Tarih Araplarýn Türklere Yaptýðý Ýhanet ve Kýyýmlarý Yazýyor
02 Temmuz 2020 13:09 / 4531 kez okundu!
“1916 yýlýnýn þubat ayýnda tarihi Erzurum Kalesi düþmanýn sürpriz bir saldýrýsýyla düþtüðünde, bu durumun Osmanlý ordusundaki Arap subaylarýnýn Çarlýk Rusya'sýnýn komutanlarýna verdiði bilgiler sayesinde gerçekleþtiði anlaþýldý.”
****
Tarih Araplarýn Türklere Yaptýðý Ýhanet ve Kýyýmlarý Yazýyor
“1916 yýlýnýn þubat ayýnda tarihi Erzurum Kalesi düþmanýn sürpriz bir saldýrýsýyla düþtüðünde, bu durumun Osmanlý ordusundaki Arap subaylarýnýn Çarlýk Rusya'sýnýn komutanlarýna verdiði bilgiler sayesinde gerçekleþtiði anlaþýldý.”
“Osmanlý Saltanatýný Yýkma Zamaný Geldi”
Emir Hüseyin’in oðlu Faysal, Araplara þu bildiriyi yayýmlar: “…Uyanýnýz! Elele vererek, Osmanlý saltanatýný yýkma zamaný geldi.” (2) Emir Faysal’ýn 11 Aðustos 1919 günlü mektubu: “Bütün Müslümanlarýn gözleri Ýngiltere’ye dikilmiþtir. Türk-Müslüman Ýmparatorluðu’nun yýkýlmasýnda asýl kuvvet olan Araplar, þimdi ödüllerinin ne olacaðýný bilmek istiyorlar.”(3)
Mekke Emiri Hüseyin, 11 Mart 1917’de Baðdat’ý ele geçiren General Mod’a, “Baðdat’ý Turanilerden (Türklerden) kurtardýðý için Allah’a þükrettiðini, Ýngilizlerin baþarýlarýna duacý olduðunu” bildirecektir. (4)
Her kim Türklerden baþ getirirse yüz dirhem vereceðim. Ýmdi Müslümanlar bir bir Türk’lerin baþýný kesip getirip 100 dirhemi aldýlar ve Türk’leri daðýtýp hesapsýz kýrdýlar ve mübaleða ile mal ve ganimet alýp yine dönüp Merve geldiler.(5)
Yaz gelince Kuteybe, Horasan þehirlerine nameler gönderip asker topladý. Sonra göçüp Talkan a vardý. Þehrek ki Talkan meliki idi. Neyzekle müttefik idi. Kuteybe nin geldiðini iþitince kaçtý. Kuteybe Talkan’a girdiði vakit hükmetti ki ahalisini kýlýçtan geçireler. Ne kadar kýrabilirlerse kýralar. Bunun üzerine Kuteybe’nin askeri orada hesapsýz adam öldürdü. (6)
Hepsini öldürün! Hepsini öldürün!
Kuteybe dedi: -Vallahi eðer benim ömrümden üç söz söyleyecek kadar zaman kalmýþ olsa bunu derim ki (Uktülühü uktülühü uktülühü). (Hepsini öldürün, hepsini öldürün, hepsini öldürün) Bunun üzerine Neyzek’i ve iki kardeþi oðullarý ki biri Sol ve biri Osman dýr. Ve yine o kendisi ile mahsur olanlarýn hepsini öldürdüler. Hepsi 700 adam idi. Buyurdu baþlarýný kesip Haccac’a gönderdiler.(7)
Rivayet ederler ki 4 fersenk yol iki taraftan muttasýl ceviz aðacý dallarýna adamlar asýlmýþ idi. Oradan göçtü. Mervalarüd?e kondu. Oradaki melik kaçtý. Kuteybe onun da iki oðlunu tuttukta kalan þehrin beyleri itaat edip istikbale geldiler. (8)
Ganimet malýnýn beþte birini Haccac’a gönderip semerkant’ýn fethini de ilan etti. Haccac da bu haberi iþitip sevindi. kuteybe tekrar Merv’e döndü. Kardeþi Abdullah’ý semerkant’a emir yaptý. Askerlerinin bir miktarýný onun yanýnda býraktý ve gereði kadar harp aleti verip, abdullah’a dedi: kafirlerden ( ki Türkler oluyor) hiç kimseyi semerkant’a girmeye býrakma, ancak eline bir parça balçýk ver ve o balçýðýn üzerine mühür vur.(9)
Öldürülen Türklerin Haddi Hesabý Yoktu
Bu harblerden birinde, Et-Taberi’nin bütün tafsilatý ile anlattýðýna göre, bir defasýnda Abdurrahman b. Müslim, Kuteybe’ye, 4000 esirle gelmiþti. Kuteybe, Abdurrahman’ýn böyle kalabalýk Türk esirleri ile geldiðini görünce hemen tahtýnýn çýkarýlmasýný ve bir meydana kurulmasýný istedi. Tahtýnýn üzerine maðruru bir eda ile oturan Kuteybe, bu Türk esirlerinden bin tanesini saðýna, bin tanesini soluna, bin tanesini arkasýna ve bin tanesinide önüne dizilmelerini söylemiþ ve sonrada Arap askerlerine dönerek yalýn kýlýç bu Türklerin kafalarýnýn koparýlmasýný emretmiþtir. Cebbar, zorba, insafsýz Arap komutanýnýn etrafýnýn bir anda bu Türklerin kafa kol ve gövdeleri ile bir kan gölü haline geldiðinden hiç kimsenin þüphesi olmamalýdýr. Bu harblerde öldürülen Türklerin haddi hesabý yoktu.
