KAPÝTALÝZMÝN KRÝZÝ
24 Kasým 2009 02:50 / 2341 kez okundu!
Yaþanmakta olan krizin nasýl bir kriz olduðuna dair tartýþmalar sürüp giderken, bu kadar yýkýma neden olan sistemin genel yapýsýna yönelik eleþtirilerin az olduðu görülüyor. Bu krizde otomotiv endüstrisinin rolünü öne çýkaranlar, ekonomik çöküntünün aþýrý üretimden kaynaklandýðýný ve geleneksel olduðunu yazýyorlar. Bankalarý bir enkaza çeviren bu depremin özünde bir finans sektörü krizidir diyenler de, bankalarý ayaða kaldýrmakla sorunun çözüleceðine dair karmaþýk teknik argumanlar yapýyorlar.
Marxistler ise, Marx veya Lenin’e baðlý kalarak yirminci yüzyýlýn baþýndaki kapitalizm gerçeðine dayanarak krizin nedenlerini arýyorlar ve Marx’ýn bilinen aþýrý üretim teorisine referens yapýyorlar. Bunlarýn dýþýnda hemen hemen tüm düþünür ve ekonomistler sýnýrlý analizlerle, sýnýrlý çözümler öneriyor.
Krize yönelik farklý yorum ve analizler getiren “Kapitalizmden Sonra” baþlýklý yazý temelinde düþünce üretenler, bu tartýþmayý bir üst aþamaya, sistemi sorgulamaya kadar yükseltti. Bir kaç ay öncesine kadar kriz üstüne üretilen düþüncelerin neredeyse tamamý belli sektörlerdeki yýkýma odaklanýyor ve tartýþmalar teorik/entellektüel bir düzeyde sürüyordu. “Kapitalizmden Sonra” baþlýklý deneme yazýsýyla Geoff Mulgan bir bütün olarak günümüz kapitalizmini ve onun neden olduðu krizi küresel düzeyde ele aldý. Defalarca okunmasý gereken çok ilginç bir yazý bu.
Ýngiliz merkez bankasý baþkaný Mervyn King, 20 Ekim 2009 tarihinde, en büyük banka ve þirketlerin temsilcileri önünde yaptýðý bir konuþmada önemli bir tarihsel gerçeðe parmak bastý. Þöyle diyordu King: “Finans dünyasýnda hiç bir zaman, bu kadar az sayýda kiþi, bu kadar çok sayýda insana, bu kadar büyük miktarda borç yapmamýþtý.” King’in sözleri onu izleyenleri bile hayrete düþürmüþtü. King daha da ileri giderek, bankalarýn kaybetme olasýlýklarý büyük olmasýna raðmen bu riskleri, kendilerini “batmalarýna müsade edilemeyecek kadar büyük” olarak gördükleri ve devletlerin onlarý nasýlsa kurtarmak zorunda kalacaðýný bildikleri için aldýklarýný ileri sürdü. (The Independent, 21 Ekim 2009)
Krizi çýkaranlar insanlýk adýna ne mahkeme önüne çýkarýldý ne de ahlaksýzlýklarý kýnandý. Devlet trilyonlarý batýran küçük bir azýnlýðýn kucaðýna trilyonlarý fýrlattý. ABD, Ýngiltere ve Avrupa’da sistem partileri devletin böylesi bir suç iþlemesine alet ve ortak oldular. Bu nedenle, yukarýda sözünü ettiðim deneme yazý çýkana kadar bu krizin eleþtirisi lokal ve dar boyutlarý aþamadý. Bu yazýdan sonra sesler yükselmeye ve kapitalist sistemin kendisi yeni bir açýdan sorgulanmaya baþladý.
Guardian'a ABD’den yazan Garry Younge da, “Bankacýlara saldýrýrken, tamamen çürümüþ sistemi gözden kaçýrdýk” baþlýklý yazýsýnda, herkes bankacýlarýn, maaþlarý dýþýnda aldýklarý ikramiyeleri konuþurken asýl sorunu, yani sistemin temelden çürüdüðü gerçeðini göremediklerine dikkat çekiyordu. (Guardian, 25 Ekim 2009)
Younge diðer yandan, çok açýk olmasa da, sistem içinde temel deðiþiklikler yapýlmadan -ki bu, kapitalizmin üzerinde durduðu ana sütunlarýn yerini deðiþtirmektir, banka sisteminin deðiþmesinin de pek mümkün olmadýðýný söylemeðe çalýþýyor. Amerika’da Baþkan Barack Obama'nýn alacaðýný vaadettiði önlemleri hayata geçirememesini de bu perspektiften yorumlayan Younge, sistemin bankalara baðlý olduðunu, yani sonuç olarak, krizin, sistemin kendi iç doðasýndan ortaya çýktýðýnýn altýný çiziyor.
