Sosyalizm bitmez
27 Ocak 2012 12:58 / 2709 kez okundu!
Bana göre, nerede olursa olsun, solun hedefinde her zaman sosyalizm olmalýdýr.
Sosyalizm ve Marksizm bir toplumsal projedir. Bir programla uygulanamaz. Zamanla, toplumsal demokratik süreçlerle adým adým olur. Çalýþan yýðýnlarýn adalet eþitlik özgürlük arayýþlarý sosyalizmi belirler.
Sosyalizm Bitmez
Konferansýn baþlýðý “Marksizm ve Milliyetçilik”, konuþmacý ise tek kiþi: Halil Berktay. Marksizm'e karþý olan ve Marksizm'i milliyetçilikle suçlayan deðerli tarihçimiz bir monologla karþýmýza çýkýyor. Hocanýn ne geliþtirdiði yeni bir tez var ne de karþýt düþüncede birinin konuþmacý olarak katýlmasýna izin veriliyor.
Bu bilgi çaðýnda böylesine taraflý ve zayýf tartýþmalarla Türkiye’nin bazý aydýnlarý ancak havanda su dövüyor. Daha çok bilgiye ihtiyacýmýzýn olduðu ve daha çok objektif olmamýz gereken bir zamanda böylesi komedileri daha ne kadar sürdürmeye niyetliler, bilmiyorum. Konferansýn özeti yapýlmýyor. Katýlýmcýlar aldýklarý notlardan tartýþýyor. Moderatörden ise çýt yok.
Bir kaç gün geçmeden, yine Halil hocanýn Taraf gazetesinde yayýnlanan yazýlarý tekrar Kuyerel’de yayýnlanýyor. Yine Marksist, sosyalist sol, Halil hocanýn hedefinde. Ýnsanlýkla beraber doðan ve insanlýðýn geliþimine baðlý olarak geliþip olgunlaþan sosyalizmi, Halil hoca bir konferansta bitiriyor. Ne yaman bir bilimsellik!
Aslýnda ne amaçlandýðý belli: Sosyalizm ve Marksizm olmadan bir “sol” ideolojiye zemin hazýrlamak. Ne yazýk ki bu amaç, yýllarca yapýlan hatalarý tekrar etmekten öteye gidemez. Bana göre bu yaklaþým birçok yanlýþý beraberinde taþýyor.
Birincisi; Ýtalyan komünistlerinin baþýna gelenlerden iyi dersler alýnmadýðýndan bu çabalarla zaten zayýf olan Türkiye solu sosyalizmden, Marksizm'den uzaklaþtýkça daha da zayýflayacaktýr. Milyonlarca Ýtalyan emekçisini örgütleyen ve faþizmden sonra Ýtalya’ya demokrasiyi getiren Komünist Partisi’nin kapatýlmasýný isteyenler, ayný gerekçelerle hareket etmiþti. Sonunda koca bir parti bölündü ve giderek sol politikadaki etksini yitirdi. Bu boþluk Berlusconi gibi bir küçük Hitler’in iktidar olmasýna yol açtý.
Türkiye’de ise Marksistlerin, sosyalistlerin baþýný çektiði, BDP gibi büyük bir sol parti kurulmazsa ne demokrasi olur ne de bu tartýþmalardan bir sonuç alýnabilir.
Ýkincisi; ABD ve Avrupa’da Marksistlerin öncülüðünde toplanmaya çalýþýlan solun hedefinde milyonlara ulaþmak var. Çalýþan emekçi yýðýnlar solda toparlanmazsa, politikaya aktif katýlmazsa ekolojik sorunlarýn ve toplumsal farklýlýklarýn önü alýnamaz, diyor ABD’li sosyalistler. Kapitalizmin deðiþmesini isteyen herkesin birlikte hareket etmesini istiyorlar.
Türkiye’de ise tersi yapýlýyor.
ABD ve Britanya’da sað, devleti küçültmek için yeniden eski kof ve pratikte tükenmiþ argümanlarýna geri döndü. Krize neden olan finans kapitale tek bir eleþtiri yapmayan sað politikacýlar, iþsizliðin yükseldiði ve ekonomik krizin derinleþtiði bu ortamda sosyal devlete saldýrarak milyonlarca insanýn açlýðý ve iþsizliði sessizce kabul etmesini istiyor. Sol her yerde bunlarý protesto ediyor.
Kaldý ki, Taraf’ta veya Küyerel'de yapýlan tartýþmalarda ele alýnan tüm noktalar Avrupa’da 90’larda tartýþýlmýþtý. Üçüncü yol, sosyal kapitalizm gibi tezlerin hepsi Marksizm'den çalýnmýþ tezlerdir. Antonio Gramsci’nin, “Hegemonya”, Karl Polyani, “sosyal kapitalizm”, Rosa Lüksemburg, “sosyal devlet” vs. Kapitalizmden sosyalizme geçiþ için farklý yollar arayan Marksistlerin sosyalist politik kültüre yaptýklarý katkýlardýr.