Vahþetten Gururlandý
Nitekim bu vahþetten adeta gururlanan bir Arap þairi Kaah el-Aþkari þöyle haykýrmýþtýr;
Kazah ve Facfac önlerinde korkudan birbirlerine sarýlmýþ zavallý Türkleri öldürdüðünüz geceleri hele bir hatýrlayýnýz. Herkesi kýlýçtan geçirdiniz. Sadece ata dahi binmeyecek yaþta küçük çocuklar kaldý. Binenlerde o hýrçýn atlarýn sýrtýnda sanki bir yük gibiydiler. (10)
Çanakkale Savaþýnda Araplar Ateþ Altýndaki Silah Arkadaþlarýný Býrakýp Kaçtý
“… 57. Alay 180 yükseltili tepeyi, 27. Alay da Kýrmýzý Sýrt’ýn büyük bölümünü geri aldý. Ama sol kanattan haber gelmiyordu. Buraya yollanan 77. Arap Alayýnýn, 27. Alayýn soldaki taburuyla birlikte düþmaný denize doðru sýkýþtýrýyor olmasý gerekmekteydi. Anzaklarýn denize süpürülmesini bu baský saðlayacaktý. M. Kemal cepheyi siper siper denetleyip askerinin ateþ altýndaki durumunu inceleyerek, gün doðarken Kocedere’ye gelecek, çok üzücü, çok þaþýrtýcý bir olayla karþýlaþacaktý. Çanakkale’de bir daha yaþanmayacak bir olayla…
Gün aðarýyordu… Telefon baðlanmadan, 77. Alayýn 1. Tabur Komutaný Binbaþý Hacý Mehmet Emin Bey geldi. Gözleri aðlamýþ gibi kýpkýrmýzýydý.
-“Efendim” dedi, “… Utanç içindeyim. Ne yazýk ki, alayýmýz çil yavrusu gibi daðýlarak savaþ alanýndan kaçmýþtýr…”
– “Ne diyorsunuz?”
-“… Alay komutanýný bulamadým. Sizin buraya geldiðinizi duyunca bilgi sunmak için koþup geldim.”
Mustafa Kemal bu dürüst askeri Trablus’ta sömürgeci Ýtalyanlarla savaþtýklarý günlerden tanýyordu. Yanýnda kol komutanlýðý yapmýþtý. Gece sol yandan neden bilgi gelmediði, Anzaklarýn niçin denize sürülemediði anlaþýldý. Savaþ alanýndan kaçmak, baðýþlanabilir suç deðildi. Hacý Mehmet Emin Bey’e, “Alayý Kocadere’nin batýsýnda toplayýnýz…” dedi, “…Yine kaçan olursa vurunuz!”
