleri yoktur. Bu nedenle çoðu altýna çevirdikleri paralarýný köylerine gömerek gitmiþlerdir. Bu altýnlar onlar gittikten sonra bütün bölge ve evleri deþilerek arandý. Simyon amca gibi bazýlarýnýnki bulunmuþ; ama yerli halk bu paralarýn uðursuz olduðuna inanýr ve Çalgavur'un daðýnda bir Kürdün davarlarýný otlatýrken Malakanlarýn gömdüðü bir teneke altýn bulduðunu ancak bu paranýn ona haram olduðunu, hiç hayrýný görmediði gibi tam bir yýl sonra ayný daðda donarak öldüðünü anlatýrlar.
Kýsaca Kars azýnlýklarý için “Cumhuriyet” Kars’ta ayrýmcýlýk, baský ve sürgün olarak tecelli eder: Cumhuriyet kurulduktan sonra Kars'ta önceleri bir süre her þey teslim alýndýðý gibi býrakýlmýþ. Ancak izleyen yýllarda devlette bir güvenlik kaygýsý oluþmuþ. Buradaki beyaz ordu kalýntýsý Rus asker ailelerini Kastamonu, Çankýrý, Yozgat gibi iç bölgelere sürmüþler. Sadece asker ailelerinin sürülmüþ olduðu iddia edilse de, bugün Ýstanbul Teknik Üniversitesinden emekli olmuþ Malakan kökenli bir ünlü hocanýn deðirmenci olan babasý Alexandr Popkov ile kardeþi Yosif'in de Çankýrý'ya sürülmüþ olduklarý biliniyor. Hocanýn deðirmenci babasý Çankýrý'da gazinoda çalýþarak ailesine bakmýþ.
Sýnýrlý Arþiv belgelerine baktýðýmýzda Kars’tan ilk sürgünlerin 1.6.1924 öncesinden baþladýðýný anlýyoruz. Ýskan ve Aþair Umum Müdürlüðü’nün Kars'a yazdýðý bir yazýda "Kars'tan baþka yerlere nakil ve iskan edilen muhacirlerin miktarlarýyla nerelere iskan edildiðinin bildirilmesi"ni istediði bir yazý var, 1926’da bir baþka sevkiyatýn yapýldýðýný 20.11 26 tarihinde "Kars’tan sevk edilen mültecilerin yol masraflarý için istenen paranýn Sivas'a gönderildiði" söylendiði yazýdan anlýyoruz, bunlarýn muhtemelen Yozgat'a sevkiyatýn yapýldýðý 20.11 26 tarihli "Kars’tan Yozgat’a sevk olunan mülteciler için iaþe ve yol masraflarýnýn karþýlanmasý için havale gönderildiði" yazýsýndan çýkarmak mümkün,
Bir baþka 8.12. 26 tarihli yazýda "Kars’tan nakledilecek muhacir ailelerinin sevklerinin ilk bahara tehiri” söylendiðine göre baþka kafileler de var. Bu sevkler için sürgün terimi kullanýlmamýþ, bu sürgünlerin gayrimenkulleriyle ilgilenilmesi de ilk Ermenilerden baþlanmýþ. 30.6.1924 tarihinde "Kars vilayetinde Ermeni emvalinden ne kadar ev bulunduðunun tesbiti" istenmiþtir.
9.1.1929 tarihli ve 7547795-29 sayýlý kararnamede "Rusya ve Kafkasya’dan gelerek Kars , Ardahan ve Artvin'e yerleþen ve oralarda ikametleri mahzurlu görülerek iç vilayetlere nakledilen þahýslardan hasta ve ihtiyar olanlarýn memleketlerine iadelerine" dair bir kararname var. Buna göre sürgünler 1928’den önce baþlamýþ olmalý. 3.1.27 tarihinde Halk Partisi müfettiþi Esat bey (muhtemel Ahmet Esat Uras’týr) bir Kars Raporu [3]hazýrlamýþtýr. Sürgünler muhtemelen bu rapor sonucu olmalý. 8.3.1939 tarihli maliye ve adliye vekilliklerince "önceleri Rus istilasýnda bulunan Kars ve diðer yerlerinde ki birtakým mütegallibenin araziye sahiplik iddialarý üzerine bir takibat" yapýlarak raporlanmýþ. Bu rapor, Kürtlerle olan mutabakatýn Þeyh Said ve Aðrý direniþi esnasýndaki bozulmasýndan kaynaklýdýr. Daha önce kullanmasýna göz yumulmuþ Ermeni gayrimenkullerin Kürtlerin elinden alýnarak sürgüne gönderilmelerine dairdir. Buna benzer sürgünler de devam eder: 20.9.1931 tarihinde Çýldýr’dan sürgün edilen 200 aile, Hamiþoðullarýnýn sürgünü 5.6.1936’da … gibi.