90’larýn ortalarýnda Britanya Ýþçi Partisi’nin baþýna, 1997’de de baþbakan olan Tony Blair’in alternatif olarak sunduðu üçüncü yol, sosyalizmin kökünü kazýmaya yönelikti daha sonra birden bire Sosyal liberalizm adý verilen politikalara dönüþtürüldü. Borçlarla Ýngiliz kapitalizmine istikrar arandý, bulundu da, ancak çok uzun sürmedi. Bir milyonu aþkýn insanýn ölümüne neden olan Irak savaþýna girilmesiyle sol, saygýnlýðýný iyice kaybetti. Þimdi Tony Blair, hem elde ettiði gizli servet nedeniyle soruþturma altýnda, hem de demokrasi güçleri tarafýndan bir savaþ suçlusu olarak görülüyor. Parti tüzüðünden sosyalizmi büyük bir mutlulukla kaldýran bu iki yüzlü Blair þimdi, küresel þirketlerin taþeronluðunu yaptýðý Ortadoðu ve Ýngiltere’de açýlan kamu soruþturmalarý duruþmalarý arasýnda geçiriyor zamanýný.
Solun hedefinde her zaman sosyalizm olmalýdýr
Bana göre, nerede olursa olsun, solun hedefinde her zaman sosyalizm olmalýdýr.
Sosyalizm ve Marksizm bir toplumsal projedir. Bir programla uygulanamaz. Zamanla, toplumsal demokratik süreçlerle adým adým olur. Çalýþan yýðýnlarýn adalet eþitlik özgürlük arayýþlarý sosyalizmi belirler.
Sosyalizm için söylenen her teorik saptamayý uygulayabilme olanaðýmýz olsa, birçok önemli sorun çözülebilir.
Halil Berktay’ýn söylediðinin tersine, faþizmin sosyalizme yönelttiði eleþtiri çok daha fazla yýkýcý oldu. Liberalizm, faþistlerin diliyle komünistlere ilericilere saldýrmaya devam ediyor. Toplum yararýna olan her yararlý politikanýn zeminini yok ediyor. Murat Belge ile polemiklerinde þöyle diyor Halil Berktay:
“Faþizm ve Nazizm’in dehþetengiz çehresini neden olduðu gibi sergiledik de komünizme daha âlicenap davrandýk, fazla kredi açtýk? Ýki farklý ideolojiden birinin özlem ve niyetlerinin “daha iyi” olmasýný (ýrk deðil sýnýf esasýna dayanmasýný, Aryan üstünlüðünü deðil sosyal adaleti amaçlamasýný) tarihsel realitesinin önüne geçirmiþ olabilir miyiz? Stalin’in ve Mao’nun ödettiði bedelleri niçin hep minimize ettik? Faþizmle ayný derecede mi kötüydüler, yoksa her þeye raðmen Faþizm ve Nazizm’den kötüsü yok muydu ?”
Laf kalabalýðý içinde bilimsel objektifliðini yitiren Halil Berktay, somut tarihsel belgeleri milyonlarýn yer aldýðý tarihsel deðiþimleri araþtýracaðýna, Tony Judth’in arkasýna sýðýnýyor. Yazýklar olsun. Stalin ve Mao’nun yanlýþ politikalarýndan yola çýkarak tüm sosyalist tarihi yargýlýyor. Geliþigüzel bir yerlere dokunuyor, iþte bu Marksizm, diyor.
Halil Berktay sosyalizmin tarifini araþtýracaðýna kendini tarif etse bence daha hayýrlý olur. Avrupalý anti-faþistler sosyalizme ve sovyetlere ondan çok daha objektif bakabiliyorlar. Bakýn komünist olmayan bir Ýtalyan anti- faþisti Sovyet anayasýný nasýl önemsiyor. Tarihçi olarak bunlarý bize kendisinin anlatmasý lazým, hocamýz oralý bile deðil.
