Evrim... İnanıyor musunuz? - Dr. Mahmut Tolon
10 Eylül 2008 04:30 / 1717 kez okundu!
Niye inanç? Evrim, bilimin bize artan bir hızla giderek gösterdiği gibi reddedilmesi imkânsız hale gelen bir gerçek değil mi? Evrim kuramının anlaşılması ile Mikrobiyoloji, Biyoloji, Embriyoloji, Antropoloji, Viroloji, Genetik, Moleküler Antropoloji, B
Tüm bunlara cevap evet. Ve evrim tabii ki diğer kanunlarla mukayese edince anayasa niteliğinde. Evrim olmasa biz olmayacaktık ve tüm diğer kanunları da anlamaya gerek olmayacaktı; yer çekimi veya bunun izafiyeti gibi.
Durum bu denli net iken neden inanç?
Basit bir örnek vermeye çalışayım: Diyelim ki Türkiye’de 70 milyon insan yaşıyor. Bu rakama inanmak zorundayız. Neden? Saymaya kalksak tek kişi yüksek sesle 2 senede sayar. Hesap edin bakın göreceksiniz. Yemek içmek gerek, uyumak 26 milyon iki yüz elli bin sekiz yüz altmış yedi ve 26.250.868 diye saydığınızda göreceksiniz bu basit tahmin yani iki sene saymak aşağı yukarı doğru. Demek ki, bu tür bilimsel veri için bile binlerle insanın organize edilmesi ve yeme içmelerinin sağlanması verilerin kontrol edilmesi gerek. Sonunda bulunan rakam da o tarihte yapılan sayım ve artı eksi hata payı bulunduğu anda bu rakam değişecek ve ölenlerle ülkeye yeni girenlerle ve yurtdışına çıkan ve yeni doğanlar ile farklı olacak. Sayıma inanacaksınız ve ondan sonrasını tahmin edeceksiniz. Her şey her an değişiyor ve kişinin en iyi yapabileceği tahsilli bir tahmin veya bilimsel verilere dayalı bir öngörü. Evrimi anlamaya başlamak için de yıllarca eğitim gerekiyor. Okumadan, düşünmeden, çalışmadan olmuyor. İki hap al yat evladım, sabaha kavrayacaksın diye olmuyor.
Ülkemizde evrimi kabul edenlerin % 30 civarında olduğunu öğrenince önce inanamadım. Bu konuda zaten eskiden beri çalıştığımdan bu rakamı kontrol etmek için bilimsel çalışmalara da katıldım. Umuyorum neticeleri kontrol, yorum, istatistikî hata paylarının hesaplanması ve bilimsel emir komuta türü gereklerden ve izinlerden sonra kamuoyuna sunacağız.
Bir başka verinin rastlantısal olmadığını da gördüm. Avrupa’da en yüksek kişi başına gelir düşen ülke İzlanda ve orada evrimi kabul edenlerin oranı yaklaşık % 90. Orada ilkokulu bitirebilecek düzeyde yetenekli olana evrim yeterince anlatılıyor. Liseyi bitirenlerde ise evrimi kabul edilecek bilgi sahibi olmayanların oranı birkaç puanda kalıyor. Biz ise Avrupa’da hem evrimi kabullenmede, hem de kişi başına düşen milli gelir açısından en gerilerdeyiz. Basın bunu anlatırken Amerika Birleşik Devletleri’nde evrimi kabulün % 40’larda olduğunu ve bu kabul oranının dinci Bush iktidarında birkaç puan gerilediğini yazıyor. Amerika tabii yoğun ve çevreyi yoran tarımın sadece yaklaşık 100- 200 yıldır yapıldığı yer. Ondan önceki tarım en doğal metotlarla çok az nüfus için yapılmış. ABD’de kişi başına düşen doğal zenginlikler fazla eğitilmemiş nüfusu da besleyebiliyor. Bir diğer örnek de Suudi Arabistan. Petrolleri var, gelirleri yeter. Tarım falan gibi temel girdilere ihtiyaçları yok.
Bizdeki yorgun topraklarda ise tarım binlerle senedir yapılıyor ve artık artan nüfusla ve yanlış politikalarla dışarıya bağımlı hale geldik.
İnanç sistemlerinde temel; inanmak. Bilimde ise temel; inanmamak ve kontrol etmek. Mitolojilerin kendine has yaratılış teorileri var. Bir inanca göre dünya bir midyeden yaratılmış, diğerine göre 6 günde. Eskiden gelen kültürlerimizin çok derin ve anlamlı önsezileri olmuş. Tek tanrılı dinler, bilimden binlerle yıl önce big bang hesapları yapmak mümkün değilken bir güçten geldiğimizi sezebilmişler. Bu konulara değinmek ve kişilik haklarına saygı göstermek ve ifade özgürlüğünü yani netice itibariyle daha verimli ve huzurlu bir birlikteliği sağlayabilmek ve dünya ile rekabet halinde olmamız gerek.
Sonuçta, eğitim benim inancıma göre bu topraklarda ilelebet payidar olup olmayacağımızı belirleyen öğe olacak.
Ben de bilimsel verilerin ve eğitimin akılcı çözümlere rahat ulaşabilmemizde etkin en önemli tek öğe olduğuna inandığımdan kenarından köşesinden evrimi anlatmaya çalışıyorum.
10.09.2008