Rus Azýnlýklar
Denisenko, Kars’taki baský ve ayrýmcýlýða verdiði bir çok örnek verir, bunlarýn içinde bir genç kýzýn yaþadýklarý çarpýcýdýr: Karsta teðmenlik yapan ve birkaç sene evvel askeri okuldan mezun olup üstteðmen olmaya hazýrlanan Feyyaz adýnda genç bir adamdý. Askeri okuldayken Rusça öðrendiði için Kars'a gönderilmiþti. Haftada bir evimize gelip ders alýr, konuþmasýný ilerletmeye uðraþýrdý. Kardeþlerim telaffuzunu komik bulup onunla dalga geçerlerdi. Aradan aylar geçti, arada beni sinemaya, orduevindeki yemeklere falan davet etmeye baþladý. Tipim olmasa da, genç insanlarýz, arkadaþ olmanýn zararý olmaz diye onunla ara sýra yürür, sohbet ederdim. Bir gün yine sinemaya gidecektik, baktým gelmedi. Ders günü geldi, geçti gelmedi. Ben ne olduðunu merak ederken arkadaþlarýndan biri onun Kars civarýnda bir yerde gözaltýnda hapis olduðunu haber verdi… O gün aðzýmla kuþ tutsam asla bir yerden öteye geçirilmeyeceðimi, adeta damgalý sýnýfa mahkûm olduðumu anladým. Biz gözlerinde hep gavur kalacaktýk ve her fýrsatta bu yüzümüze vurulacaktý. Bu olay üzerine iþimden ayrýlmaya karar verip istifa ettim. Bana nedenini sorup durdular. Cevabým 'Siz benden daha iyi bilirsiniz'di. Kars’ta azýnlýklarla arkadaþlýk kurmak dahi tehlikelidir!
Kars’ta da baþka boyutta bir McCarthy’cilik peydahlanmýþtýr. Bunda da en büyük zararý Rus azýnlýklar görmektedirler: Rus düþmanlýðý, komünizm düþmanlýðý ile katmerlenmiþ, "Moskof uþaðý" düþmanlýðýna dönüþmüþtü. Bolþevizmi ciddi bir tehlike olarak gören siyasal çevrelerde Bolþeviklik konusunda cadý kazanlarý kaynatýlmaya baþlanmýþ; anlayan anlamayan herkes çoðu zaman siyasal iktidarýn yanýnda yer almak dürtüsüyle insanlarý Bolþevik olmakla suçlamýþ, ülkeyi Bolþeviklerin ele geçireceði yolunda senaryolar üretmiþlerdi. Bu kiþilerden biri olan Rýza Nur, Moskova'ya görüþme için gönderilen heyette yer almýþtý. Rýza Nur tuttuðu raporlarda bazý Karslýlarý ihbar etmiþti. O yýllarda Ani'yi gidip görmek bile tehlikeliydi ve þüphe çekerdi. Ýnsanlar Ani'yi geziyor, Rus Konsolosluðu’nun önünden fazla geçiyor gibi gerekçelerle MÝT tarafýndan izleniyor, sorguya çekiliyor, iþkence görüyorlardý. Rýza Nur, bir baþka giriþiminde Ani kentinin taþ üstünde taþ kalmamacasýna imha edilmesini de hükümete önerecekti. Ankara'daki Meclis ise bir taraftan Bolþeviklerle iyi geçinmeye dikkat ederken diðer taraftan ülkede Bolþevizmin ve sosyalist düþüncenin engellenmesi için her türlü önlemi almayý sürdürüyordu.