Kanadalý aktivist, gazeteci, yazar Naomi Klein bir makalesinde benzer yorumlar yaparak krizin kapitalist sistemden kaynaklandýðýný belirtmiþti. Bununla da kalmayarak kapitalizmin bir an önce deðiþmesinin gerekliliðine vurgu yapmýþtý. Baþka yazarlar da, içinde bulunduðumuz krizi deðerlendirirken, kapitalizmin tarihinden yola çýkarak, yerkürenin kaynaklarýnýn nasýl küçük bir zümre adýna tüketildiðine ve gelinen noktanýn kaçýnýlmazlýðýna iþaret ediyorlar.
2008 finans krizi ülkelerin mali kaynaklarýný da tüketti. Zengin ya da fakir, ülkeler bugün iflas etmekle karþý karþýya kaldý. Sýnýr tanýmaz yayýlma hýrsý, sistemi insan amaçlý olmaktan çýkardý. Ýnsaný hedef almayan sistemler nasýl yok olup gittiyse, kapitalizm de bir gün öyle köþeye fýrlatýlýp atýlacaktýr. Ama nasýl? Ýnsaný merkezine koyan ve toplumun genel çýkarlarý perspektifinden yola çýkan evrensel bir düþünce temelinde geliþecek politikalar ancak bu sistemi deðiþmeye zorlayabilir.
“Kapitalizmden sonra” baþlýklý deneme yazýsýnda akademisyen Mulgan, krizin toplumsal bir sorun olduðunu belirterek, kapitalizmin geçirdiði beþ krizden önemli sonuçlar çýkarýyor, sisteme yönelik tartýþmaya yeni bir boyut kazandýrýyor. Tarihin son bulduðunu ilan edenlere inandýrýcý bir yanýt veriyor. Ýnsanlýk, her krizden sonra tarihi yeniden yazýyor, her seferinde ‘görünen el görünmeyen elin üstüne çýkýyor’ diyor Mulgan.
Tarih bir tekerrür deðildir ve kapitalizm sonsuza dek yaþamayacaktýr. Doðada görülen süreçlerin bir benzerini kapitalizm de geçirecektir. Sistem, bir yandan kendini yok ederken, diðer yandan da, yeni doðacak olan toplumun embriyonlarý ortaya çýkacaktýr. Krizler iþte böyle ikilemleri, yani eski ile yeniyi, geçmiþle geleceði, felaketle umudu su yüzüne çýkarýyor.
Neden yalnýzca krizler bu çeliþkilerin ortaya çýkmasýnýn önünü açýyor? Çünkü krizler, üretim güçleriyle, toplumsal örgütlenme arasýnda kýyasýya bir kapýþmanýn ürünüdür. Dikkat! Marx’ýn dediði gibi üretim güçleriyle, üretim iliþkileri arasýnda bir çeliþkiden söz edilmiyor. Marx, kapitalist üretim iliþkileri ile üretim güçleri arasýndaki çeliþkiyi temel çeliþki olarak görür. Üretim güçlerine uygun toplumsal örgütlenme ancak devrimle yaratýlabilir diyordu Marx, kapitalizmden zarar gören ve sömürülen iþçi sýnýfýnýn ve onun partisinin, politik mücadeleler sonunda bir devrimle sömürüyü ortadan kaldýrarak sosyalizmi kuracaðýný ve böylece üretim güçlerinin ihtiyacý olan toplumsal örgütlenmeyi gerçekleþtireceðini öngörüyordu. Üretim güçlerinin karakteristiðine uygun toplumsal örgütlenmeye Marx’ýn yapýtlarýnda rastlanmaz. Ýþçi sýnýfý ve partisi, o anýn üretim güçlerinin dayattýðý toplumsal yapýlar olarak deðil, üretim iliþkilerinin yarattýðý sömürüden kurtulmak için politik amaçlý toplumsal örgütlenme krizlerine karþý bir alternatif olarak gündeme getirilmiþti.
Üretim güçlerinin geliþimi sýnýrsýzdýr. Ýnsanoðlunun doðaya egemen olma, doðal süreçleri kontrol etme tutkusu, ekolojik dengeyi bozmuþtur. Ancak bu süreç ayný zamanda daha iyi bir yaþam için bilgi ve entellektüel kapasiteyle çeþitli üretim güçlerini yaratýyor. Tarihsel bir geri bakýþla görülebilir ki, üretim güçleri yel deðirmenlerinden, dev hidro-elektrik santrallerine, devasa motorlardan gen-biyolojisine, mikroçiplere, elektronik haberleþmeye kadar sayýsýz teknolojik modeller biçiminde üretimin hizmetine sokulmuþtur. Dalgalar halinde gelen her yeni üretim gücü, beraberinde ekonomik krizi getirmiþtir. Önce finans sektörünün aþýrý büyümesi arkasýndan krize girmesi ve hemen ekonomik resesyon ve depresyonun baþlamasý 1849’da, 1892, 1929 ve en son 2008 yýlýndaki krizlerde bu defalarca yaþanmýþtýr.