Arap askerlerinin bazý halleri, tavýrlarý, alýþkanlýklarý, tümende bulunan Türk askerlerini þaþýrta gelmiþti… Ama en çok da bu adamlarýn çoðunun silah arkadaþlarýný ateþ altýnda býrakýp kaçmalarýna þaþtýlar. Bambaþka bir milletin ve çok farklý bir topraðýn çocuklarý olduklarýný yaþaya yaþaya her gün biraz daha iyi ve derinden anlamaktaydýlar”
Turgut Özakman söz konusu dipnotlarý M. Kemal, Fahrettin Altay, Þefik Aker, Ýzzettin Çalýþlar gibi Çanakkale Savaþlarýnda görev alan komutanlarýn resmi raporlarýna ve adý geçenlerin aný ve müþahedelerine dayanarak hazýrlamýþtýr.)(11)
Sultan Mehmet Reþat, bir yandan Türk Ordusunu harekete geçirirken, diðer yandan da Halifelik sýfatýný kullanarak 11 Kasým 1914 ten Cihad-ý Mukaddes (Kutsal Savaþ)i ilan etmek suretiyle, ortak düþmana karþý Ýslâm âlemini birlikte savaþa katýlmaya çaðýrmýþtý. Ancakn Mekke Emiri Þerif Hüseyin, Hicaz da kutsal savaþa razý olmamýþtý. Þerif Hüseyin in esas gayesi, Araplarýn Kralý olmak ve Halifeliði ele geçirmekti. Kahire'deki Ýngiliz Genel Valisi Sir Henry McMahon ile Þerif Hüseyin arasýnda Temmuz 1915 ayý içerisinde yapýlan ilk pazarlýkta, kurulmasý tasarlanan Arap Ýmparatorluðu sýnýrýnýn; Kuzey de Mersin, Adana, Birecik-Urfa-Mardin dâhil, Ýran sýnýrýna kadar, Doðuda, Basra Körfezi, Güneyde, Aden üssü hariç Hint Okyanusu kýyýsý, batýda ise Kýzýldeniz-Akdeniz (Mersin'e kadar) kýyýlarýný kapsayacak þekilde olmasý görüþülmüþtü.(12)
Hasta Trenindeki Bütün Yaralý Ve Hasta Türklerin Hepsini Öldürdüler
Türk Ordusunun Eylül 1918 ayý içerisinde Tafas çekilme harekâtýnda Lawrence, kinini ve öfkesini kontrol edemez haldeydi. Artýk Türkleri hiçbir þeyin kurtaramayacaðýný biliyordu. Bütün benliði ile kendini o kanlý katliama vermiþti. Korkunç çýðlýklar atýyordu. Deli gibi baðýrýyordu. Süngülü bir Türk erinin yüzüne ateþ etti ve yere yýðýlan ölüyü atýna çiðnetti. Arap askerleri, Lawrence ýn kýþkýrtmasýyla Dera da terkedilmiþ bulunan bir hasta trenindeki bütün yaralý ve hasta Türkleri merhametsizce öldürmüþlerdir.(13)
Türk Ordusu, Dera ve Þam istikametinde kuzeye doðru çekilirken Dera Tafas köyü civarýnda Lawrence, yanýnda bulunan Arap birliklerine; Savaþçýlar! Ýçinizde en iyisi, en çok Türk öldürecek olandýr. Esir almayacaksýnýz. Teslim olmak isteyeni öldüreceksiniz. Hepsini öldürün! Hepsini öldürün! Demiþ, bunun üzerine Arap kumandanlarýndan olan Tallal, Auda ve Nasýr da bedevi askerlerine ayný þekilde Esir almak yok! Bütün Türkleri öldüreceðiz! Komutunu vermiþ ve uygulamýþlardýr. Ayrýca Tallal, çekilen Türk askerlerini takip ederken yolda halsiz bir þekilde uzanan su..Su diyen bir Türk askerinin baþýna ateþ ederek onlarý öldürmüþ, yol boyunca gücü tükenmiþ diðer Türk askerlerini de adamlarý ile birlikte insafsýzca katletmiþtir. (14)
Arap Kuzey Ordusunun karþýsýnda bulunan Cemal Paþa komutasýndaki 4’üncü Türk Ordusu da Deradan kuzeye Þam a doðru çekilmeye baþlamýþtýr. Araplar; yol boyunca çekilen ve bitap düþen Türk askerlerine Lawrence’ýn de kýþkýrtmasý ile insafsýzca saldýrýyor, onlarý arkadan hançerliyordu.
