URLA SEFERİHİSAR KANALI MI, KARABURUN KANALI MI?
24 Ağustos 2011 15:35 / 2008 kez okundu!
Bundan 9 yıl önce küresel ısınma ve Türkiye'nin giderek su fakiri bir ülke olması aşikar bir hale geldiğinde Akdeniz-Karadeniz kanalını önermiştim. 200-300 metrelik bir kanal ve içinde belki yüzlerce kilit ile hem su alışverişinden enerji üretilebilir hem de arada yapılacak göletler vasıtası ile de ılıman iklimin ülkenin çok daha geniş bir alanında hakim olması sağlanır ve tarıma havadaki nem de anlamlı etki ettiğinden tarım arazisi kazanılırdı.
Berlin Üniversitesi'nden Prof Asaf Pekdeğer ve İstanbul Üniversitesi'nden Prof Mahir Vardar kardeşim projenin (her ne kadar dünyanın gelişimi sürecinde bugün Karadeniz ve Akdeniz olan denizler arasında çok sayıda göl var idiyse de) bugünkü imkanlarla yapılabilir olmadığını, finanse edilemeyeceğini söylemişlerdi. Ben hala yeterli bilimsel çalışma yapılmadığı kanaatindeyim ve kilitlerde anlamlı hidroelektrik santral potansiyelinin olabileceği kanısındayım.
Lise hayatımda bazen senede 1500 küsur km mertebesinde çeşitli nehir kanal ve kilitlerden kürek çekerek kayıkla gezdiğim için küçük yaştan beri kanal veya su hakkında epeyce bir fikrim oluştu. Akhisar'da binlerce ağaca sulama planladım ve döşenirken kısmen çalıştım. Karakum International Project diye 100 binlerle dönüm mertebesinde bir projeye bile imza attım. Meslek olarak da zaten böbrekbilim, gülümseyerek yazayım, devletin olmasa insanın su işleri demektir. Eh, Devlet de insan için var ise gerçekten... Doktora danışmanım ve hocam Prof. Thofern de Ren nehrinin temizlenmesinde önemli katkıları olmuş bir biliminsanı idi. Dolayısı ile izninizle birkaç fikir de önce Karaburun Kanalı denilen proje hakkında, sonra da Kanal İstanbul hakkında yazayım. Fikirleşme tenceresinde dikkate alan alsın, almayan da ne yapacaksa yapsın ama en azından ben görevimi yerine getirmişlik hissine kavuşayım.
Karaburun kanalında olumlu genel yaklaşıma rağmen bir mantık görmek için zorlandım; kaç gemi geçiyor ki, bir karlılık oranı yakalanabilsin. Bioçeşitlilik, kısa dönem körfez temizlenmesi için de bir fark yaratmaz. Urla Kanalı ise yaratır ve tüm Çeşme Karaburun yarımadaları dolaşılmayacağından İzmir limanına olan yolu kısaltır. Seferihisar Otoyol kavşağı veya İçmeler yöresinde yapılması tartışılabilir.
Büyük İskender tarafından ilk düşünüldüğü söylenen bu proje kısa dönem İzmir körfezi temizlenmesinde anlamlı katkı sağlayabilir. Uzun vade için denizlere yaklaşımımızı kökten gözden geçirmemiz gerekecektir, çünkü sadece Ege değil tüm Akdeniz tehdit altındadır. Yani çöp ve atıklarımız daha geniş alanlara yaymak çözüm değildir ve bu geniş alan olarak algıladığımız da sınırlı!
Urla-Seferihisar Kanalı'nın Seferihisar Otoyol kavşağı civarında yapılması hafriyatı muhtemelen anlamlı azaltabilecektir ve çıkan verimli toprak tarımda kullanılacak şekilde planlanabilir. Çok katlı İzmir imarı ile iki katlı Yarımada imarı arasında anlamlı bir yapay çizgi oluşturabilir. İçmeler yöresinde yapılması ile Kanalın boyunu kısaltır ama İzmir'in buraya kadar genişlemesi demek olur. Yöreye ekonomik bir canlılık getireceği ise bence kesin.
Kanal İstanbul'a gelince; en dar yerinde 700 metre olan bir doğal ve bedava deniz yolu varken 200-300 metrelik yapay bir yol yapılması biraz zorlama olarak görülebilir. Karadeniz ve Marmara arasındaki tuz farkı binlerce yıldır süren bir dengedir, bu dengeye su kilidi olmadan akarsu cinsinde bir kanal ile müdahele etmenin neticesini öngörmek zordur. Bu konularda çok sayıda doktora tezi seviyesinde deneysel çalışmalar, kongreler yapılması ve çok yoğun bir çalışma süreci sonunda 3-5-7 yıllık değerlendimeler yapılmadan iş makinalarının işe başlamaları doğal dengeleri öngöremiyeceğimiz şekilde zedeleyebilir.
Çıkacak her kamyon hafriyatın nerede verimli kullanılacağı tartışılmalı, planlanılmalıdır. Daha biz yaz aylarında kuruyan göletlerin dibindeki verimli toprağı tarlalarımıza taşıyamazken ve aynı zamanda göletlerimizi bir dahaki yağmurlu sezonlara bakımlı derin bir şekilde hazırlayamazken bu tür büyük projeler bundan 20-30 yıl sonra vatana hiyanet türünden çağrışımlar yapan ucubelere dönüşebilirler.
Yapanların isimlerini tarihe altın harflerle yazması planlanan bu dev projeler Tenesse Valley Project gibi sonunda kimin başlattığı anımsanmayan türümüzün aptallığı, kibir ve izansızlığını tarihte gösteren dev ayıplar olabilirler.
Mahmut TOLON
22.08.2011
Son Güncelleme Tarihi: 29 Ağustos 2011 12:23