Volkanlar, Fırtına ve Huzur
27 Şubat 2010 00:19 / 1663 kez okundu!
Sayın Fırtına, moralinizi yüksek tutunuz. Eğer gerçekten hiç suçunuz yoksa ortaya çıkacak ve evinize döneceksiniz umarım. Moralsizliğe gerek yok. Orası Yassıada mı? Tepenizde Tarık Güryay mı var? Size el kaldıran falan yoktur orada. Celal Bayar'a 77 yaşındayken yapılanları bir düşünün.
***
Gazeteler "... İSTANBUL'DA VATAN CADDESİNDEKİ EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜNDE GÖZALTINDA OLAN ESKİ HAVA KUVVVETLERİ KOMUTANI EMEKLİ ORGENERAL İBRAHİM FIRTINA, AVUKATLARIYLA GÖRÜŞMESİNDE, 'İÇİMDE VOLKANLAR PATLIYOR. BUNU NEDEN YAPIYORLAR? BÜYÜK BİR İFTİRA VE HAKSIZLIKLA KARŞI KARŞIYAYIM. ESARETİ YAŞIYORUM' DEDİ. AVUKATI, FIRTINA PAŞANIN MORALSİZ VE YILGIN BİR HALDE OLDUĞUNU ÖNE SÜRDÜ....."
Sayın Fırtına moralinizi yüksek tutunuz. Eğer gerçekten hiç suçunuz yoksa ortaya çıkacak ve evinize döneceksiniz umarım. Moralsizliğe gerek yok. Orası Yassıada mı? Tepenizde Tarık Güryay mı var? Size el kaldıran falan yoktur orada. Celal Bayar'a 77 yaşındayken yapılanları bir düşünün.
Hava Kuvvetleri Komutanı olarak bir kerecik olsun Yassıada'nın kritik analizini yaptınız mı? 1980’in? Binlerle hapse “tıkılan” gencin canı da can idi unutmayın, patlıcan değil! Sizinki gibi. Güvenin Türk adaletine, merak etmeyin bir şey yoksa çıkar ortaya. Hem bakın mahpus damında şu an oturanların % 55’i gazetelere göre tutukluymuş, onlar muhtemelen öyle dört günde çıkabilecek kamuoyu desteğine de sahip değiller. Yani bir hukuk sistemi şart değil mi sizce de?
Ben çiftçilik yaparken tarlama giren avcılardan, sürüden şikayetçi olmak için bir üsteğmenin veya yüzbaşının kapısında sıra bekliyorum Akhisar’da. Albayı görmek için Manisa’ya gidiyorum. Muhtemelen entelektüel Genelkurmay Başkanımız kadar okumuş etmiş bir insanım. Bir de tel örgü çekiyorum ağaçları korumak için. Amerikalı çiftçiler şaşıyorlar ve soruyorlar “sizde şerif yok mu?” diye.
Çiftçilik yaparken Amerikalı meslektaşımın ödediğinin misliyle fazlasını veriyorum mazota. Verginin bir kısmıyla bir sürü Subayın, Müdür’ün makam arabaları ile dolaştığını da görüyorum. Sizler yeşil pasaportla Vip’ten biniyorsunuz uçağa, benim pasaportum mavi.
Jandarma, İçişleri Bakanlığı emrinde sözüm ona. Bir İçişleri Bakanı Jandarma Genel komutanını çağırıp hesap sorabiliyor mu? Biz İçişleri Bakanından iyi kötü hesap sorabiliyoruz ama kamuoyu olarak. Erdoğan’ın üç çocuk zikrine karşı “Yok mu etrafında danışacak bilen insan?” diye sorabiliyorum.
Genel Kurmay Başkanı diğer ülkelerde Savunma Bakanlığına bağlı. Nato toplantılarına bizim Genel Kurmay Başkanımız gitmiyor. Savunma Bakanının arkasında oturmak zoruna gittiği için.
Ya, saygıdeğer komutan, bende de volkanlar fırtınalar oluyor zaman zaman. Asker düşmanı falan da değilim ayrıca.
Babamın dedesi 1989’da ölen Dr. Mehmet Paşa, Haydarpaşa Askeri Hastanesi’nin kurucu başhekimi idi. Onun oğlu, Binbaşı İhsan bey ise Enver Paşa’nın sınıf arkadaşı imiş. Sınıf arkadaşı Naciye Sultan ile evlenip, paşa olup, Padişah vekili olarak birinci Balkan harbindeki orduyu Çatalca’da teftişinde fikir ayrılığına düşüp, Birinci Dünya Harbi’nden önce istifa etmiş. Yani bilemiyorum hangisi ile daha fazla iftihar edeyim diye; binbaşı olan dedemle mi, paşa olan onun babası ile mi? Ama geçmişle gururlanmak zeka alameti değildir diye inanırım. Şimdi geleceğe bakalım.
Askerin, savcının, vekilin asıldan daha üstün insan olmadığını kavrama devrindeyiz. O zaman “her insanımıza insan muamelesi yapmakta ne kadar erken uzlaşırsak o denli rahat edeceğiz” söyleminde gelin uzlaşalım ve gereken reformları seçim kanunlarından başlayarak, sükunetle çalışarak bir an evvel yapalım.
Mahmut Tolon
25.02.2010