Latin Amerika örneði… BÝR SOL ALTERNATÝF -1
17 Temmuz 2012 13:30 / 1887 kez okundu!
Perestroyka diye anýlan Sovyetlerdeki devletçi bürokratik sosyalist modeli eleþtirme tartýþmalarýna Küba’da Havana Üniversitesi’nde katýlmýþtým. Sosyalist ve komünist gençler ülkelerindeki problemlerin nedenlerini araþtýrýyor, çözümüne kafa patlatýyorlardý. Oradaki canlý ve hararetli toplantýlarýn bazýlarýna kendim þahit oldum.
Toplumsal yaþamý iyileþtirmek gerekiyordu, sistem deðil sorunlar ele alýnýyordu. Havana’da yaþayan komünist olmayan LA (Latin Amerika) solundan herhangi bir temsilcinin bu tartýþmalara katýldýðýný görmedim. Solun yenilenme çabalarýnýn kötü sonuçlanabileceði ve Küba devriminin zarar görebileceði, bu guruplarý endiþelendiriyordu. Sonradan öðrendiðim kadarýyla tartýþmalardan uzak durmalarýnýn baþka bir nedeni daha vardý. O da þuydu: LA devrimci hareketi ve Küba devriminin Sovyet deneyiminden çok farklý olduðuna inandýklarýndan kaynaklanýyordu. Doðu Avrupa’daki deðiþimle ilgili deðillerdi. Onlar daha çok askeri darbelerle ve neo-liberalizmle uðraþýyorlardý. Dev kitle hareketleriyle ABD yönetiminin yukarýdan empoze ettiði ekonomik politikalara solun nasýl karþý durduðunu anlatmaya odaklanmýþlardý.
Avrupa’dan uzak, kendi özgül koþullarýnda, farklý bir mücadele yolu seçmiþlerdi. En önemlisi, onlarý birleþtiren kýtadaki yakýn geçmiþte yaþanan büyük olaylardý. Güney ve Orta Amerika’daki sol militanlarýn neredeyse tabu diye koruduklarý dört büyük tarihsel olay, oradaki sol bloðun karakterini belirleyen kilometre taþlarýdýr:
Bunlardan birincisi, Fidel Castro’nun 1959’da Havana’ya giriþidir ve hala hayranlýkla anlatýlýr. Bununla zaferin en aðýr koþullarda bile kazanýlabileceðine inanýlýr.
Ýkincisi, 8 Ekim 1967’de Che’nin Bolivya’da öldürülmesidir. LA halkýnýn özgürlüðü için savaþmanýn önemidir. Che’nin bu mirasý, LA sol kimliðinde ve dayanýþma kültüründe ayrý bir yere sahip.
Üçüncüsü, 11 Eylül 1973’te Allende’nin baþkanlýk sarayýnda katledilmesi ve seçimlerin tek baþýna iktidarý korumaya yetmediðinin kanýtlanmasý.
Ve dördüncüsü, 19 Temmuz 1979’da Sandinist’lerin Nikaragua’da iktidara gelmeleri.
LA solunun demokrasi mücadelesinde aðýr bedeller ödediðini, sadece Nikaragua’da 50 bin insanýn iç savaþta yaþamýný yitirdiðini hatýrlatmaya gerek var mý? Maliyeti aðýr olan bu mücadele sol bir kimliðin oluþumuna, halkýn demokratik iktidarýný kurma sürecinde alternatif yaratmada, iktidara gelme ve iktidarý korumada, evrensel sayýlabilecek deneylerle doludur. Daðlarda savaþanlar, sokak gösterileri örgütleyenler þimdi iktidarda ülke yönetiyorlar.
Türkiye’de yeni sol ancak ve ancak geçmiþine sahip çýkarak ayaklarý üstüne durabilir.
Önemli tarihi olaylara ek olarak LA solunun gururlandýrýlmasýndaki metodoloji de ayrý bir önem taþýyor. Ayný guruplar reformist hareketlerden radikal devrimcilere kadar pek çok gurubu sol kulvarda görürler.