Haçlýlar Suriye ye gelince Türklere karþý Mýsýrlýlarla birleþmekte tereddüt etmediler. Haçlý ordusu Antakya da Türklere saldýrdýðý sýrada, Mýsýr ordusu da yine ayný Türklerden Kudüs þehrini zapt ediyordu. Nihayet Türkler yenilip Antakya da alýnýnca, Haçlýlar sevinçle Mýsýrlýlarýn üzerine yürüdüler ve (Beyt-i Mukaddes)i ellerinden aldýlar. (15)
Fatimi Halifesi (Elmüstali Billah Ebu-l Kasým Ahmed)'in Türklere karþý Haçlýlarla birleþmeye neden gerek görmüþ olduðunu Miladin 1097 olaylarýndan söz ederken iþte söyle anlatýr: Fatimiler kendi hakimiyet sahalarýnda ve özellikle Suriye'de Türklerin ne kadar ilerlemiþ olduklarýný görerek nihayet bu akýný durdurmaya karar verdiler. Mustali o tarihten bir yýl önce Afdal’in komutasýnda büyük kuvvetler gönderip Haçlýlar Türklerle savaþtýðý sýrada onlarýn da Türk fütuhatçýlarýna saldýrmalarýný emretti.?(16)
Bu müthiþ kin ve garezin feci tezahürleri Arap-Haçlý birleþmelerine münhasýr kalmamýþ, Haçlýlarýn Antakya önlerindeki ünlü yamyamlýklarý Araplarý sevindirmiþtir! Açlýktan muzdarip olan Haçlýlarýn Arap yardýmlarýndan önce Türk þehitlerini mezarlarýndan çýkarýp piþirerek kebap gibi yedikleri, tarihin daima korku ve lanetle anacaðý bir vahþet hatýrasýdýr.
Bir gün bin beþ yüz þehit cesedi birden çýkarýlmýþ ve bunlardan üç yüzünün mübarek baþlarý kesilerek Mýsýrdaki? Halife-i Ýslam ýn haçlý ordugahýnda Türklere karþý birleþme yapmaya gelen hayasýz elçilerine gösterilmiþtir. Ünlü haçlý tarihçisi Guillaume de Tyr, Historia de Rebus gestis in partibus transmarinis adlý Latince tarihinin on üçüncü yüzyýl Fransýzca çevirisinin 1879 Paris baskýsýnýn birinci cildinin 165. sayfasýnda Arap elçilerinin bu görüntü karþýsýndaki halini þöyle anlatýr:
Mýsýr halifesinin elçileri henüz oradan hareket etmemiþlerdi. Bu manzarayý görünce, düþmanlarýnýn(=Türklerin) ölmüþ olmasýndan dolayý çok sevindiler… Bütün cenazeler bir çukura atýldý ve kesik baþlar da sayýlýp ne kadar olduklarý bilinmek üzere ordugâha getirildi. Yalnýz Mýsýr Halifesinin Sefirlerine ait dört ata yüklenen baþlar sahile gönderildi.?
Osmanlý hizmetindeyken Arap subay ve memurlarýn büyük çoðunluðunun devlet aleyhinde faaliyette bulunduklarý ve bir bölüm kiþinin daha etkin bir tutum içinde ajan görevi yaptýklarý tespit edilmiþti. Ýþ bununla da kalmamýþtýr. Meclis-i Umumî, yani Osmanlý Parlamentosu’nda bulunan Arap temsilcileri tam bir casus davranýþý içine girmiþler, Mekke Þerifi’ne yolladýklarý mektuplarda Mekke’nin yönetimini derhal ele geçirmesini ve Arap baþkaldýrmasýna öncülük etmesini istemiþlerdir. (17)
Birinci Dünya savaþý sýrasýnda Medine’yi korumakla görevli Fahrettin Paþa ve askerleri, üç yýla yakýn bir süre devam eden bu görevde kendi yiyeceklerini halkla paylaþtýklarý için yiyeceksiz kalýrlar. Fahrettin Paþa yiyecek sýkýntýsý nedeniyle askere bir tamim yayýnlayýp çekirge yemelerini bildirir. Kendisinin de çekirge yediðini ifade ederken, özel bir çekirge menüsünden de bahsederek tarifesini verir;” Dün benim soframda çekirge tavasý vardý. Arkadaþlarla yedik çok leziz idi. Hele zeytinyaðlý ve limonlu salatasý pek hoþ oluyor. Eðer fazla çekirge toplayabilirseniz bana da gönderin” diye de not geçiyor.
Altýn Bulmak Ýçin Türk Askerlerinin Karýnlarýný Yardýlar
Türk askerleri gýda konusunda kendilerini koruduklarý bedevilerden Araplardan hiç yardým görmezler. Tarih meraklýlarý bilirler, Araplar Ýngiliz oyunlarýna inanýnca topraklarýndaki Osmanlýlarý çýkarmak için kalleþçe hep arkadan vurdular, Anadolu’ya dönmek üzere yola çýkan askerlerimizin geçeceði yerlerdeki su kuyularýna zehir attýlar. Hatta vahþetleri o boyutlara ulaþtý ki silahsýz savunmasýz geri çekilen ve yaralýlardan oluþan hastane tümenine saldýrarak Osmanlý askerlerini bunlar altýnlarýný yutup midelerinde saklarlar diye karýnlarýný deþerek vahþice katlettiler.
