Avcı’nın kitabı
31 Ağustos 2010 14:55 / 1963 kez okundu!
Hanefi Avcı'nın "Haliç'teki Simonlar" kitabını Göksel Kalaycıoğlu armağan etti. Zamanın ruhunu yakalayan bir kitap. Türkiye’de sadece bir bilgi değil bir üslup karmaşası da var. Senin gibi düşünmüyor ve bir de fikirlerini söyleme gafletinde mi bulunuyor birisi? Düşman.
Ya ordu düşmanı ya da din düşmanı, ben ikisine de düşman değilim ve bu iki olguya da vergi veren vatandaşlar olarak çok fazla para verdiğimiz fikrindeyim basitçe. İsteyen kendi kazandığı parayı özel kişisel savunma kampları veya camiler (veya kiliseler, havralar) yaptırmak için (etrafa zarar vermediği takdirde) istediği gibi harcasın. Ama kamu parasının askeriye için denetimsiz bir şekilde harcandığı kanaatindeyim. Genelkurmay Başkanlığı'nın Savunma Bakanlığı'na bağlanması gerektiğini düşünüyorum ve dine kamu parası harcanması olgusunun daha da radikal bir şekilde reforma ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. (Bakınız: Din ile Devlet nasıl birbirinden ayrılır?)
Ülkeyi yönetenler ise politikacılar olmalı. Politikacılar kimseyi dinlememeye başlayınca insanlar doğal olarak karşı oldukları fikirleri şöyle veya böyle eleştireceklerdir.
Her iki kesime de son derece hayran değilseniz oluverirsiniz “düşman, vatan haini” vs. Bu bağnazlıktan kurtulacağız. Kurtulmak zorundayız çünkü gerçek ayrıntılarda ve onun farkına varmak zorundayız.
Hanefi Avcı’nın kitabını okudum. Ülkenin böyle derinlemesine düşünen bir bürokrat yetiştirmesinden gururlandım. Birinci bölüm derinlemesine yazılmış, uzun süreç içinde yazılmış. Batı'da bu tür bir kitabı literatür kritikleri self aggrandisement yani böbürlenme kendi reklamını yapma sınıfına sokabilirler. Ben öyle algılamadım, daha ziyade vatansever bir işkolik memurun olayların daha iyi olması için paylaşımları olarak okudum. İkinci bölümde ise mesafe kayboluyor ve Avcı savunmada ve taraf, ne denli doğru tahlil yapabiliyor bilemiyorum. Her halükarda politikaya girip doğru bildiklerini savunacak değerli (yakında emekli) eski bir uzman ve bürokrat olarak görüyorum. Her konuda hemfikir olmasam da fikirlerini dinlenmeye değer bulurum bir oy veren olarak. Komplo teorilerine düşkün bir ülke olduğumuz konusunda da kendisi ile hemfikirim. Basından Hrant Dink olayını izlemiş bir vatandaş olarak örneğin o konudaki tahlilini yanlış buluyorum. Avcı gibi amirlerin, liderlerin yüceltilmesi çok fazla imkan ile donatılması, özel araba, şöför vs. de oldum olası gereksiz buluyorum. Bu tür oluşumlar gereksiz kibir ve sapmalar ve statükoculuk üretiyor sadece.
Seçim sistemi, umuyorum en kısa zamanda o hale gelir ki böylesine bir insan bir “politik liderden icazet almadan da” politikaya girebilir. (Bakınız: Bayramlık SEÇİM KANUNU) Şu andaki seçim ve partiler kanunu maalesef buna müsait değil. Bu vesayet anlayışından kurtulmalıyız. Başka bir yol ben göremiyorum. Yaşamı boyunca insanı okumuş ve anlamaya çalışmış birisi olarak görsem o yolu can havli ile önerirdim. Çözüm bilincimizin oluşumundan kaynaklanan eksikliğimizi aşmak ve bu da hep çok seslilikte.
Çok seslilikten maksimum fayda elde edebilmemiz için birbirimizi dinleme ve yargılamama alışkanlıklarımızı geliştireceğiz. Zaten bunu yapmakla da meşgulüz. Umuyorum politikacılar da avurt damarları şişmeden ve birbirlerini sürekli tehdit etmeden birbirleriyle konuşabilirler ve halkla da konuşabilirler. Daha hızlı, agresif bir tutum değil daha yavaş ve detaylı yaklaşımlara gereksinim var.
Rüzgar eken fırtına biçer diyor Avcı. Bence de haklı. Adalet sistemimize reform gerek diyor, bence o konuda da son derece haklı. Kendisini bu çalışmasından dolayı canıgönülden tebrik ediyorum. Aydınlanma ve aydınlatma konusunda şu an varmış gibi gözüken açmaz da böyle damla damla, milim milim aşılacak hiç şüpheniz olmasın. Bizim aklımız sadece olayı biz onlar veya tez antitez olarak algılıyor, gerçek şu an çatışan veya çatıştıklarını sanan cephelerin savlarının ötesinde; buna da lateral gerçek deniliyor zaten. Avcı’nın kitabını okurken yurtsever bir insanın kitabını okudum, askerlerle maalesef genelde sohbette algıladığım yargılayıcı, kibirli bir yaklaşımı göremedim, bir vatandaşımla sohbet eder gibi okudum.
Mahmut Tolon
31.08.2010