Atatürk
10 Kasım 2009 00:32 / 1524 kez okundu!
Atatürk’ün ölüm gününü, gelin “bir karamsar ve kasvetli gün değil”, böyle bir dahi tarihimizde olduğu için “sevinerek ve ona yakışanı yapıp, çalışarak” algılayalım.
Kasvet ve somurtkan bir yüzle fazla bir şey değiştiremiyoruz, gelin, neşe ile böylesine bir dahiye yakışır şekilde, çalışarak analım.
Mustafa Kemal Atatürk’ün bir “dahi” olduğunda çoğumuz hemfikiriz herhalde. Sadece hasta yatağında bir geometri kitabı yazarak bugünün matematiğinin ferah ve bizlere yakın bir dilde olmasına anlamlı katkıda bulunmuş ve gününün öncü akımlarının fikirlerini, eski tabirle kuvveden fiile geçirmiş, yeni tabirle gerçekleştirip, yaşam vermiş bir insandı Atatürk. Latin alfabesi, kadın hakları on sekizinci yüzyıldan beri tartışılan ve giderek daha fazla insan tarafından akıl yolu olduğu için benimsenen akımlardı, ne mutlu bize ki; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak birçok dünya vatandaşından daha çabuk bu fikirleri benimsedik ve benimsemeye de devam ediyoruz.
“Paşa, Bey, Ağa, Efendi” gibi tabirler yasaklandı ama bu deneme tutmadı. Hala yasak ama hala insanlar birbirlerine “Bey” ve “Hanım” diye hitap ediyorlar. Eh, “Ağabey” yani ağa ve beyden oluşan kelime veya bugünkü haliyle “abi” o kadar içimize işlemiş ki, Türkçemizden çıkamayacaktı.
Biz, gelin akıl izan ve insaf çerçevesinde şu an bu ülkede akıl yolu olan şeyleri yani güneş enerjisi, doğayla dengede yaşamak gibi yolu belli olan sorunları var gücümüzle halletmeye ve tercihan diğer ülkelere örnek olacak şekilde yapmaya çalışalım.
Emekli vatandaş olarak beni doğrusu Genelkurmay içindeki “andıçlar” o denli de ilgilendirmiyor. Durum zaten ortada. Nasıl şu anki (eminim çok değerli) Meteoroloji Genel Müdürü’nün ismini bilmiyorsam (gene eminim çok değerli), Genel Kurmay Başkanı’nın da ismini bilmeden yaşamak istiyorum. Batıda 20 yıl yaşadım, bir an için öğrenme ihtiyacını hissetmedim askerlerin genel müdürünün adını.
Doğayla dengede yaşamak için en önemli konumuz nüfus artışı. Atatürk, Cumhuriyeti kurduğunda bugünün beşte biri, aynı doğal kaynaklardan istifade ediyordu bu coğrafyada. Sizin oturduğunuz evde şimdikinin beş misli insan yaşadığını düşünün ve gelin “açılımları” ile devlet adamlığı konusunda gönüllerde giderek fazla yer alan Başbakan’a da bunu hep beraber izah etmeye çalışalım. “Hindistan’da, Çin’de nasıl bakıyorlarsa öyle bakarız” diye düşünmekle olmuyor nüfus konusunun çözümü. Orada bakamıyorlar. Biz İsveç’ten, ABD’den daha iyi bakmanın yolunu düşünelim.
Atatürk’ü çocuklarımıza tanıtalım. “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak” demişti. Biz ona bile izin vermedik, firavunlar gibi mumyalayıp mermerler içinde gömdük rahmetliyi.
Kendi yel değirmenlerimizle baş etmek yerine tembelce her şeyi O’na havale ederek, toprağı bile bencilce çok gördük Ata’mıza. Atatürk’e nazaran yaklaşık 600 misli daha fazla klor alıyoruz her nefesimizle. Cumhuriyetin kurucusunu rahmetle, sevgiyle, çalışarak anıyorum.
Dr. Mahmut Tolon
10.11.2009