Bu baský aparatýnýn en önemli ayaðý Kars’a gönderilen devlet görevlileridir. Bu görevliler özel görev için orada bulunmaktadýrlar: Bu gibi nedenlerle Kars'ta büyük bir terör estirildiði, baþka bölgelerden tayin edilmiþ memurlarýn yerli halký suçlayarak, gözdaðý vererek sindirdikleri, birbirlerine düþürdükleri biliniyor. Orhan Pamuk'un romaný, Kars'ý sadece o loþluðu, korku ve dedikodu dolu güvensiz ortamý yansýtmaktaki becerisi nedeniyle beðenmiþtim. Kars'tan, Kastamonu, Çankýrý, Yozgat'a büyük çaplý sürgünlerin olduðu kesin bir bilgi.
Devlet Kars’taki küçücük bir “azýnlýða” dahi dayanamamýþtýr. Kars'tan ilk sürgünler, Rus azýnlýkta ve Kars'ý terk etmemiþ olan yerli halkta doðal olarak var olduðundan kuþku duyulan Rusya sempatizanlýðý ve dolayýsýyla korkulan Komünist yandaþlýðýna karþý bölgeyi sterilize etmek amacýný taþýyordu. Oysa ki Kars'ta yaþayan Azeri olsun, Karapapak olsun tüm Kafkas kavimlerinin çocuklarý, Kafkasya'yý iþgalinden dolayý esasýnda son derece Rus karþýtý ve milliyetçidirler, o zamanlar da öyleydi.Kars'tan sürülmeleri 1927-1952 arasý yýllarda yönetsel düzeyde netlik kazanmamýþ pek çok þeyin varlýðýný gösteriyor[4]. Sabancý Üniversitesi öðretim üyesi Cemil Koçak'ýn "Umumi Müfettiþlikler" kitabýndan çýkarsanabileceði gibi o dönemde 3. bölge ilan edilen Kars'ta Umum Müfettiþlik Baþkaný, Kars'tan göç gerektiðini saptýyor. 5. müfettiþliðin bölgedeki demografik yapýda deðiþiklik gerektiðine dair yazýsý mevcut. Umum müfettiþliklerinin Kars'ta Rus casusu olabileceklerin varlýðýna deðinen raporu, özellikle 1946'larda Kars'ýn Azeriler, Karapapaklar gibi yerli halkýna uygulanan sürgünün dayanaðý olmuþtu.
Son olarak Denisnko’nun ailesinden trajik bir örneðe yer verelim. Örnek bir anlamda kar azýnlýklarýnýn yaþamýný özetler: Dedemin adý Grigori Nimsof'tu. Resmi kayýtlarda Krikor Nimso olarak geçiyor. Doðumu 1896-1900 arasýnda Astrahan'da olmalý (Annem babasýnýn Astrahan kökenli olduðunu söylerdi). Kars'a kaçtýðýnda gencecik bir beyaz ordu mensubu, en fazla bir yüzbaþý olmalýydý. Beyaz ordu 1920'de Astrahan savunmasýnda yenilmiþ, ordu mensuplarý çil yavrusu gibi daðýlmýþlardý. Dedem kendini bir biçimde Kars'a dar atanlardandý. Burada âþýk olmuþ, kýsa sürede evlenmiþ, çocuklarý olmuþ yepyeni bir hayata yelken açmýþtý. Onu tanýmýþ olanlar çok yetenekli olduðunu fýsýldarlar: Marangozluk, oymacýlýk, kürk terbiyesi, dabaklama, keman yapým ve tamiri, sabun ve votka yapmak gibi birçok dalda uðraþlarý vardý. (Kaderin cilvesine bakýn ki, yýllar sonra kayýnvalidem olacak Ýsmet Pazarbaþý'nýn kemanýný da o yýllarda dedem tamir edermiþ). Onun hakkýnda anlatýlanlardan gözümün önüne ekmeðini taþtan çýkarabilecek, kolay çökmeyen, azimli biri geliyor. Bütün bu vasýflarý, kendilerini biri ana karnýnda ufacýk iki bebeyle sürgün kafilesi içinde