SUSMUÞLARA KARIÞTI - Dr. Mehmet UHRÝ
07 Nisan 2020 13:51 / 1865 kez okundu!
"Bu yazý, COVÝD 19 Enfeksiyonu nedeniyle 6 Nisan 2020 günü yitirdiðimiz Bakýrköy Devlet Hastanesi Enfeksiyon ve Mikrobiyoloji uzmaný Mehmet Ulusoy’un þahsýnda, salgýnda kaybedilen tüm saðlýk çalýþanlarýnýn anýsý için, yazar, Patolog Mehmet Uhri tarafýndan kaleme alýnmýþtýr. Su damlasý gibi, dupduru, sade, büyüleyici... Gönlüne bereket Mehmet Uhri."
****
Mehmet Tüysüz: "Bu yazý, COVÝD 19 Enfeksiyonu nedeniyle 6 Nisan 2020 günü yitirdiðimiz Bakýrköy Devlet Hastanesi Enfeksiyon ve Mikrobiyoloji uzmaný Mehmet Ulusoy’un þahsýnda, salgýnda kaybedilen tüm saðlýk çalýþanlarýnýn anýsý için, yazar, Patolog Mehmet Uhri tarafýndan kaleme alýnmýþtýr.
Su damlasý gibi, dupduru, sade, büyüleyici.
Gönlüne bereket Mehmet Uhri."
-----------------------------------------------------------
SUSMUÞLARA KARIÞTI
Telefonda son sözü “anlamýþsýn” olmuþtu.
Mikrobiyoloji uzmaný olarak salgýnla mücadelede ön saflarda görev alýp hastalýða yakalanan ve ne yazýk ki kaybettiðimiz çok deðerli bir hekimdi.
Emekli olup kenara çekileceði yaþlarda olmasýna karþýn ailesi ve çocuklarý için çalýþmayý sürdürüyordu.
Hastalarý için çýrpýnýrken rahatsýzlanmýþtý.
Hastaneye yatýrýldýðýnda meslektaþlarý onu iyileþtirmeye çabalarken bile boþ durmayýp hastalýðýnýn seyri hakkýnda gün gün not ettiði bilgileri meslektaþlarý ile paylaþacak kadar sorumluluk sahibiydi.
Tanýsaydýnýz severdiniz.
Bilime, bilgiye olan açlýðý, hayat deneyimi ve biliyor olmanýn verdiði özgüven ile doðrularý söylemekten kaçýnmamasý nedeniyle “bazýlarýnca” ukala olarak görülse de bir derviþ sabrý ve olgunluðu ile çoðu kez suskun kalýr, gereksiz tartýþmalardan uzak dururdu.
Çok çalýþkandý. Mesleðin gerektirdiði adanmýþlýk ve diðerkâmlýðýn bilincinde olarak onu hep iþinin baþýnda görürdük.
Hastaneye yatýrýldýðý gün kýsa bir telefon görüþmesi yapmýþ halini hatýrýný sormuþtum. Öksürük, ateþ, nefes darlýðý çekmesine karþýn hastanede yarým kalan iþleri ve hastalarý için kaygýlanýyordu.
Ýkimiz de son konuþma olabileceðinin farkýnda olmadan þakalaþmýþ birbirimize saðlýk dilemiþtik.
O kýsacýk görüþmede hayatýn gerçeði konusunda nasýl da haklý çýktýðýný söyleyince her zamanki derviþ tavrýyla ne demek istediðimi sormuþtu. “Hamuþan” diyerek hatýrlatmýþ, ölümün kol gezdiði salgýn sürecinde hayata dair bize sunulan ne varsa hepsinin anlamýný yitirip salt gerçekle yüz yüze gelindiðinde toplumun suskunluða gömüldüðünden söz etmiþtim.
Cevap vermeden önce öksürük ataðýnýn dinmesini bekledim. Derin bir nefes alýp “anlamýþsýn” diyebildi.
Bu son konuþmamýz oldu.
Ondan çok þey öðrendim.