Sözünü ettiðim bir Ýtalyan anti-faþisti olan Silvio Trentin’in Sovyet Anayasasýný araþtýran çalýþmasýný 1931’de “Avrupa” dergisi yayýnlýyor. Sovyet Anayasasý’nýn önemli bölümlerini madde madde yayýnlayan Silvio, uzun yorumlar yaparak bunun nasýl tamamen farklý ve yeni olduðunun sonucuna varýyor. 1936’daki Sovyet Anayasasý o tarihe kadar hiç bir ülkenin anayasasýnda yer almayan çok önemli maddeleri içeriyor. Bunlardan bazýlarý þöyle; “Bölüm-1’de sosyal örgütlenmeler açýklanýrken, Bölüm-10’un 121, 122, 123’üncü maddelerinde, bir ýrk veya milleti aþaðýlama, küçümseme, hor görme veya hakaret etme, yasalarla cezalandýrýlýr,” deniliyor. (1)
Anayasada ifadesini bulan humanist eþitlik Sovyet halklarýný faþizme karþý birliþtirdi bu bilinçle faþizm ezildi. ABD ve Ýngiltere’nin ikiyüzlülüðüne, Stalin’in inanýlmaz hatalarýna aldýrmayan milyonlar faþizme karþý direndi ve kazandý. Faþist saldýrganlýk sovyetleri güvenlik konseptine zorladý bu yüzünden reformlar yapýlamadý zenginlikler militarizme ayrýldý. Fakat batý Marksistleri faþizm ezildikten sonra Sovyetlerde elde eilen kazanýmlarý çok iyi okudu ve uyguladý.
Halil hoca Faþizmle sosyalizmi ayný kefeye koyarak mantýklý bir sonuca, sosyal devletin gereksizliði sonucuna varýyor. Halil hocanýn“yok olmaya mahkûm” da demiyorum; yok oldu diyorum” dediði politikalar yoksullarýn sosyal haklarýdýr, sosyal devlettir, kýsmi sosyalizmdir. Bugün Avrupa’da milyonlarca çalýþan insan Sovyet anayasasýnda çok açýk belirtilen ve daha sonra Avrupa ülkelerine yayýlan sosyal haklar için aralýksýz mücedele veriyor. Bunlarý faþizmle ayný tutabilirmiyiz.
“Murat, ben programla ilgili bazý sorular sordum, hem de defalarca. Þimdi sana direkt olarak soruyorum: temiz ve bozulmamýþ sosyalizm programýn nedir? Tut ki egemenler de, biz de aynýyýz; halka, kitlelere sunacaðýmýz kapitalizm alternatifi ne olabilir? Böyle bir programa, Sovyet tecrübesinden aktaracaðýn; teorik bakýmdan sosyalizme özgü sayabileceðin herhangi bir olumlu unsur var mý?’’ diye soruyor.
Evet, var sayýn Berktay.
Ekim devrimi sosyalizme yol açmamýþ olabilir ancak Sovyetlerde olup biten herþeyi inkar edemeyiz. Sovyetlerin insanlýða býraktýðý üç büyük bir miras var; kurtuluþ savaþlarýna yapýlan yardýmlar, modernleþme ve sanayileþmedeki büyük dönüþümler ve faþizmin Avrupa topraklarýndan kazýnmasý. Bunlarý inkar etmek tarihle yüzleþmemektir, gerçeklere sýrtýný çevirip ahkam kesmektir.
Büyük dönüþümlerin farklý bir anayasal modelle yapýlmasý anlamlýydý. Bu anayasa sayesinde Avrupa’da kapitalizm içi sosyalizm savaþtan sonra birden bire hýzla yayýldý. Halil Berktay’ýn küçümsediði anayasadaki sosyal haklar þöyleydi:
Ýnsanlýk tarihinde ilk defa ‘Yaþlýlýktan, hastalýk veya baþka nedenlerden dolayý çalýþamaz durumda olanlara maddi olanaklarýn saðlanmasý yasalarca garanti altýna alýnmýþtýr’ (madde 120);
‘Herkese iþ garantisi ve iþin miktarýna ve kalitesine uygun ücret verilmesi’ (madde 118);
‘Yüksek öðrenim dahil herkese ücretsiz eðitim’ (madde 121);
‘SSCB’de herkes çalýþmak zorundadýr, çalýþmayan yiyemez’ (madde 12). (2)
Ýþte bu tamamen farklý bir anayasal modeldi. Açlýkla boðuþan yoksullar için hayal bile edilemezdi. Savaþla yýkýlmýþ Avrupa’nýn kurtuluþ simidi oldu.
Çalýþan yýðýnlar için uygulanan politika sosyalizmdir, demokratiktir. Sosyalizm ve Marksizm bunun için vardýr.
