Anne kitaplýðýmýz nerede?

02 Mart 2015 17:45 / 1802 kez okundu!

 

 

Ortaokul ikinci sýnýftayým, þimdiki gibi dört artý dört artý dört gibi bir sistem yok. Beþinci sýnýfý bitiren ortaokula gidiyor. Üç sene ortaokul okuyor. Ders Türkçe, öðretmenimiz bir konu anlatýyor. O zamanlar sýnýfýn en yaramaz öðrencisiyim. Öðretmenler sürekli anneme, “Bu çocuk evde düz duvara mý týrmanýyor?” diye soruyor. Yerimde duramýyorum (Þimdi hiperaktivite diye çocuklara taný konuluyor.) Öðretmenimiz dersi anlatýrken konu nereden oraya geldi bilmiyorum, tasarruftan, müsriflikten bahsederken insanlarýn yakalarýnýn biraraya gelmediðini söyledi. Parmak kaldýrdým. Söz verdi. “Öðretmenim yakalarý biraraya gelmiyorsa o zaman kravat taksýnlar” dedim. Türkçe öðretmenimiz beni direkt dýþarý attý.

Tenefüs zili çaldý. Herkes dýþarý çýkarken ben sýnýfa dönüyordum. Sýnýf baþkaný Emrahla karþýlaþtýk. “Türkçe öðretmeni seni çaðýrýyor.”

“Sýnýfa gidiyorum zaten.”

Ýçeriye girdim. Beni bir güzel azarladý. Benden adam olmayacaðýndan falan bahsetti. Sonra yýllýk ödevimi ondan almam gerektiðini, yoksa sýnýfta býrakacaðýný güzel bir dille anllatý. Sözleri öyle ikna ediciydi ki anlatamam. Hiç itiraz etmedim, hemen kabul ettim. Evdeki kitaplýktan bir kitap okumamý ve onun özetini çýkarmamý istedi.

 

Okul biter bitmez soluðu evde aldým. “Anne bizim kitaplýðýmýz nerede?” Annem yüzüme anlamsýz anlamsýz baktý. Hayatýnda ilk defa duymuþ gibi, “Kitaplýk?” dedi. Biraz düþündü, kelimeyi beyninde bir tur attýrdýktan sonra, “Babanýn kitaplarý dolabýn altýnda,” Koþtum elbise dolabýný açtým. Kitaplarý çýkardým. Turgut Nereye koþuyor gibi bir sürü siyasi kitap vardý.

“Anne bunlar olmaz, roman lazým.”         

“Bizde bunlar var, Uðurlara git, onlarda vardýr.”

 

Uður aðabeylerin kapýsýný yumruklamaya baþladým. Uður aðabey kapýyý açtý, yeni okuldan gelmiþ, kýyafetlerini bile çýkarmamýþ, yemek yiyordu.

“Kapýyý kýrma istersen, kullanýyoruz biz” dedi.

“Kitap lazým, roman, ödev için” soluk soluða içeri girerken. Ortada kahvaltýyý görünce oturdum sofraýnýn baþýna, babasý ve annesi çalýþtýðý için okuldan gelip kendine kahvaltý hazýrlamýþ, bana bardak getirdi. Ekmeðimi bandým yaðda kýrýlmýþ yumurtaya, kýzarmýþ ekmeðe tereyaðýný sürüp köy peynirini arasýna dürmeç yapýp yerken bir yandan da bitmekte olan baldaydý gözüm. Uður aðabey, “Ne romaný lazým” dedi. Kahvaltýyý görünce tamamen aklýmdan çýkmýþ olan kitap aklýma geldi. Çaydan bir yudum alýp, “Türkçe öðretmeni ödev verdi. Roman okuyup özetini çýkaracaðým”. Kitaplýktan dört beþ tane kitap getirdi. Ýçlerinde en ince olaný aldým.

“Teneke/Yaþar Kemal bunu okuyup getireyim.”   

“Olur, güzel roman, Yaþar Kemal çok iyi bir yazardýr. Tüm kitaplarý var, beðenirsen diðerlerini de alýp okursun.” Balýn dibini ekmek ile sýyýrýrken tamam anlamýnda baþýmý salladým.

 

Yaþar Kemal ile böyle tanýþmýþ oldum. Ödevi bitirip öðretmene teslim ettim. Daha sonra diðer kitaplarýný satýn alýp okudum.

 

Yýllar sonra kitabevinde çalýþýrken Türkçe öðretmenim yanýnda bir arkadaþýyla içeriye girdi. Çok yaþlanmýþtý. Beni görünce tanýdý. Þaþýrmýþ bir þekilde;

“Sen burada mý çalýþýyorsun?”  

“Evet” dedim yanýndaki arkadaþýna dönüp,

“Bu sýnýfýn en haylaz öðrencisiydi. Bak þimdi ne yapýyor. Biz de yanýlabiliyor muþuz”

“Hayýr öðretmenim tam tersine, sizin sayenizde ben þu an buradayým.”

 

Türkçe öðretmenim ve Yaþar Kemal bana okumayý sevdiren iki insan oldu...

Ýyi okumalar,

 

Murat ÞAHÝN

02.03.2015

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.