Mesleki bir toplantý çýkýþý Beyoðlu Ýstiklal caddesinin canlýlýðýný iþaret edip “Þehrin gerçeði burada sanýrým. Bir kalp gibi, herkes uðruyor ama kimse tutunamýyor” þeklinde benzetmede bulunmuþtum.
O ise her zamanki derviþ tavrýyla býyýk altýndan gülümseyerek; görüntüye aldanmamak gerektiðini binlerce yýllýk yaþanmýþlýk barýndýran caddede herkesin sadece bir gölgeden ibaret olduðu þeklinde yanýt vermiþti. Þaþkýnlýðýmý görünce “Sen de herkes gibi gördüðüne iþittiðine güvenip hayatý ve kendini önemsiyor gerçeði algýlamakta zorlanýyorsun.” diye cevap vermiþti.
“Yani tüm bu hareketlilik, ýþýltý, ihtiþam gerçek deðil mi” diye üsteledim.
“Gerçeði mi merak ediyorsun? O zaman gel benimle” diyerek birlikte tünele doðru ilerledik. Akþam yaklaþýyordu. Galata Mevlevihane’sine yöneldik. Giþe kapanmýþtý. Kendini tanýtýp kapýdaki görevliye beni iþaret ederek bir þeyler söyledi. Giriþ iznini koparýp bahçeye girince avluda bir kapýnýn önünde durduk.
- Ne söyledin görevliye?
- Seni iþaret edip ilerlemiþ hastalýðý nedeniyle günleri sayýlý bir hastamýn ricasýný kýrmamasý gerektiðini söyleyince ikna oldu.
- E yuh artýk. Ben senin kadar inançlý biri deðilim. Ne iþimiz var burada?
- Boþ ver bunlarý, sen þuraya bir bak hele.
Avlunun sol tarafýnda tarihi mezarlýðýn kapýsýný iþaret ediyordu. Kapýnýn üzerinde “HAMUÞAN Sessizler (susmuþlar) yeri” yazýyordu.
- Az önce gerçeði sormuþtun. Gerçek bu iþte. Sus ve sessizliðin anlattýklarýný dinle.
- Nasýl yani? Ölümün gerçekliðine itiraz etmedim ki.
- Yine anlamadýn. Mevleviler ölümü bir yolculuktan çok susmuþlara karýþmak olarak görürler. Burada yatanlar da senin benim gibi hayatý merak etti, gerçeði aradý ve geçip gittiler. Ne kadar konuþursan konuþ burada yatan hayatlardan kalan gölgeleri sözcüklere sýðdýramazsýn. Hatta konuþarak gerçeði çarpýtýyor bile olabilirsin. Gerçeði arýyorsan susman gerekiyor. Sus ve sadece dinle.
Susmuþlar kapýsýndan içeri girip eski Türkçe yazýlý silindirik mezar taþlarýnýn arasýnda ilerledik. Arkadaþým mezarlardan birinin üstünde uyumakta olan tekir kediyi okþadý. Kedi gerinerek ayaða kalktý sonra diðer tarafa devrilip arkasýný döndü ve uyumayý sürdürdü. Biraz daha ilerleyip mezarlarýn arasýnda durduk.
- Hayat bizi o kadar oyalýyor ve o kadar dolu ki hepsini gerçek zannediyoruz. Hâlbuki çoðu hayata dair kurgudan baþka bir þey deðil. Trafiðinden geçim sýkýntýsýna, onun bunun ne dediðinden, vermek zorunda olduðun hesaba, cep telefonuna gelen bilgiden gerekli olup olmadýðýný bile sorgulamadýðýn pek çok gereksinime kadar her þeyi hayatýn gerçeði zannediyoruz.
- Ýyi de nedir gerçek?
- Buradan bakýnca daha iyi anlaþýlýr diye umuyorum. Bazen bir hastamý kaybettiðim zamanlarda yaþadýðým o bezginlik ve yenilmiþlik hissini atmak için buraya gelir ve susmuþlarý dinlerim. Onlarýn sessiz dilini iþitmeye çalýþýrým. Konuþarak anlatýlýr olmadýðýný düþünüyorum.
- Neden geldik öyleyse bu mezarlýða? Konuþarak anlatamazsan nasýl anlatacaksýn? Görevli gelmeden gidelim. Ýçim daraldý burada.