bulmalarýna engel olamazdý tabii ki. Kastamonu'da sürgün bitiminde salýverildiklerinde, asla Kars'a dönmemeleri tembih edilmiþ, ellerinde bir bohçayla hiç bilmedikleri Ýstanbul'da bulmuþlardý ailecek kendilerini. Dedem Büyükdere’de Bahçeköy yolu üzerindeki 1932'de açýlmýþ olan Tekel Kibrit Fabrikasýnda bir süre çalýþmýþ. Karaköy'deki Rus Ortodoks Kilisesi sahip olduðu hanýn odalarýný ihtiyaç sahibi yoksullara sembolik bir ücretle kiralýyordu. Kadýnlar Ýstanbullu hanýmlara dikiþ dikerek, aþçýlýk ve temizlikçilik yaparak sebatla tencerelerini kaynatmayý sürdürdüler: Çocuklarý küçük, Ýstanbul'da yaþam periþanlýktý. Kars'taki nezih yaþam ortamýndan sonra Ýstanbul'da sýðýntý yaþama alýþamayan anneannemin zorlamasýyla Kars'a dönmüþlerdi. Baþlarýna gelenler de asýl o zamandý. Kars'ta ihbarlar olaðan, tutuklamalar sýradanmýþ. Tutuklananlardan biri de dedem. Tutuklanma tarihi annemin anlattýklarýna göre (O sýrada 14 yaþýnda imiþ) 1940-41 gibi. Biri Malakan, birkaç arkadaþýyla tutuklanmýþ. Dedemin sekiz yýl Ankara'da ve Erzurum'da hapislerde süründürüldüðü bu zaman zarfýnda adeta kaybedildiði, ailesine hakkýnda hiçbir bilgi verilmediði biliniyor. Aklýma gelen 1927'de görevini tamamladýðý bilinen "Ýstiklal Mahkemeleri"nin ya da benzerlerinin daha uzun süre çalýþtýðýdýr. Bu mahkemelerde avukat tutmanýn yasak olduðunu, kararlarýn temyize götürülemediðini biliyoruz. Sonuçta dedem "komünist general" suçlamasýyla Erzurum Mal Meydaný’nda asýlarak infaz ediliyor. General olmadýðý da kesin. Zaten T.C. vatandaþý olmuþ bir sivildi. Ölüm kaydýný bir avukat arkadaþ eski nüfus kayýtlarýndan bulmuþtu: 4.6.1947, Erzurum. Ýdamýna iliþkin bir kararname olmalý diye düþünüyorum. Ama nasýl ulaþýlacak? O sýrada en fazla 50 yaþýnda olmalý. Ýdam edilenleri ibret için bir süre ipte býrakýrlarmýþ. Onu o halde o sýrada askerliðini yapmakta olan öz be öz amcam meydandan geçerken görmüþ, haber vermiþti. Yoksa kimseye bir þey bildirileceði de yokmuþ. Yedi yýl hapiste süründürüldükten sonra göðsüne Rus generali yaftasýyla asýlmasý nasýl haklý bir gerekçeye dayandýrýlabilir?
[1] Ludmila Denisenko, Böyle Bir Kars, Heyamola Y. 2011.
[2] Hükümet daha sonra 28.2.1929 tarihinde ve 431-148 tsayý ile “Elviyey-i Selasede Sovyetler Birliði tabiyetine geçenlerin gayrimenkullerini tasfiye etmeleri için 1 yýl süre verildiði bunun dýþýnda gayrimenkuller üzerinde bir hak iddia edilemeyeceðine” dair bir kararname de çýkarýr. BCA 30.10/247.674.10
[3] BCA 30.10/78.518.10
[4] Kars sürgünleri ile ilgili yargýlama dosyalarý da diðer yargýlama dosyalarý gibi büyük ihtimalle halen Meclis arþivinde saklanmaktadýr. O dönem siyasi (o dönem her þey siyasi olarak algýlanmýþtýr) davalara bakan mahkemelere de bir anlamda Ýstiklal Mahkemesi statüsü verildiði söylenebilir.
Sait ÇETÝNOÐLU
01.02.2012