Savaþtan sonra bir çok Batý Avrupa ülkesi, SSCB Anayasasý’ný rehber edinerek kendilerine uygun yeni anayasalar düzenlediler. Sosyal demokratlarýn güçlü olduðu Ýtalya, Fransa ve Almanya’da Katolik partilerin de desteði alýnarak yeni yeni yasalar kamuoyuna sunuldu. “1848’de kabul edilen Alman anayasasýnda (madde VII, 26) özel mülkiyetin kamu yararý prensibine baðýmlýdýr, deniliyor. Ýtalyan anayasasý madde 42, 3 kamu yararý gözetmeyen þirketler devletleþtirilir ve yapýlan zararýn maddi karþýlýðýný yasalarca garanti altýna alýr. Seçimlerde savaþ galibi Churchill’i yenilgiye uðratan Attlee ayný doðrultuda yeni yasalar kabul ederek Britanya toplumunu yeniden biçimlendirdi. Fransýz Sosyalist ve Komünist partilerinin ortak çabalarý sonucu 1946’da referandumla kabul edilen anayasada mülkiyetin herkesin hakký olduðu” yazýldý (3).
Sizin kabul etmeye yanaþmadýðýnýz politikalarý o tarihlerde geniþ kamuoyu takdir ediyordu. Avrupalý sosyalist, sosyal demokrat ve Katoliklerin uzlaþtýðý temel nokta þuydu: “ Komünist Rusya’nýn büyük çabasý olmasaydý sýnýflar arasý farklýlýðý Avrupa’da azaltmak mümkün olmayacaktý.”
Avrupa’yý güçlendiren, sýnýfsal dengeleri saðlayarak demokrasinin istikrar kazanmasýna neden olan bu “Yetmez ama evet!” sosyalizmidir.
Her ülkenin demokratik olgunluðuna ve toplumsal geliþimine uygun bir sosyalizm, gerçekçi olanýdýr. Global sermayenin bir an evvel bertaraf etmek istediði yalnýzca devlet sosyalizmi deðil, aslýnda budur.
60 ve 70’li yýllarda ABD ve Britanya saðý tarafýnda hazýrlanan ve 80’lerde kapitalizmin krizi baþlayýnca devreye sokulan liberal, global politikalarýn ana hedefi toplumlarý bu politikalardan uzaklaþtýrmaktý. Çünkü sermayenin akümulasyonunu engelliyor ve kapitalist birikimin hýzýný kesiyordu. Global kapitalizm emekçi yýðýnlara fatura edildi.
Berktay devamla þöyle diyor: “Ýnsanlarý çaðýracak bir sosyalizmim yoksa sosyalistliðimin toplumsal bir karþýlýðý yoksa nasýl sosyalist olabilirim? Kendime nasýl sosyalist diyebilirim?’’ Siz demeyebilirsiniz ve “sosyalizm” sizin için zaten çoktan bitmiþ olabilir, ancak Marks’ýn anlatmak istediði sosyalizm daha yeni baþlýyor.
Marksizmin en büyük buluþu artý deðerin nasýl yaratýldýðý ve kimler tarafýndan daðýtýldýðýdýr. Artý deðerin, bir ülkenin ulusal geliri olduðunu hemen hemen herkes bilir.
Bazý Marksistler demokrasiyi güçlendirerek, emeðin hegemonyasýný saðlayarak, artý deðeri adým adým daðýtabileceklerine inandýlar ve 80’lere kadar Batý Avrupa’da baþarýlý oldular.
Ekim devrimine önderlik eden Lenin ve arkadaþlarý, özel mülkiyet kalkmadan artý deðerin daðýlamayacaðýný söyleyerek devletleþtirmelerle mutlak eþitlik saðlayarak ulusal geliri topluma eþitçe daðýtabileceklerini söylediler ve yaptýlar. Sosyalizmin bu modeli 90’larda bitti.
Fakat Marks’ýn tanýmladýðý ve henüz uygulanamayan baþka bir model daha var. Kapitalizmin tüm geliþim perspektifinin tükendiðinde uygulanacak bir sosyalizm: Kapitalizm sonrasý sosyalizm. Sivil toplum örgütlerinde, devletin dýþýnda örgütlenen, çalýþanlarýn yani insanlýðýn % 99’unun demokratik hegemonyasýný temel alan bambaþka bir sosyalizm, yýðýnlarýn seçebileceði güçlü bir alternatif olarak geliþiyor. Kapitalizm var olduðu sürece sosyalizm bitmez.
Mehmet TAÞ
(Not: "Kapitalizmden sonrasý Sosyalizm" baþka bir yazý konusudur, sonra yazacaðým.)
- 1 Luciano Canfora, “Avrupa’da Demokrasi, bir Tarih”, Blakwell Publishing, 2006, s 174-197
- 2 Luciano Canfora, “Avrupa’da Demokrasi, bir Tarih”, Blakwell Publishing, 2006, s 174-197
- 3 Luciano Canfora, “Avrupa’da Demokrasi, bir Tarih”, Blakwell Publishing, 2006, s 174-197
Son Güncelleme Tarihi: 29 Ocak 2012 15:31