- Hah iþte anlatmaya çalýþtýðým gerçek, böyle bir þey. Ýçinde hissettiðin o karanlýk sözcüklere sýðmaz. Konuþtuklarýn bir zaman önce yaþanmýþlarý yeniden kurgulama ve aktarma çabasýndan öteye gitmez. Ýþine geldiði, o günkü aklýn yettiðince deðiþtirir dönüþtürür yeniden hatýrlar ve dile dökersin. Söylediklerin ise gerçeðin çarpýk bir gölgesinden ibaret kalýr.
- Az önce sözünü ettiðin yaþanmýþlýklarýn gölgesi gibi mi?
- Hayatlarýmýz ýþýðý ayrýþtýran prizmaya benziyor. Öte yana düþen ýþýk tayfýna ve renklere bakýp ýþýðýn kendi gerçeðini hayal etmeye çabalarsýn. Gerçek olan ise ýþýktýr. Anlatmaya çabaladýðýnda tayftaki renkleri tek tek tarif etmen ýþýðý anlatmaya yetmez. Hep bir þeyler eksik kalýr.
- Yani?
- Yani hayata dair bize sunulan anlatacak, konuþacak, yaþanacak o kadar çok þey var ki ardýndaki gerçeðin ne olduðunu göremiyoruz. Herkes, her þey birden suskunluða gömülse salt gerçek görünür olacak ama olmuyor, istenmiyor. Suskunluktaki gerçeði bir tek ölüm ile yüzleþince fark ediyor, susup baþýmýzý öne eðiyor sonra hýzla algýnýn gölgesinde yaþamaya geri dönüyoruz.
- Ýyi de ne yapmalý?
- Gerçeði arýyorsan sözcüklerin yetersizliðini görüp sunulanlarýn ardýna bakabilmeye çabalamak gerektiðini düþünüyorum. O nedenle kendimi biraz geri çekip susmuþlarýn gölgesine sýðýnmak bana iyi geliyor.
Mevlevihane binasýndan yükselen ney sesini iþaret edip “Müzik kulaða hoþ geliyor olsa da aradaki Es’leri de iþitmeye, anlamaya çalýþmak gibi bir þey.” Dedi.
Güvenlik görevlisi yanýmýza yaklaþtý. Acýyan gözlerle bana bakýp çýkmamýz gerektiðini iþaret etti.
Çýkmadan “suskunluðu anladým da burada kendinle konuþtuðun olmaz mý?” diye sorduðumda “Olur elbet ama ne önemi var? Konuþmadan da insan kendine kýzabilir veya dertleþebilir. Ýnsanlar, kendini önemsemeyi býrakýp bir þeylerin gölgesi olduðu gerçeðine yaklaþabilse inan dünya çok daha güzel olacak.” Demiþti.
Hastaneye yattýðý gün yaptýðýmýz telefon görüþmesinde o gün Mevlevihane’de anlattýklarýný hatýrlattýðýmda zorlukla nefes alarak sadece “anlamýþsýn” diyebilmiþti.
Bu, son konuþmamýz oldu.
Neredeyse tüm dünyanýn eve kapanýp ölümcül suskunluða gömüldüðü, bizlere sunulan cafcaflý algý perdesinin yýkýlýp salt gerçeðin tokat gibi yüzümüze vurduðu salgýn hastalýk sýrasýnda yitirdiðimiz bilge hekim dostum, susmuþlara karýþtý.
Hastalandýðýnda bile kendinden çok geride býraktýðý hastalarý ve yakýnlarý için kaygýlanýp hayata tutunmaya çabalasa da günü geldiðinde bir derviþ uysallýðý ile boyun eðip bize gölgesini býrakýp “susmuþlar” arasýnda yerini aldý.
Ardýndan kaleme aldýklarýma içerleyip suskun kalmamý isteyeceðini biliyor olsam da satýr aralarýndan bizlere geride býraktýðý gölgesini iþaret etmek istedim.
Tanýsaydýnýz severdiniz.
Telefonda son sözü “anlamýþsýn” olmuþtu.
Dr. Mehmet UHRÝ