FELAKET KARGALARI

26 Nisan 2020 20:05 / 1591 kez okundu!

 

 

"Hayata olumsuz bakan, her zaman yenilmeye mahkumdur. Nitekim bakın, sürekli yeniliyorlar, yenildikçe çirkinleşiyorlar. Bunların yanında bile duramayan nice iyi insan var... Onbeş yıldır, utanmadan, sıkılmadan “bu ay son, Türkiye gelecek ay kesin iflasta” diyorlar, sonra şişiyorlar. Bunlar aslında iktidarın baş destekçisi sayılmalı... İktidar kıra sara kendi yolunda ilerlerken, bunlar önce gaz verip sonra söndürerek muhalefeti dağıtıyor. Hani, ülke iflas etse zil takıp oynayacaklar..."

 

****

 


FELAKET KARGALARI

 

Böyle yaşanmaz... Bir tane Türkiye var...


Ülkemizde ruhu felaket tellallığıyla beslenen bayağı geniş bir kesim var ve bunlar sosyal medyada aşırı yaygın. On yazıdan dokuzu değilse en az sekizi yalan ve karamsar. Korona da onlara yeni yem sağladı. Doğru olanları paylaşın eyvallah ama gözü kararanların bir kısmı yanlışı ayırt edemiyor. Onu eleştir, bunu eleştir, şunu kötüle, diğerine kem söz söyle... Sonu yok. Yararı da yok. Zaten büyük kısmı yalan habere dayanıyor. Bunları paylaşmak öncelikle ayıptır çünkü yalan üretenler bir yana, bir kısmı da bunların yalan olduğunu anlayabilecek kadar zeki veya haindirler. Gerçi aralarında bazı saftirikler de var ama birisi karşı oldukları tarafa laf sokuyorsa şehvetle üzerine atlıyorlar. Yalan olduğuna bakmadan paylaşıyorlar. Bu seviyesizlikten zevk alıyorlar. Yuhtur, zulümdür, utanmazlıktır.
 

Niçin mi?


(1) Öncelikle, kendi yaşadığınız yeri pisletiyorsunuz. Eskiden, kadırga çağında gemiciler tekneye tükürürlerse cezalandırılırdı. Yaşadığı ve ibadet ettiği yeri kirlettiği için... Bunlar da lafla tükürüyor. Ülkesine ve milletine bu kadar küfreden, özü ve sözü yalancı muhalefetten ne hayır gelir. Bu kadar yıkıcı yalan söylenince, haklı ve doğru eleştiriler de güme gidiyor. 

(2) İkincisi, bu kadar kin, ruh sağlığına ve dolayısıyla, tıbben ispatlandığı gibi beden sağlığına da zararlıdır. Her hastalığın kapısını aralar. Kaldı ki, bunlar sadece günümüzü değil, geçmişimizi de reddedip sürekli karalıyorlar. Köksüz oldukları gibi kanatları da yok. Yarına uçamazlar.


(3) Bunlar kendilerini ve çevrelerini mutsuzluğa mahkum ediyorlar. Mutsuzluk ve başarısızlık atbaşı gider. İleri giden uluslar, her durumda hayattan zevk alanlar, mücadeleye neşeyle atılanlardır. İstihbarat kuruluşlarının, sırf sosyal medyada moral bozmaya odaklanmış nice alt servisi var.


(4) Doğru yapılan işler de oluyor dersen hemen atılıyorlar “bu memlekette doğru iş mi var?” diye. Onlara göre herşey yalan, her şey göz boyama. Bal gibi bazı iyi şeyler yapılıyor. 


(5) Hayata olumsuz bakan, her zaman yenilmeye mahkumdur. Nitekim bakın, sürekli yeniliyorlar, yenildikçe çirkinleşiyorlar. Bunların yanında bile duramayan nice iyi insan var. Nasıl duracaksın? Örneğin Atatürkçü olduklarını ileri sürüp, Atatürk’ün tam tersini yapan nice küt kafa var. Atatürk millete hiç kötü şey söylemiş miydi? Ülkeyi kötülemiş, geçmişimizi reddetmiş miydi? Yalandan medet umduğu olmuş muydu? Pabucumun Atatürkçüleri.


(6) Türkiye, çoğu diğer ülke gibi iyisiyle-kötüsüyle, doğrusuyla, yanlışıyla ilerliyor. Karamsarlara kalsa üç kazı güdemezler. İlahi bir güç gelse, Türkiye’de bu tür muhalifleri toplasa, “hadi aslanlar iktidarı size veriyoruz” dese, üç günde birbirlerini katletmeye başlar, beş günde her şeyi bırakıp kaçarlar ya da muhalefet külahlı kukla yerine, iktidar külahlı kukla olurlar.


(7) Onbeş yıldır, utanmadan, sıkılmadan “bu ay son, Türkiye gelecek ay kesin iflasta” diyorlar, sonra şişiyorlar. Bunlar aslında iktidarın baş destekçisidir. İktidar kıra sara kendi yolunda ilerlerken, bunlar önce gaz verip sonra söndürerek muhalefeti dağıtıyor. Hani, ülke iflas etse zil takıp oynayacaklar ama kendileri bir şey yapamazlar.


(8) Sayısız iyi insan, muhalefeti kendi çöplüklerine hapseden bu sahtekarlarla başa çıkamadığı için, kendi halinde yaşıyor, nereye gideceklerini bilemiyor, neyi tutsalar ellerinde kalıyor.


(9) Bu çirkinlikler, yeni nesilleri de inançsızlığa, güvensizliğe ve atalete itiyor. Yeni yetişenlerin tutunabilecekleri, normal addedecekleri değerleri yıkmak, sosyal cinayettir.


(10) Ruh sağlığı bozuk olanlar gerçeklere ulaşamaz. Normal insanlar bir konuyu öğrenmek için okurken, bunlar zaten kafalarında olan bir kalıbı ispatlamak için okuyorlar. İşte bu nedenle, örneğin, solcuların kütkafalı kısmı ne kadar çok okursa, o kadar kalıplaşıyor, düşünmeye çalışan insanlarla diyalogları kopuyor. Üstelik hangi kalıbı tutarsa, diğer kalıpları düşman görüyor. Sahte Atatürkçüler ile sahtekar solcular adeta yarış ediyor. Eyy gafil! İnsanlara güven vermeden kimden destek isteyeceksin. Hangi akıllı muhalif senin yanında yer alır? Tek yaptığın muhalefeti dağıtmak. 


(11) Sonuç: Türkiye'nin ihtiyacı düzgün, şerefsizlik yapmayan, satılık olmayan, çirkinleşmeyen bir muhalefettir.

 

Mehmet Tanju AKAD

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.