Ýdeolojik ve politik perspektifle gurupluma yapýldýðýnda dört büyük gurup saymak mümkün: Geleneksel komünist partileri, ulusalcý ve halkçý sol, politik silahlý guruplar ve bölgesel reformcular.
Ayrýca eylemsel planda yerel guruplar ve entelektüeller olarak da iki guruptan söz edilebilir.
LA solunda Troçkistler ve Maocular Meksika, Bolivya ve Guatemala’da çok etkindirler. Troçkistlerin politik durumu analiz etmede, Maocularýn ise halký örgütlemelerinde etkili olduklarý ve saygýnlýk kazandýklarý bilinir.
1920’lerde Ekim Devrimi’nin etkisiyle komünist partiler 50-60'lý yýllara kadar ulusalcý ve halkçý akýmla zaman zaman çatýþmalý da olsa çeþitli ittifaklar kurdu. 1968 Çin-Sovyet çatýþmasýnda ve 1989’da Sovyetlerin ve Doðu Bloðu’nun yýkýlmasýndan sonra partiler iki büyük bölünme geçirir. Bu iki yýkýcý olay bazý ülkelerde komünistlerin politik yaþamdan silinmesine yol açtý. Buna karþýn öteki sol guruplar 90’lý yýllardan sonra hýzla güç topladýlar ve iktidara gelmeyi baþardýlar. (1)
Doðu Avrupa: Doðru teþhise yanlýþ Çözüm
1987’de üniversiteyi bitirip Doðu Almanya’ya gittiðimde deðiþim tartýþmalarýný TKP’de yaþamaya baþladým. Doðu Almanya’nýn Güney ve Orta Amerika’dan çok farklý olduðu her haliyle belliydi. Buralarda her problemin Sovyet deneyiminin totaliter yapýsýndan kaynaklandýðý hatýrlatýlýyordu. Andropov’un baþlattýðý ve Gorbaçov’un devam ettirdiði reform ve yenilenme partinin büyük çoðunluðu tarafýndan destekleniyordu.
Perestroyka ve glastnost (açýklýk ve þafaflýk) sovyet toplumunu geliþtirici politkalardý. Devletinden uzak atýl durumda politkalarý izleyen çoðunluðu herekete geçirmeyi amaçlýyordu, ve doðruydu. Üst bürokratik elit hariç komünistlerin büyük çoðunluðu arkasýnda durdu. Fakat eleþtiriler toplumsal ekonomik ve demokratik iyileþtirmelerle sýnýrlý kalmadý. O zamanýn Sovyet politikacýlarý yýllarca dogmatikleþtirdikleri Marksizmle uðraþmaya baþladýlar. Yukardan ve gereksiz teorik tartýþmalar toplumu böldü.
Dünyadaki sol için anlamlý olan tartýþmalar kýsa zamanda önemini yitirdi, zarar vermeðe baþladý. Bazý tartýþma noktalarý solu en hasas yerinden vurdu. Bunlardan en önemlisi iþçi sýnýfýnýn deðiþen karakterini anlamak, çok öemliydi. Fakat bununla sýnýrlý kalmadý. Çalýþan yýðýnlarýn inkârýna vardý. Pazar sorununda da aynýsý yapýldý. Pazarýn hangi ekonomik modellerle yararlý olabileceði araþtýrýlmadý. Bir bütün olarak liberal pazar sahiplenildi. “Tek tek bireylerin zenginleþmesinin toplumu zenginleþtireceði” sosyalist tezinin kapitalizm koþullarýnda geçerli olabileceði ileri sürüldü. Bu ve daha pek çok sol politik ve teorik söylem tartýþýlýp farklý yönlere çekilmesi solun varlýðýný ve politikasýný anlamsýz kýldý.
Solu ve sosyalizmi yeniden yapýlandýrma, bir bütün olarak solu yeni perspektiflerle toparlama Sovyetlerin iç dinamikleri, halkýn zengin kuruculuk deneyimleri ve Marksist teorinin çaðdaþ yönleri deðerlendirilerek ve aþaðýdan halkýn katýlýmýyla ancak hayata geçirilebilirdi. Deðiþimin gerekliliði doðru saptanmýþtý ancak bunun hangi araçlarla ve ne yönde olacaðý belirsiz býrakýldýðýndan en baþta komünistlerin tepkisiyle karþýlaþtý.