1920’lerde ekonominin çeþitli sektörleri, finans sektörü en baþta olmak üzere devasa büyümüþtü. Ayný durum 1990’larda da görüldü. 1929 ve 2008 ekonomik krizlerinin de aþýrý ve hýzlý büyümenin arkasýndan geldiði biliniyor
“Kapitalizmden Sonra” baþlýklý yazýda en çok dikkat çeken argümanlardan biri krizlerden çýkýþ için yapýlan analizlerdir. Yazýda, Marx’a referansla, kapitalizmin ya hýzlý ve dinamik geliþeceðinden ya da yok olacaðýndan bahsediliyor. Sistem bu dinamik geliþimiyle herþeyi metaya dönüþtürür ve insan temel bir öðe, siyasetin öznesi olmaktan çýkar. Bu geliþim dinamiði, üretim güçlerini geliþtirirerek yeni ve nesnel olarak toplumun her kesiminde yeni iliþkilerin oluþumuna öncülük eder. Üretim güçlerinin o aþamada ihtiyacý olan toplumsal iliþkileri geliþtirebilmeleri için eski toplumsal iliþkilerin yýkýlmasý gerekir -ki bu da krizlerle ortaya çýkar. Ekonomik krizin maddi temeli buralarda aranabilir. Üretim güçlerine uyumlu yeni toplumsal iliþkilerin oluþturulmasý buna dayanýr. 1929 ve 2008 krizlerinin analizleri bu gerçeði açýkça ortaya seriyor.
1929 krizi sýrasýnda kapitalizm dev boyutlarda üretim güçlerine sahipti. Hidroelektrik santralleri ve devasa motor teknolojisi sosyal refah devletine olan ihtiyacý zorluyordu. Ýkinci Dünya Savaþý'ndan sonra devlet aracýlýðýyla toplumsal iliþkilerin eski yapýlarý yýkýldý, sosyal adalet ve eþitliðe dayalý iliþkiler egemen kýlýndý. Devletin toplumsal kalkýnmada aktif rol almasý büyük projelere öncülük etmesi üretim güçlerinin o geliþim aþamasýna uygun düþüyordu. Sosyalizm bu ihtiyacýn farklý bir alternatifiydi. Sosyalizm zamanla geri çekildiyse de sosyal refah devleti örgütlenmesi, toplumsal bir yapý olarak 2000’li yýllara kadar devam etti. Sosyal konut edinme, iþsizlik yardýmý, azýnlýklara yardým, çocuklarýn korunmasý, iþ güvencesi ve sayýsýz haklar toplumlarýn iliþki örgüsünü oluþturdu.
Yazýda belirtildiði gibi, 2000’li yýllara gelindiðinde üretim güçlerinin karakteristiði ve kapitalizmin yayýlma alanlarý iyice farklýlaþmýþtý. Bio-teknoloji veya gen teknolojisinde ve elektronik haberleþmelerdeki geliþim, var olan toplumsal iliþkilerinin tamamen uzaðýnda kendine uygun toplumsal iliþki aðýný oluþturmaya baþladý. Bu geliþim sanal alemde sayýsýz web-sitelerine öncülük etti, telif haklarýný deðiþtirdi, Vikipedia gibi global bilgi bankasý oluþtu. Karbon kullanýmýnýn sýnýrlandýrýlmasý, kooperatif tipi örgütlenmeler ve vakýflar yeni baþlayan bu sürecin ilk toplumsal iliþkileri oldular.
Bir Çin atasözünde söylendiði gibi kriz beraberinde hem felaket hem umut getirdi. Ýnsaný hiçe sayan aþýrý kâra dayanan ve toplumsal iliþkileri belirleyen kapitalizmin, merkezi rolünü býrakýp, periferik (çevresel) bir alanda konuþlanmasý, yani patron/asýl/efendi rolünü býrakýp, toplumsal geliþmenin hizmetkârý olarak merkezden çepere çekilmesi krizin bir umuda dönüþmesini saðlayacaktýr. Ýnsaný meta olarak gören kapitalist toplumsal iliþkiler aðý, yeni moral ve etik deðerleri geliþtiren üretim güçleriyle çeliþki halindedir. Bu çeliþki, kapitalist toplumsal iliþkilerin geriletilmesi, belirleyici güç olmaktan çýkarýlmasýyla çözülebilir.
(Devam edecek...)
Mehmet Taþ
Kasým 2009, Londra