Omelas'ı Terk Edip Gidenler...
21 Ağustos 2018 14:03 / 2181 kez okundu!
Sadece kendi konforumuz için de değil, bazen dengelerin ancak öyle olabileceğine inandığımız; bazen atalet içinde olduğumuz; ya da kendimizi yetersiz hissettiğimiz, olanları değiştiremeyeceğimizi düşündüğümüz için harekete geçmiyoruz.
****
Omelas'ı Terk Edip Gidenler...
Bu kez kafamı vicdan kurcalıyor. En sevdiğim sözcüklerden biridir vicdan. Sözcüğü anlattığı kavramı sevdiğim için çok severim elbette. İnsan olmayı hatırlatır bana.
Sanırım 10 yıl kadar önce İstanbul Bienali'nin teması "insan neyle yaşar"dı. Bienale bir de defter açmışlardı; ziyaretçiler kendi cevaplarını yazsın diye, 'insan neyle yaşar' sorusuna.
Benim için bienalin en enteresan ve unutulmaz "iş"lerinden biri bu defter oldu. Zira okumuştum epey bir oturup. Kimi ekmek demişti, kimi hava-su; kimi aşk, kimi aile, kimi idealler... uzun uzun düşünmüştüm; tabi fiziksel ihtiyaçlar kısmını geçmeyi tercih edip bence insan neyle yaşar sorusuna yanıt aramıştım. Ve vicdan olarak bulmuştum yanıtımı. Evet bence 'İnsan vicdanıyla yaşar'dı. Aksi mümkün değildi. Vicdanına kabul ettiremediğin bir şeyle yaşamak nefes almana bile engel olabilirdi. Ben öyle düşünüyordum.
İşte bu sene başında kaybettiğimiz Amerikalı yazar Ursula Le Guin'in "Omelas'ı Terk edip gidenler"* öyküsü ile karşılaşınca kadim meselem yine canlandı.
Bu kısacık öyküsünde Le Guin, başka birinin ödediği kefaletle mutlu, mesut yaşamak mümkün mü sorusunu soruyor ve insan olan herkesi kocaman bir açmazla başbaşa bırakıyor.
Sadece kendi konforumuz için de değil, bazen dengelerin ancak öyle olabileceğine inandığımız; bazen atalet içinde olduğumuz; ya da kendimizi yetersiz hissettiğimiz, olanları değiştiremeyeceğimizi düşündüğümüz için harekete geçmiyoruz.
Son zamanlarda, nelerin bedeliyle neler oluyor hayatta sorusu bana anlamlı geliyor.
Çoklukla birilerinin yaşadığı zorluklar başka birilerinin refahına hizmet ediyor. Dünyada dengeler böyle kurulunca da değistirmek için bazı insanların vicdanlı olması yeterli olmuyor. Vicdanı hep beraber hayatımızın merkezine almaya ve bu konuya kafa yormaya ihtiyacımız var.
Ben bayram vesilesiyle vicdanı hatırlayalım istiyorum. Hayvanlara eziyet etmemeyi de bu vicdan konusunun içine alıyorum elbette.
Kurban bayramındaki paylaşma duygusunu seviyorum ama bunu hayvanların ağır bedel ödemesiyle yaşamak ağır geliyor.
Bunun en azından çok daha az eziyet çektikleri biçimde yapılabilmesi elbette mümkündür.
Bunu bulmak, hayata geçirmek, kurban bayramlarını da daha az hüzünlü hale getirmez mi?
Ben hepinize vicdanımızın rahat olduğu ve bu sayede huzurlu olacağımız bayramlar ve zamanlar diliyorum.
Meltem GÜRLER
21.08.2018
......
*Öykü eski epeyce, 1973'te yazmış onu Le Guin, ama okumamış olanlar internette dahi bulabilirler, okuyun isterim.
Son Güncelleme Tarihi: 24 Ağustos 2018 09:32