1916 yazýnda Arap meselesi Ýngilizlerin lehine dönmüþtü. Ýngilizler için sadece hazýrlanan esaslar üzerinde faaliyete devam etmek kalýyordu. Araplar ile olan bu çatýþma Ýngilizlerin o kadar iþlerine yaradý ki, Mýsýr Seferi diye anýlan bu seferin daha sonraki aþamalarýnda, Ýngilizler, sanki kendi memleketlerinde savaþýyorlarmýþçasýna müsait þartlar altýnda savaþtýlar. Türkler ise kendi memleketlerinin bir kýsmýnda doðrudan doðruya düþmanca duygular besleyen yerli halk arasýnda savaþmaya mecbur olmuþlardý.(18)
Tarih yemende ölen Türklerin sayýsýný bilmiyor! Öðrenmekten ürküyor!
Lawrens’in altýnla satýn aldýðý, derleyip toparladýðý Araplar, bütün yarýmadada Osmanlý askerlerini ve Teþkilât-ý Mahsusa ajanlarýný tek tek avlarlar. Bu toplu katliamlar, zaman zaman Lawrens’de bile tiksinti duygusuna yol açar.
Kitaplarda, belgelerde, gözlemlerden en çok Yemen`de yitirdiðimiz Türk asker sayýsýný aradým. Farklý rakamlar çýktý ortaya. Üzerinde birleþilen rakam 300 bin! Bir ansiklopedideki not ise kaybýn büyüklüðünü anlatmak için rakamý gereksiz kýlýyordu: Tarih, Yemen'de ölen Türklerin sayýsýný bilmiyor, öðrenmekten de ürküyor! (19)
Din kardeþi(!) saydýðýmýz, birçok millete yeð tuttuðumuz Araplarýn, Türklere yapmýþ olduðu ihanetlerinin derlemesidir…
Murat AKKUÞ
02.07.2020, Iðdýr
Kaynaklar
1.(Osman Özsoy, Saltanattan Cumhuriyete Kurtuluþ Savaþý, s.19)
2.(Fahri Belen, 20. Yüzyýlda Osmanlý Devleti, s.330)
3.(Erol Ulubelen, Ýngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, s.118)
4.(Fahri Belen, 20. Yüzyýlda Osmanlý Devleti, s.303-304)
5.(Tarih-i Taberi / Cilt 3/ Syf-343)
6.(Tarih-i Taberi / Cilt 3/ Syf-343)
7.(Tarih-i Taberi / Cilt 3/ Syf-347)
8.(Tarih-i Taberi / Cilt 3/ Syf-344)
9.(Tarih-i Taberi / Cilt 3/ sayfa 33)
10.(Ziya Kitapçý, Ýslam Tarihi ve Türkler, Sayfa 314)
11.(Age, s:296-297 / Age, 4. Bölüm 75, 76 ve 77 nolu dipnotlar, s:623.
12.(Hicaz, Asir, Yemen Cephesi ve Libya Harekâtý (1914.1918)Gen.Kr.Baþ.
13. (A.g.e. ; s.173 – Willy Bourgeois; +Çeviren Nusret Kuruoðlu, Lawrence, Ýstanbul, 1967)
14.(Matthew Eden; Çeviren Kemal Kutlu, Casus Lawrence?ýn öldürülmesi, Ýstanbul, 1991
15.(Fransýz tarihçi Rene Grousset, Bilan de historia adlý eseri, 1946 )
16.(18. yüzyýl Fransýz tarihçilerinden Profesör Mailly, Lesprit de Croisades adlý eseri,)
Aktaran: Ýsmail Hami DANIÞMENT- 1979 yýlýnda Ýstanbul?da basýlan Tarihi Hakikatler kitabý-
17.(Ergun Hiçyýlmaz, Teþkilât-ý Mahsusa, Ýstanbul, 1979: 83)
18.(Liman von Sanders, Türkiye’de Beþ Sene s.178)
19.(Mustafa Balbay, Türkler Mezarlýðý Yemen, Ýstanbul, 2005)
20.(Erol Ulubelen, Ýngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, s.118)
Son Güncelleme Tarihi: 04 Temmuz 2020 12:40