KRİZ SONRASINA SORULAR
04 Nisan 2020 17:29 / 1598 kez okundu!
Kimi durumlarda sorular yanıtlardan daha önemli, daha anlamlıdır. Tüm dünyanın karantinaya alındığı, sorunun atlatılmasına odaklandığı şu günlerde, yazarımız sorduğu sorularla hepimizi kriz sonrasına odaklanmaya çağırıyor. Bu sorular üzerine hangi ülke daha çok yoğunlaşırsa, ne kadar fazla seçenek oluşturursa, geleceği muhtemelen daha aydınlık olacaktır.
****
KRİZ SONRASINA SORULAR
Henüz çok erken. Belli olan çok az şey var. Krizin uzunluğu ve derinliği ile restorasyon çalışmalarının şekli birçok şeyi değiştirecektir. Keza, muhtelif kesimlerin kaçınılmaz gelir kayıpları karşısındaki tepkilerinin şekli de. Farklı devletlerin krizle baş etme şekli kuşkusuz mukayese edilecek ama bundan ne sonuç çıkar, bilinmez. Buna rağmen yarının dünyasıyla ilgili görüşlerimizi paylaşırsak yararlı olur, çünkü hazırlıklı zihinler yeni durumları anlamaya, uyum göstermeye daha açık hale gelir. Yoksa, kısa vadede zaten her şey krizi atlatmaya yönelik olup, sosyal yansımaları daha sonra ve kademeler halinde, kimi halde dolaylı şekillerde ortaya çıkacak. Buna rağmen, yanılma olasılığımızı kabul ederek düşüncelerimizi esirgemeyelim. Önce yanıtlardan çok sorular üzerinde duralım. Nelere bakmalıyız? Elbette, bu sorular için yanıtlarımız var ama sonuçta tahmindir, biraz daha izleyelim, düşünelim. Düşünmemiz için bazı konular:
(1) Bu konulara doğru bakabilir miyiz? Kafamızdaki kalıplar bakışımızı nasıl bozabilir. Çok genel kavramlarla mı bakıyoruz, veya niyetlerimize göre mi bakıyoruz?
(2) Krizden sonraki uluslar daha çok işbirliğine mi gidecekler, yoksa başlarının çaresine bakmak için içlerine mi kapanacaklar? 1920’lerde ve 30’larda genel bir işbirliği yerine kısıtlı ilişkilere yönelmişlerdi ama bunun refahı engelleyeceği artık öğrenilmiş durumda. Öte yandan güven sarsılmışken, dengeler nasıl kurulacak. Her halukarda ulus devletler özel programlarına daha çok öncelik tanıyacaktır ama bu programların bedeli nasıl dağıtılacak?
(3) Her şeyi özelleştirmeye sokan, mali sermayenin egemenliğini pekiştiren yeni liberal politikalardan dönüş için baskı olacak mı? Olacaksa da sonuç verebilir mi? Sosyal haklardaki kısıtlamalar sürecek mi, yoksa tersine mi dönecek?
(4) Gıda üretimi için özel teşvikler olacak mı, krizlerde gıda akışının kesilmese bile azalacağı anlaşıldığına göre ne yapılacak? Bu alanda ithal ikamesine dönülse ulusal hükümetlerin başı uluslararası kuruluşlarla belaya girecek, hangileri bunu ne ölçüde göze alacak?
(5) İnsanların üst üste yaşadığı ve çalıştığı alanlar yerine, daha insani yaşam ve çalışma alanlarına yönelim olacak mı? Buna bağlı olarak ulaştırmada yeni yönelimler olur mu? Kitle ulaştırması çözüm müdür, yoksa insanların yaşadıkları ve çalıştıkları yerler arasındaki mesafenin kısaltılmasına mı yönelmek gerekir?
(6) Savaşın sürdüğü bölgelerde barış arayışları artabilir mi? Yoksa herkes “fırsat bu fırsattır” diyerek yüklenecek mi?
(7) Aile içi ilişkilerde değişiklik olacak mı? İş ilişkilerinde? Arkadaşlık ilişkilerinde? Cemiyet ilişkilerinde? Günlük yaşamda kalıcı değişiklikler?
(8) Geniş kitlelerin siyasi edilgenliğinde bir değişim ihtimali var mıdır?
(9) Dine karşı tutumlarda ve dinlerin etkinliğinde değişiklik olur mu?
(10) İşsizlikle başa çıkmak üzere, 1930’larda olduğu gibi kamu işlerinde istihdam yaratılması bir çözüm olabilir mi? Dünyadaki mevcut gelir ve servet dağılımına daha ne kadar tahammül edilebilir? Geniş kesimlerin hayata bakışlarında bir değişiklik olası mıdır? Bu değişiklik önem taşıyacak seviyeye ulaşabilir mi?
(11) En sağdan en sola kadar, siyasi partilerde silkelenme olabilir mi, yoksa tepedeki gruplar aynen devam mı? Politizasyon mu, yoksa politikadan kaçış mı daha güçlü olacak? Keza yabancı düşmanlığı mı, yoksa tolerans mı artacak?
(12) Batı ülkeleri eskisi kadar çekim merkezi olacak mı?
(13) Ülkelerde, bölgesel planda üretim ve dağıtım mekanizmaları, kooperatifler ve yerel pazarlar için üretim artışı muhtemel midir?
(14) Orta sınıfların varlıkarı eriyip yoksulların sıkıntıları artarken, krizin yükü nasıl dağıtılacak? Gelir dağılımı meselesi ciddi olarak gündeme gelir mi, yoksa insanlar uzun süredir olduğu gibi ağlamakla mi yetinir?
(15) Her kriz ortamına olduğu gibi, sosyal sıkıntıların yarattığı ruhsal hastalıklar ve psikolojik bozukluklar insanları radikal akımlara, abuk sabuk tarikatlara, falcılık ve büyücülükten tutun da ırkçılığa ve esoterik gruplara daha çok yönlendirir mi? Boşlukta kalan zayıf iradeli insanlar bunlara yem olur mu?
(16) Kamu harcamalarının yönü sosyal harcamalara doğru nasıl yönlendirebilir. Her sosyal harcama doğru mudur? Örneğin (elbet çocuklar hariç) doğrudan yardım yerine üretim ve istihdam artışı sağlamak, eğitimi geliştirmek daha yararlı ve öncelikli midir?
Bunlar ve aklınıza gelebilecek daha birçok soruyu kaydederseniz tartışmalara katkısı olur.
Mehmet Tanju AKAD