Yannis, Halil ve barışa yürümek...
11 Ekim 2012 23:42 / 2278 kez okundu!
“Kardeşler, barış içinde ancak
derin derin soluk alır evren.
Tüm evren,
taşıyarak tüm düşlerini.
Kardeşler, uzatın ellerinizi.
Barış budur işte.” (*) (Yannis RİTSOS)
“Savaşa karşı barış umudumu her zaman korudum. Barışın topraklarda yeşermesine gücüm ve yeteneğim oranında -bedeli cezaevi olsa da- katkı yapmaktan çekinmedim. Bu sefer barışı kendi içimde örmek için bir yolculuk yapacağım.
Şiddetten arınmış bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyorum!” (Halil SAVDA)
Birbirini “düşman” gören yönetimlerin elinde, yıllarca ve defalarca oğullarını birbirine karşı savaşa gönderip pek çoğunu bu yolda kaybetmiş iki ulusun, Yunan ve Türk halklarının iki “Barış Sevdalısı” evlâdı: Yannis ve Halil.
İnandıkları uğruna, biri yıllarını sürgünde geçirmiş, diğeri cezaevlerinin, hücrelerin kokusunu solumuş iki kardeş.
“Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların,
sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın.”
diyordu şair, Halil'in 1 Eylül'de başlayan “Barış Yürüyüşü”nde yol boyu ona kapılarını açan, insan sıcağıyla sarmalayan evlerini tanımlar gibi. Sofrasını, evini, onunla sevgi içinde paylaşan insanları tanımlar gibi...
“Dünya Barış Günü”ydü yolculuğun başladığı gün. Halil Savda tarafından, tıpkı başlangıç noktası kadar özenle seçilmiş bir tarih.
“Bu yürüyüşle, Barış isteğinin daha yüksek sesle duyulmasına ve Roboski’den başlayan ölüm yolunun, yaşam yoluna evrilmesine katkı yaparsam ne mutlu bana!” diyor Halil.
Roboski! 28 Aralık 2011'de, 34 Kürt yurttaşımızın öldürüldüğü Şırnak'ın Uludere'sinde, anaların gencecik oğullarını gömdüğü, daha bir yıl bile dolmadan, trafik kazası geçiren askerlerin yardımına koşup, “Onlar da ana kuzusu, onlar da bizim çocuğumuz” dediği topraklar...
Öyle ya, “Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir”.
Halil, inandıklarını savunmaktan bir an bile vazgeçmeyen, bedeli neyse onu da gözünü kırpmadan ödeyen; tutuklanan, yargılanan ve hapis cezasına çarptırılan bir “Vicdani Retçi”.
“Savaşı görünür kılmak, barışa dair umutları arttırmak, barış ve yaşamı yeniden taraflara hatırlatmak maksadı ile yürüyorum…” diyerek tek başına başlattığı yolculuğun 40. gününde, hemen her duraktaki yeni katılımlarla, yaklaşık yirmi yol arkadaşı var şimdi Halil'in.
Ve binlerce insan, Ankara'da sonuçlanması planlanan “Barış Yürüyüşü”nü -yer alabildiği kadarıyla- ulusal ve yerel basından, ağırlıklı olarak da internetten, adım adım, dakika dakika, soluk soluğa izliyor, birbiriyle haberleşiyor, yardım ve destek ulaştırmaya çalışarak giderek çoğalıyor, yürekleri Halil ve yoldaşlarıyla birlikte çarpıyor.
Ülkenin, hatta dünyanın dört bir yanından gelen destek sesleri arasında, Barış'a yürüyor, Halil Savda ve yoldaşları...
Kararlılıkla, inançla, dirençle yürüyorlar.
Çocuklarımızın gözlerine utanmadan bakabilmemiz için yürüyorlar...
Barışa olan inancımızı ve umudumuzu büyütüyor, büyütüyorlar.
“Ve bir tren ilerler geleceğe doğru
kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden
buğdayla ve güllerle yüklü bir tren.
Bu tren barıştır işte.”
Ellerimizi ellerinizde duyun, soluğumuz soluğunuza katılsın, yolunuz açık olsun!
Lâle DİLLİGİL
11.10.2012
(*) Bu yazıdaki dizeler, Yannis Ritsos'un, dilimize Ataol Behramoğlu tarafından çevrilen “Barış” adlı şiirinden alınmıştır.
Son Güncelleme Tarihi: 15 Ekim 2012 16:29