Erciyes Kayak Merkezi
27 Ocak 2018 11:33 / 1255 kez okundu!
Bir gece vakti aileniz ile araç kullanıyorsunuz, karşıdan bir densiz geliyor, uzakları yakmış. Rahatsız oluyorsunuz, göremiyorsunuz, tehlikeli bir durum. İyi şöför olarak ne yaparsınız? Siz de farları yakıp üstüne mi sürersiniz? Yoksa yavaşlayıp kenara mı çekersiniz?
Sizin aracınız daha küçükse veya daha büyük ise, belirli kompleksleriniz var ise, üstüne üstüne gidersiniz. Eğer deneyimli, sorumlu bir şöför iseniz, sakince kenara çekersiniz.
Türklere yurtdışında, batıda önyargı ile yaklaşıldığını herhalde büyük çoğunluktan daha iyi bilirim. İslamofobi olduğunu da. Ama yukardaki örneği bilinçli verdim. Bizim dış politikamız da, içerdeki en güzel planlanmış kayak merkezlerimizde de, farları yakarak üstüne üstüne gitmek, artık bize zarar vermiyor mu ey dostlar? Hatta tehlikeli olmuyor mu? Artık bıçkın, külhanbeyi yaklaşımından, vakur, bilgili, ilgili olma zamanımız gelmedi mi bu Anadolu yarımadasında? Emin olun farkı görenler, hissedenler çoğunlukta. Turizm konusunda bu örneği açacağım.
Dünyada 8000 kadar oteli işleten bir kuruluşun otelinde kaldım Erciyes’te. Enfes bir otel, havuzu, saunası, buhar banyosu , kısaca bir “spa”sı var. Güleryüzlü sevimli bir hizmet. Hanımlar için ayrı havuz var imiş , bir de “karışık” havuz. Spa kelimesini kısaca açayım: bizim eşeğin sıpası anlamında değildir. Sukunetin esas olduğu, bağırarak konuşmanın densizlik olduğu, su ile sağlık, yani latince “sanem per aqua” kelimelerinin kısaltılmasıdır.
Otel enfes, hizmet gayet güzel ama o da ne? Bir karanfilli sıcak kırmızı şarap içmek bile mümkün değil. İçki yok. Konsept öyle imiş. Erciyes’te alkollü içecek sunan oteller var. Akşam yemeğinde bu gerçeğin farkına varıp şaşırdığımda garson “hemen size, odanıza bir şişe getireyim Kayseri’den” demez mi? Yahu kırk yılın başında bir kadeh içki içesim geldi onu da gizli gizli odamda mı içeceğim bu yaşımda? Erciyes’te özetle karanfilli sıcak kırmızı çay servisine rastlamadım.
Otelde sadece birkaç Malezyalı, Arap, daha çok Rus ama esasen yerli misafirler var. Akşam beşte ikram olarak çay ve pasta var. Spa’dan bornozu ile gelen İstanbul’lu ve Rus hanımlar, başörtülü hanımlar ile yan yana çay içiyorlar.
Uzakları yakan şöför örneği aklıma geldi. Dünya’da tek tip değiliz ve kim iktidar gücü ile zorlarsa zorlasın tek tip bir tür olmayacağız. Üç saat uçuş mesafesinde bu kadar batılı turist var iken, onları dışlayıp 6 saat veya 10 saat uçuş mesafesinden gelecek turistlere yönelik hizmet vermeye çalışmak ne denli akıllıca? Ruslar odalarında içiyorlarmış alkolü. Alkol halbuki anlamlı bir kazanç kapısı turizmde!
Kros yapmak için yollar planlanmış, yapılacaklarmış. Yaşlılar için yanı sıra daha ziyade düzayak 4-5 km yürüyüş yollarını karda açmak, kayaklı motorlar ile bu çağda son derece kolay. Tabi bu yolların tanıtımını da yapmak, etraftaki tepeleri tanıtacak, iki üç lisanda düzgünce yazılmış yönlendirme ve bilgi tabelaları da önemli!
Yürüyüş yolları ve Kayseri ’li hanımlara düşen görev konusu tekrar aklıma geldi. Merkezde bir cami var Erciyes’te. Anadolu bozkırında hep görülen tip beton bir bina. Madem Rus turistler burada, rengarenk soğan minareli ortodoks kilisesini andıran bir cami yapmak zarif olmaz mı? Bu camiye otelde çalışan Bali’li kıza bir Hindu odası, İsrael’liye bir Musevi odası, Rus’a bir Hristiyan odası yapmak zor mu? Hepsi ayni Mevla’ya inanmıyor mu? Turizm açısında da epey daha akıllıca değil mi?
Glühwein denilen kırmızı şarap yoktu ama salep var idi. Keyifle tarçınlı bir salep içtim. Bu orkideyi ilk kez yolarak pişirmeyi ve içine tarçın ilave etmeyi akıl eden köylümün, Erciyes’e huş ağaçlarını dikmeyi akıl eden köylümün ve gene ilk kez kırmızı şarabı ısıtarak içine karanfil ve tarçın katmayı akıl eden köylümün ruhlarına selam yollayarak karların üzerinde yürüdüm. Muhteşem bir gezi oldu!
Not Önceki yazının devamıdır 
Mahmut TOLON
26.01.2018
Son Güncelleme Tarihi: 30 Ocak 2018 22:57