Kapitalizm koþullarýnda mücadele veren TKP’nin o zamanki bazý yöneticileri, Batý Avrupa ve LA solunun Sovyetler ve Doðu Avrupa’nýn toplumsal yapýsýna yönelttikleri eleþtirileri anlamaya çalýþmadýlar. Ayný sorumlu kiþiler partinin tabanýný anlamada da ciddi zorluklar çekiyorlardý. Yýllar sonra da olsa biri çýkýp neden TKP’nin Sovyetler ve Doðu Avrupa’yý ilgilendiren deðiþimi olduðu gibi sahiplendiðini anlatamýyor.
Berlin duvarý yýkýlmadan hemen önce TKP’nin sorumlularý daha da ileri giderek, o zaman bile akli dengesi pek yerinde gözükmeyen Yeltsin’in çýkýþlarýna sarýlarak, onu cesur bulduklarýný yüksek sesle ilan ediyorlardý. Ayný kiþiler þimdi solu toplamaya çalýþýyorlar. Sormak gerekiyor. Yeltsin reformlarý soldan mý yapmak istiyordu? Bir tek sol alternatif var mýydý kafasýnda, neden sahip çýktýnýz? LA halkýnýn karþý durduðu liberalizm Sovyetler'de ve Doðu Avrupa’da popülerdi ve her þey ona endekslenmiþti.
Alternatifsiz býrakýlan kamuoyunun desteðini arkasýna alan, alkol problemleriyle boðuþan Yeltsin’in zorlamasýyla kanserli hastaya aþýrý dozda kemo-terapi uygulandýðýndan tedavi intihara dönüþtü. Baþlangýçta sosyalistlerin ve iþçi liderlerinin baþlattýðý deðiþim batý liberalizmine hayran Doðu Avrupalý anti-komünistlerin eline geçtiðinden, kanserli hastayý tedavi etmektense gömmeyi tercih ettiler.
LA halklarýnýn haykýrýþlarýna kulak týkayan TKP ve Avrupalý sol guruplar, Sovyet sistemi yenilenemez, Marksizm bir dogmalar yýðýnýndan baþka bir þey deðildir, diyerek, Marksizmi kendi iç dinamikleri aracýlýðýyla deðil, karþýtý olan neo-liberalizmle deðiþtirmeyi seçtiler. Bu yaþamsal hata sað politikalarýn önünü açtý, insanlýk bir felaketin eþiðine sürüklendi. Devletçi ekonominin liberalizmle deðiþtirilmesi 20. yüzyýlýn ekonomi politik tarihine geçebilecek en büyük hataydý. Bir ara aþamadan geçilmemesi sonucu Doðu Avrupa ekonomileri otuz yýl geriye gitti. Liberalizm devletin elindeki ekonomilerin yýkýntýdan ibaret olduðunu medya aracýlýðýyla daða taþa anlattý, saðýr sultanlar bile duydu. Global finans kapital Sovyetler'de ve Doðu Avrupa'daki iþletmeleri kurtarmayý gerekçe göstererek neredeyse bedavaya kapattý.
Her zaman yaptýðý gibi liberalizm kendisinden önce var olaný bir yýkýntý olarak gösterir ve ondan sonra sözde düzeltecek gücü varmýþ gibi davranýr. Hepsi koca bir yalan. Doðu Avrupa’da bir çivi bile çakýlmadan fabrikalar, atölyeler, tarým alanlarý, binalar, maden ocaklarý satýn alýndý, o zamanki deðerleri kadar gayrimenkul yaratýldý ve dünya borsalarýnda kumara yatýrýldý. Üretim ve istihdam beklenirken iþsizlik bazý ülkelerde % 40’a çýktý. Emekçilerin sefaleti diz boyu oldu. Beðenmedikleri devlet ekonomisinden çok daha gerilere çekildi.
Bu yüzden Küba ve LA solu Avrupa’da gerçekleþen yenilenme çabalarýný ciddiye almadý. Fakat kendi koþullarýnda Latin emekçi yýðýnlarýnýn gerek gördüðü deðiþimi yapmada kararlý davrandýlar. Ayný tarihlerde temsili demokrasiye karþý politikalarýný ve tutumlarýný köklü bir biçimde deðiþikliðe uðrattýlar. Gerilla savaþlarýndan uzaklaþarak seçimlerle, büyük kitle hareketleriyle aþaðýdan toplumu örgütleyerek neo-liberalizme karþý ayaklanmalarý gündemlerine aldýlar. Sol, neo-liberalizmi diðer ülkelerde yapýldýðý gibi kopyalamaya ihtiyaç duymadý. Büyük çoðunluðun çýkarlarý doðrultusunda tasarlanmayan politikalara ilgi göstermediler. Tarihte doðruluðu defalarca kanýtlanmýþ yýðýnlarla, demokratik platformlarda siyaset yapmak LA solunun baþarýsýný getirdi. Tersi bir yolda ilerlemeyi deneyenler, Sovyetlerdeki deðiþimi olduðu gibi kopyalamaya çalýþan Türkiye solu, TKP/TBKP dahil, tüm komünist partiler ya politik faaliyetlerine son vermek zorunda kaldý ya da toplum içinde son derece etkisiz hale geldi.
1989’da yüz binler duvara saldýrýp yýktýðýnda finans kapitalin çürümüþ ahlakýný sürükleyip getiren bir sel felaketinin önünü açtýklarýnýn farkýnda deðillerdi. Onlar duvarýn yýkýntýlarý üstünde zafer çýðlýklarý atýyordu, LA solu ise neo-liberalizmin ürettiði yýkýmý zindanlarda, iþkencelerde, geriye çekilen ekonomik kalkýnmasýnda, 240 milyona varan yoksullarýn günlük yaþamýnda görüyordu. LA’da sol halkýn yaþam hakký, eþitlik ve demokrasi için sokak sokak, mahalle mahalle liberalizmi kovalarken, aman vermezken, o zamanlarda Doðu Avrupa’da yaþayan bazý yoldaþlarýmýz neo-liberalizme yeni yaþam alanlarý bulmakla meþguldüler.
80 ve 90’lý yýllarda Doðu Avrupa ve LA’da yaþanan süreçler birbirinin tam tersidir. “Yeni Sol” alternatif arayýþlarý sürerken, bu iki deneyimden doðru sonuçlar çýkarmak solun önünü açar, güç verir.
Berlin Duvarý yýkýldýðýnda Londra’daydým. BBC’den ve dünya basýnýndan an be an bu tarihsel olayý izliyordum. Demokratik seçimlerle iktidara gelemeyen komünist partiler, sessizce, gürültü patýrtý yapmadan yönetimleri muhalefete devrettiler. Meþruiyetini seçimlerle tescil etmemiþ yönetimlerin iktidarda kalmalarý sosyalizme ve demokrasiye de aykýrýydý. Ve bunu kendilerince akýllý ve onurlu yöntemlerle iktidar deðiþikliðinin önünü açarak gösterdiler.
Tarih yanlýþ kabul etmez. Berlin duvarýnýn çökmesinin zafer sarhoþluðunu üzerinden atmadan 1990’lý yýllarda LA solu ABD’yi karþýsýna almýþ, aðýr yumruk darbeleriyle serseme çevirmiþti. Liberalizm lanetlenmiþti bu kýtada. Öte yandan Sovyetler ve Doðu Avrupa yýkýlýrken halka hiç bir þans tanýmadan “komünizm”in yerini, liberalizm aldý. Halklarýn ihtiyacý olan gerçek demokrasi “temsili demokrasiyle”, devletçi ekonomi “liberal finans kapitalizm”le deðiþtirildi. Hata büyüktü.
(Devam edecek)
Kaynak:
1- Jorge G. Castaneda, ‘Silahsýz ütopya soðuk savaþtan sonra LA solu’, vintage book, 1994, s.326-58
Mehmet TAÞ
16.07.2012